SAKLI KALAN YAZILAR: ÇİN PADİŞAHININ MASALI

"Bugün size Joseph Kessel’in son yazdığı Çin Padişahının Berberi hikâyesini nakledeceğim… Kessel ünlü bir Fransız romancısıdır. Bize de Gölgeler Ordusu gibi birkaç eseri çevrilmiştir. Masalı aklımda kaldığı kadar anlatıyorum…

Vaktiyle bir Çin padişahı varmış. Sofrası sayısız yemeklerle bezenir, musikişinaslar her gün yeni parçalar bestelerler ve padişah yemek yerken onları çalarlarmış. Padişahın haremi dünyanın en güzel kızlarıyla doluymuş…

Fakat işte padişah bunlardan fazla bir zevk,  fazla bir lezzet almaz, sıkılır sıkılır dururmuş…

En nâdide yemekler, en ince besteler, en şuh dilberler tatsız gelirmiş padişaha…

Sıkıntıdan savaşlar açar, ele geçirdiği memleketleri yangına verir, onların alevinde avunmak ister, lâkin sonunda usanır sarayına dönermiş…

Genç padişahın hayata karşı duyduğu bu kayıtsızlık onu günden güne bezdiriyormuş…

Padişahı her sabah traş eden uzun sakallı filozof tavırlı ihtiyar bir berber varmış… Padişahın önünde eğilir, yakut saplı, zümrüt saplı pırlanta saplı usturalarını gösterir, padişah hangisini işaret ederse, onu eline alırmış…

Bir sabah padişah şimdiye kadar gözüne ilişmeyen, siyah kemik saplı, üzerinde şimşeklerin oynaştığı bir usturayı beğenmiş…

Berber hürmetle almış usturayı eline… Padişah dalgın duruyor, şu ustura iki santim aşağıya dikine inse, bu hayat sona erer diye düşünüyormuş… Traş biterken berbere dönmüş, kat’i ve rahat bir sesle:

--- Beni keseceksin, demiş…

Berber anlamamış… Emir tekrarlanmış:

--- Beni keseceksin…  Bir gün haber vermeden keseceksin beni…

Yaşlı berber padişahın ayaklarına kapanmış…

Padişah o kadar kesin konuşuyormuş ki …

--- Yeni ay gökyüzünde çıkmadan bu iş olacak…

Berber çaresiz kabul etmiş, padişahın dizlerini öpmüş…

O akşam padişah yemekleri biraz daha istekle yemiş… Müziği zevkle dinlemiş, kadınlarla ilgilenmiş…

Gece mehtabı seyretmiş… Bu mehtap yeniden doğmadan her iş bitmiş olacak diye bir ürperti geçmiş içinden…

Ertesi sabah berber gelmiş… Vakur ve ciddi… Padişahın işaret ettiği usturayı almış… Padişah:

Emri bu kadar erken yerine getirmez herhalde, demiş…

Ustura yüzünde kaydıkça, gizli bir heyecan dalgası göğsünü kaplamış…

O gün yemekler daha güzel, besteler daha tatlı ve kadınlar daha mânâlı gelmiş padişaha… Geceleyin rüyasında berberin odasına girdiğini görerek titremiş… Gökte mehtap gitgide küçülüyormuş… Ve yeni ay doğmadan berber emri elbet yerine getirecekmiş…

Değişmiş padişah… Ne can sıkıntısı, ne bıkkınlık… Eğlenceler, sazendeler, hanendeler ve billur tenli nazeninlerle hayatın zevkini bütün iştahıyla yudumlar olmuş…

Her sabah uzun sakallı berber geliyor, ayaklarını öpüyor ve usturayı alıyormuş. Padişah ürpererek:

--- Acaba, diyormuş…

Uzatıyormuş başını… Ustura yavaş yavaş boğazına doğru kayıyor, yüzünde dolaşıyor, berber aynı ciddiyetle kendisini traş ediyormuş.

Padişah, ne zaman diye düşünüyormuş, ne zaman yerine getirecek emri?.. Gökte ay gitgide daha geç ve daha yarım doğuyormuş…

Yeni ay gökyüzünde görünmeden… Hesap ediyormuş padişah, kaç gün kaldığını… Doya doya eğleniyor ve dehşetle ölümü bekliyormuş…

Birkaç gün daha geçmiş… Hep aynı heyecan… Hep aynı ürperti… Sonunda padişah berbere:

--- Vazgeçtim, diyememiş…

Utanmış emrini geri almaktan… Ve cellatlara:

--- Kesiverin şu berberin başını, demiş…"

[Okuduğunuz bu masal, 22 Ağustos 1960 tarihinde Milliyet Gazetesinde Çetin Altan’ın köşesinde yayınlanmıştır.]

**** 

Saklı Kalan Şiirler Köşemizde bu hafta iki Çin şiiri yayınlıyorum. Kaynak: Talât Sait Halman’ın “Eski Uygarlıkların Şiirleri” isimli kitabı.

UZUN ÖMÜR

İnsanları tanımak akıllılıktır;

Kendini tanımaktır aydınlanmak.

Başkalarını fethetmek, kuvvettir;

Kendini fethetmek; kudret.

Kanaattir en büyük zenginlik,

Erdem yolu, bütün emellere kavuşturur.

Olduğu yerde duran kalımlı olur.

Ölmek ama yitip gitmemek,

“Uzun ömür” budur işte.

(Tan Te Çing’in Erdem yolu adlı kitaptan seçmeler, yazarı bilinmiyor.)

**

KÖYLÜ TÜRKÜSÜ

İmparator Yao, bir gün, taşrada bir yerde dolaşırken, köylülerin şu türküyü söylediğini işitmiş:

Şafak sökerken başlarız çalışmaya,

Yatar uyuruz güneş batınca.

Su bulmak için kuyu kazarız,

Doymak için ekip biçeriz toprağı.

İmparatorun gücünden bize ne!