Sabah ezanı daha okunmadı.. Yolun kenarından kamyonun dikiz aynasıyla gördüğüm kadarıyla.. Baya sarp bir geçit yolundan dağların arasından gitmekteyim.. Kamyon dediğime bakmayın baya büyükçene aslında.. Belki de bir tır kadar genişliği vardır yoksa nasıl alır onca büyükbaş ve küçükbaş hayvanı.. Bu sefer ki yol baya zor da.. hem de uzun ya.. “Allah yardımcımız olsun”..
Daha önce ki işimde halden sebze ve meyve taşırdım.. Lakin bu hayatın getirdiği ekonomik koşullar bana hangi gelen teklif yüksek ise onu kabul ediyorum artık.. Yol güzergahım ise Kars ve Erzurum.. Oradan da İstanbul.. Taşıdığım hayvanların bir kısmını Kars’tan, bir kısmını ise Erzurum’dan dağ köylerinden yüklediler.. Eee önümüzde kurban bayramı var nede olsa..
Valla öyle böyle diyorum ama bu kara kışta hele ki doğunun bu soğuğun da İstanbula kadar nasıl gideceğim bilmiyorum.. Hayatım da ilk defa bu kadar çok canlı hayvan ve bu kadar hava soğukken uzun bir yola çıktım.. Kamyonumun için de bir küçük akülü ısıtıcı var ya.. Motorda çalışıyor gerçi ama bu uzun yola yetecek mi diye de düşünmeden edemiyorum..
Kafam da deli sorular.. bu sene pek de bol geçmedi tarım işleri.. yoksa hasad zamanı yazın ortası.. veya yaz sonu olurdu.. bana da iş çıkardı sebze ve meyve hallerinden..
bende bu kadar soğuklarda yollarda olmazdım..
Neyse baya yol aldım sayılır.. Erken saatte yola çıkmanın faydası.. “çok şükür” yol da mola vere vere.. aralarda dinlene dinlene giderim artık.. Dememe kalmadı “aman Allahım” o da ne bir “sis” çökmüş uzaklara ve yığınla araba.. Erzurum İstanbul yol ayrımında sarp bir geçidin dağın hemen ucunda.. gözlerime inanasım gelmedi önce.. hemen kamyonun dörtlülerini yakarak.. sağa yanaştırdım.. “çok korkunçtu çok” ..önde yedi araç ilki sağdan refüje doğru bariyerlerden uçuruma uçmuş.. arkasındaki araçta öndeki aracın arka tamponuna vurmuş.. Bide sanırım ki orada kaygan bir alan oluşmuş kar buza dönmüş muhtemelen.. O da ona doğru fren yapsa da tutmadı tekerinde de zincir de yok ..
Sadece arkada ki sıralama da ki son beşinci ikinci araçta mevcut.. Yani öndekilerde de kış lastik zincirleri yok maalesef..
Off o araç ona diğeri öbürüne derken tam yedi küçük araç iki otobüs, arkasından da sekiz yine büyüklü küçüklü araçlar hızı alamadan hava muhalefetinin de.. verdiği olumsuz koşullar ile öyle bir zincirleme kaza olmuş ki “onyedi” araçta neredeyse pert.. Aman “ALLAH’IM” saka gibi burası bir mahşer yeri olmuş sanki.. Araçlardan “sağ” çıkanlar vardı ama yaralılardı.. Yollarda ki çığlıkları inanın duymak istemezsiniz hele çocuklar nasıl perişanlar “vah yavrumlarım vah”.. Nasıl kamyondan indiği mi bilmiyorum ..hemen telefonuma sarıldım.. Umarım hattım şu bulunduğum yerde çekim sorunu yaşatmaz..
heehh bir ,iki, üç çalıyor oh sonunda 112 cevap verdi..
Bütün yol koordinatlarını ve bulunulan ortam şartlarını yaralıların ve ölülerin muhtemelen olduğunu.. çocuk ve bebek kazazedelerden bahsettim.. Telefonu kapatır kapamaz aracın içine yeniden dönerek ilk yardım çantamı aldım.. Bir zamanlar iyi ki ilk yardım eğitimi almıştım.. Ben öyle yüksek okul okumadım.. Ama vatanımı milletimi seven ve yurdum insanına yardım etmekten.. her daim mutlu olan biriyim.. Tam koşar adımlar ile ilk gördüğüm kazazedeye, araba enkazlarından en yakın olana gidecektim ki.. çoktan bana doğru gelen “yedi sekiz yaşların da bir çocuk” nasıl ağlıyor.. ve hem de “amca amca” demez mi!.. ve ekledi “Annem” iki araç arasın da sıkıştı bileğinden de kanlar akıyor.. ve küçük kardeşim “Aslı” da artık hiç ağlamıyor.. önce çok kan aktı ondan da..
İçim yandı gözlerim doldu ..hemen yavrucağı kucağıma aldım kamyonun kapısını açarak içeri oturttum ve dedim ki! “yavrum” sen burda bekle ben şimdi anneni kurtaracağım.. Çocuk bana bir “süpermen” edasıyla baktı.. bense acılı bir haldeydim..
onu orada bırakıp annesini arabanın arasından nasıl çıkaracağımı..
düşünerek, koşarak yanına gittim.. “Kadıncağız cıyak cıyak” ne olur “bebeğimi” kurtarın sesi gelmiyor, artık ağlamıyor diyordu, sıkıştığı yerden.. fakat “ölmüştü bebeği” ne yapabilirdim.. sadece birazdan “ambulans” gelecek dedim.. kadının gözleri “kan çanağı” bana yalvarıyordu hala.. “ilk yardım çantamı” açtım yolun kenarına koydum.. kamyondan “levye” getirmiştim..
aracın arasından büyük bir hamle ile levyeyi de araya geçirerek.. kadını çıkardım.. hiç kıpırdatmadan yere uzattım..
