25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. 25 Kasım 2024, 402 kadın öldürüldü. Şiddet ile mücadele edemiyoruz… Erkek şiddetiyle mücadele edemiyoruz…
Bazı haber başlıkları:
- Sancaktepe'de hamile bir kadın sokak ortasında darbedildi
- Manisa'da hamile kadını sokak ortasında çocuğunun gözü önünde sopalarla öldüresiye dövdü
- İstanbul'da dehşete düşüren olay: Eli silahlı tacizci genç kıza kâbusu yaşattı! Zorla araca bindirmeye çalıştı; evinin önünde ailesine kurşun yağdırdı
- ‘Ölen kadınlardan biri olmak istemiyorum’ dedi... Başak’a amca şiddeti
- Alıkoyma, taciz ve işkence! Kaçırdıkları kadına evde kâbusu yaşattılar: Kelepçe ile bağlayıp vücuduna sigara bastılar
- Kırıkkale'de boşanma aşamasındaki eşini iki bacağından vurdu, ‘yanlışlıkla oldu’ dedi
Türkiye’nin her köşesinden bir kadının çığlığı yükseliyor. Türkiye’nin her köşesinden bir çocuk ağlıyor. Fakat “Ölmek istemiyorum” diye bağıran Emine Bulut’un çığlıkları gibi karşılıksız kalıyor. Ve “Anne n’olur ölme” diye ağlayan küçük bir çocuk gibi çaresiz kalıyor. Şiddet özellikle son zamanlarda daha görünür oldu. Ve bu şiddet “psikolojik sorunları vardı” ya da “ekonomik sorunları vardı” gibi bahaneler ile eril zihniyet içerisinde normalleştirilmeye çalışılıyor. Şiddetin bahanesi olmaz. Cinayetin bahanesi olmaz. Kadınlar ya da çocuklar erkek egosunu tatmin etme aracı değildir.
Neden 25 Kasım?
1999 yılında 25 Kasım Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan edildi. BM Genel Kurulu tarafından bu gün ile kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık oluşturmak amaçlanmıştır. 25 Kasım olarak belirlenmesinin nedenini Dominik Cumhuriyeti’nde 1960 yılında yaşanan bir olay oluşturmaktadır. Ülkeyi diktatörlük ile yöneten Rafael Trujillo’ya karşıtlığıyla bilinen Mirabal Kardeşler adlı üç kız kardeş, Trujillo’nun: “Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler” diye yaptığı açıklamadan günler sonra 25 Kasım 1960 tarihinde tecavüz edilip dövülerek vahşice öldürüldüler. Mirabal Kardeşler; Minerva, Maria-Teresa, Patria Mirabal; özgürlük ve direnişin sembolü kız kardeşler…
Kadına yönelik şiddet, BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi tarafından “kadına, kadın olduğu için yöneltilen veya orantısız biçimde kadınları etkileyen şiddet” olarak tanımlanmaktadır. Cinsiyete dayalı şiddet kadınların erkeklerle eşit olarak hak ve özgürlüklerini kullanmalarını ciddi şekilde engelleyen ayrımcılık biçimidir. Kadına yönelik şiddet; ister kamusal alan ister özel alanda meydana gelsin kadınların fiziksel, ruhsal, sosyal, cinsel ve ekonomik açıdan zarar görmesine ve onurunun zedelenmesine yol açmaktadır. Ayrıca yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkı, fiziksel ve duygusal bütünlük hakkı gibi temel insan haklarının ihlal edilmesine yol açan bir insan hakları meselesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’de Kadına Şiddet Oranları
Türkiye’deki verilere bakmak gerekirse; kadına yönelik aile içi şiddete ilişkin en kapsamlı saha araştırması olan Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Nüfus Etütleri Enstitüsü ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) iş birliği ile hazırlanan 2008 ve 2014 “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırmaları” raporlarına göre;
- Türkiye’de yaklaşık her 10 kadından 4’ünün partneri tarafından yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalmaktadır.
- Türkiye genelinde, her 10 kadından yaklaşık 3’ü en az bir kez ısrarlı takibe maruz kalmıştır.
- Türkiye genelinde kadınların, yaşamlarının herhangi bir döneminde maruz kaldıkları psikolojik şiddet oranı %44, ekonomik şiddet oranı %30, cinsel şiddet oranı ise %12’dir.
Kanun’da Kadına Şiddet
6284 Sayılı Kanun’a göre;
- “kadına yönelik şiddet”: Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranışı,
- “ev içi şiddet” ise: Şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla aynı haneyi paylaşmasa da aile veya hanede ya da aile mensubu sayılan diğer kişiler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddeti, ifade etmektedir.
6284 Sayılı Kanun’un Uygulama Yönetmeliği’ne ise bu tanımlara ek olarak;
- “tek taraflı ısrarlı takip”: Tek taraflı ısrarlı takip: Aralarında aile bağı veya ilişki bulunup bulunmadığına bakılmaksızın , şiddet uygulayanın , şiddet mağduruna yönelik olarak, güvenliğinden endişe edecek şekilde fiziki veya psikolojik açıdan korku ve çaresizlik duygularına sebep olacak biçimde, içeriği ne olursa olsun fiili, sözlü, yazılı olarak ya da her türlü iletişim aracını kullanarak ve baskı altında tutacak her türlü tutum ve davranışı, şeklinde tanımlanmıştır.