Anadolu’nun bozkırları arasında gizlenmiş küçük bir cennettir Kırşehir…
Tarihi, kültürü, insanları ve doğal güzellikleriyle her köşesinde ayrı bir hikâye barındıran bu şehir, ziyaretçilerine her mevsim farklı bir güzellik sunar.
Tabi ki hepimizin gönlü her alanda büyüyen, gelişen ve yaşanabilen bir Kırşehir olmasını ister. Ama ne yazık ki bunu tam anlamıyla göremiyoruz.
Bu ilde yükünü tutanlar, ya daha büyük illerin yolunu tutuyor, ya da yatırım yapıp insanlara iş ve aş vermek yerine köşesine çekiliyor paradan para kazanmanın peşinde oluyor. Böyle olunca da Kırşehir büyüyüp gelişmek yerine küçülmeye, yerinde saymaya devam ediyor.
Şöyle uzağa gitmeye gerek yok, yanı başımızdaki illere bir bakın nasıl da gelişip kalkınıyorlar, büyüyorlar.
Yakın zamanda il olan Aksaray bunun en güzel örneği. Kırşehir’i ikiye katlamış, birinci organize sanayi bölgesi dolmuş, ikinci organize sanayisi hızla fabrikalarla dolup taşıyor.
Güçlü siyasilerle kabuğunu kıran Aksaray bu gidişle bölgenin yeni Kayseri ve Konya’sı olma peşinde.
Peki tarih ve kültür şehri olmak övündüğümüz, ekmeğini yiyip, suyunu içtiğimiz Kırşehirimiz?
Benim gibi gençlerin iş ve aş için başka illerin yolunu tutuğu Kırşehirimiz küçülmeye devam ediyor.
Bunun sorumlusu kim?
İş ve aş için başka illerin yolunu tutan biz gençlerde mi, yoksa bu ilde seçilmiş ve atanmışların görevini tam olarak yapamaması mı?
Bunun takdirini sizlere bırakıyorum.
Evet kültür şehri Kırşehir, Türk Halk Müziğinin büyük ustası Neşet Ertaş’ın memleketi olmasıyla da bilinir. “Bozkırın Tezenesi” olarak anılan Neşet Ertaş’ın türküleri, Kırşehir’in köylerinden kopup gelen acıları, sevinçleri ve özlemleri dile getirir.
Kırşehir’e gelenler, Neşet Ertaş’ın anısına düzenlenen festivallerde, onun ruhunu hisseder, türkülerinde kaybolur.
Şirin Kırşehir, sadece tarihi ve kültürel zenginlikleriyle değil, aynı zamanda sıcak ve misafirperver insanlarıyla da dikkat çeker. Kırşehir sokaklarında dolaşırken, her köşe başında size selam veren, hal hatır soran insanlarla karşılaşmanız kaçınılmazdır. Bu dost canlısı tutum, şehrin her yerinde hissedilir ve ziyaretçilerine kendilerini evlerinde gibi hissettirir.
Şirin Kırşehir’im kendi memleketim diye demiyorum ama yaşamaya değer. Eğitim açısından, ekonomi açısından güzel bir şehirdir. İlk başta gelindiğinde “bu ne ya, hiç bir şey yok!” dedirtse de giderken ağlatan güzelliklere sahiptir.
Her memleketin kendine özgü değeri ve güzelliği bulunsa da içinde yaşadığım memleketin değerini göz önünde bulundurduğumda yine yaşamayı tercih edeceğim şehir Kırşehir olurdu.
Tıpkı Büyük üstat Neşet Ertaş’ın da dediği gibi, “Ana vatanımsın baba yurdumsun Kırşehir…”