çantadan yara dezenfektenleri ile kanayan el, kol, bacaklarına tampon yaparak..
atel yardımıyla kırık olası yerlerini de dikkatlice sardım.. Bir yandan üzerimize kar yağıyor, bir yandan soğuk.. içimden “ambulans” umarım vaktinde gelir diye “dua” ediyorum ..
Aynı zamanda da başka araçlara bakıyorum; tabi sis elverdiğince göz ucuyla..
O kargaşa da araçlardan altı tanesine ve içinde ki sağ kalanlara pansuman yaptım..
Biraz daha ilerledim.. O da ne gördüğüm dehşet verici bir tablo daha ..tam ben ön araçlara doğru ilerlediğim sırada.. Dördüncü ve beşinci araç birbirlerine nasıl çarptılarsa artık..
Araçlarda ki kişilerden üç kişinin.. Arabanın birinden sağ kaputundan sarkan büyük çene bir demir parçasına.. sırayla asılı halde duruyorlar.. son “iki” kişinin ise.. ilki “vefat” etmiş sanırım.. hala “canlı” olup yardım çağrısını duymam ve çaresizce onlara “doğru” koşmam bir oldu.. Ne yapabilirdim bir baktım önce.. demiri çıkartamazdım üçünün de.. “kol ve kaval kemiği” olmak üzere kemilerini delip geçmiş..
“Allah’tan” tam bedenlerinin ortasından değil de vücut “uzuvlarından” geçiyordu..
Ama ilk “vücut uzvundan” geçen kişi çok kan kaybetmiş ki sizlere ömür.. O zaman yaşıyan kişilere yardım etmeli ve demirin “ölen” kişide ki asılı kısmından onu çekerek ayırdım..
Kalan demir parçası şimdi iki kişinin vücutlarındaydı.. Onları sarsmamam lazım.. İki narin yapıda çok korkmuş anne ve kızıydı bunlar.. Önce teselli konuşması yaptım ..”Ambulans” geliyor lütfen korkmayın dedim.. Sizi şimdi kenara alıyorum diyerek.. yaralarını da.. demiri vücutlarından çıkarmadan.. kenar yan tampon ile kanamanın üzerine basılı sargı yaptım..
Yani aslında zincirleme kazanın ön tarafına doğru yürüdükçe çok korkuyorum.. Artık bundan sonra araçların baş tarafı beni iyice düşündürttü.. daha kim bilir ne acı vaziyetler ile karşılaşacaktım.. Baya ilerledim fakat baş taraftaki araçlardan yollara savrulan “iç içe” geçmiş olanlardan hiç ses gelmiyordu..
İyice yaklaştım “offf off” baba ,oğul mu dersiniz, yaşlı, genç mi..? İlerledikçe .. Kâr’ın kapattığı yer yer yolarda kanamadan “kırmızıya boyanmış” cesetler.. adeta küçük bir “kıyamet” sahnesi gibi dayanamıyorum bakmaya çoğu zaman.. Ben “doktor” değildim sadece “ilk yardım” eğitimi almış bir kamyon şoförüydüm.. Daha fazla dayanamadım yolun sol tarafına doğru yöneldim ve “hıçkıra hıçkıra” ağladım... O kadar vefat ve yaralı vardı ki.. biraz sonra çok şükür Mevlama “ambulans” siren seslerini duydum.. Gelen ambulans ekibine koşarak yardım edebildiklerimi ve artık hayatta olmayan kişileri ve araçlarını gösterdim..
Gelen “sağlık ekibi” bana orada ki yaralılar adına yaptığım “ilk yardım” için teşekkür ettiler..
Ben ise gözlerimde ki daha yaşlar kurumamış bir halde “sağ salim” gidin de hastaneye yolar çok bozuk “aman” diyor.. Kamyonumda ki küçük yavrucağı da en son teslim ederek..
ve saatin de baya ilerlemiş olduğunu ve öğlen vaktiyle birlikte.. “ağar ağar” kamyonumu çalıştırdım.. ve yol güzergâhın da çok temkinli ilerliyor.. Hem de benim de ailem orda olabilirdi diye aklımdan geçiriyor.. “ah ah” yandı geride kalanlar diye..
“İçin için” de çok şükür sağım ben de “hamdolsun” biraz acele etseydim belki de..
o “zincirleme” kazaya karışacaktım diyor.. kazazedelere dua ede ede ilerliyordum..
Yoluma devam ederken hayatın ne denli “kısa” olduğunu anlamıştım.. “Ertesi gün” İstanbuldayım “şükür”..Kamyonumda ki bütün taşıdığım hayvanları da “sağ sağlim” teslim ettim..
Geri dönüş yolunda “radyoda haberde” benim şahit olduğum “zincirleme kazadan” bahsediliyor ve ekliyorlardı.. “Esrarengiz” bir kamyon şoförü bildiği.. “ilk yardım” sayesinde “sağlık ekiplerinin” çok işine yarayacak “çözümler” üretmiş.. “birçok” insanın hayatını kurtarmış diyorlardı.. “O bendim” .. ve bir daha olsa yine yapardım.. İsmim “Hüseyin” benim ama “adımdan” daha çok şu önemli biliyor musunuz.. “Sağ salim” olmam ve işe yaramam...