ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Ay dolanıp gidiyor, yıl dolanıp geliyor. Yine 24 Kasım, yine Öğretmenler Günü. İşte birkaç öğrencimizin telefon edeceği, çocuklarımızın, torunlarımızın belki bir çorap gömlek alacağı ve akşam olup günün biteceği bir gün!

Peki! Nedir Öğretmenler Günü diye bir sorsanız, inanın günümüz öğretmenlerinin çoğu 24 Kasımın ne olduğunu bilmezler. Kızmayın efendim, açıklayayım. Öncelikle şunu bilelim tüm dünyanın kabul ettiği Dünya Öğretmenler Günü 5 Ekim günüdür. Tüm dünyada o gün, Öğretmenler Günü olarak kutlanır. Ama Türkiye’de kutlanmaz. Zaten 1981 yılına kadar herhangi bir öğretmenler günü gündemimize bile gelmemiştir.

24 Kasım 1928 Atatürk’ün millet mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür. Bu tarih ve olay sadece Atatürk’e ait olan bir olaydır. Sadece Atatürk’ün Başöğretmenliği kabul ettiği gün olarak anılır ve öylece de devam etmelidir. 1981 yılında ise Atamızın doğumunun 100. Yılında darbeci Kenan Evren’in işgüzarlığı ile öğretmenlerimize bir ulufe gibi verdiği bu gün hiç gerçekçi bir uygulama olmamıştır. <Ben veriyorum, siz de kabul edeceksiniz> tarzında bir küçük hediye gibi bir olaydır.

Haydi! Kabul ettik diyelim. Bu 24 Kasımlar öğretmene ne verdi acaba? Sadece televizyonda küçük bir haber olarak geçer veya hiç geçmez işte o kadar. 250.000 öğretmen işsiz olduktan sonra, birçoğu sokakta kâğıt toplarken, taksi şoförlüğü yaparken Öğretmenler gününün anlamı olur mu? İnsanın ruhuna, davranış biçimine şekil veren bir öğretmenin maaşı, polisten, bekçiden, hemşireden düşük olursa Öğretmenler gününün bir anlamı olur mu?

Dünyanın her tarafında bu meslek sahibinin meslek adı ÖĞRETMENDİR. Sadece branşı ile bir ayrıcalık gösterir. Bu geçici öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen, ücretli öğretmen, asil öğretmen saçmalıkları nedir? Hangi ülkede böyle bir uygulama vardır da orayı örnek aldınız. Öğretmen; öğretmen yetiştiren kurumdan mezun olmuşsa o kişi mesleğin adamıdır ve göreve hazırdır. Bu uygulama Cumhuriyet tarihi boyunca böyle süregelmiştir. 2000 yıllarından sonra öğretmen alımında mülakat yapılmasının amacı nedir? Bir öğretmeni politize ederseniz, o kişi öğretmen değil parti elemanı olur. (Günümüz de yaşananlar gibi) Bu ülkenin kurucusu Atatürk’e gün gelir dil uzatır, ilkelerini benimsemez gün gelir fesli kadir gibi yobazları savunur.

Beylere, hanımlara, yetkililere, sorumlulara, akillere velhasıl herkese sesleniyorum: hammaddesi kendi çocuklarımız olan öğretmenlerimize sahip çıkalım. Onları partilerin değil, sadece çocuklarımızın öğretmeni olmaları için çaba gösterelim. Yoksa bir gün çocuklarımız 70 li yıllarda olduğu gibi eli tabancalı sokak çocukları olabilirler. Öğretmenimize hak ettiği tüm değerleri verelim. Cumhuriyet tarihi boyunca sahip olduğu ve son kırk yılda elinden alınan saygınlığını geri verelim. Ondan sonra da ondan görev bekleyelim. Bir Hasan Ali Yücel, bir Mustafa Necati, bir İ. Hakkı Tonguç, bir Talip Apaydın neden unutulmuyor bir düşünelim.

Bu mesleğin toplumdaki saygınlığı ile ilgili bir anımı örnek olması adına paylaşmak istiyorum. Görevli olarak Belçika’ya işçi çocuklarımızın eğitimi için gitmiştim. İkinci yılımda ve takip eden yıllarda, sene sonunda topluca tatile giriş yemeklerine bende katılmıştım. Gittiğimiz lokanta Benelüx ülkelerinde on bir adet bulunan bir zincir restauranttır. Bu zincir restauranta hâkim ve öğretmen gruplarının dışında hiçbir meslek kuruluşuna toplu rezervasyon yapılmadığını öğrenmiştim. Gerekçesi ise bu iki meslek sahiplerinin toplum gözündeki son derece yüksek saygınlığı olduğundadır. Zaten bizzat ben kendim de sokakta bunu hissedebiliyordum. Öğretmen olduğumu tanıdıktan sonra sokaktaki insanlar bana sempati ile bakıyorlardı.

Konunun yönünü değiştirmeden dönelim 24 Kasım Öğretmenler gününe. Öğretmenin saygınlığını ve meslek onurlarını iade etmeden, geçim standartını adam gibi yaşayacağı seviyeye getirmeden bu işi çözemezsiniz beyler. Onları politize ederek gruplara ayırdınız, parçaladınız. İnanın bu durumda çocuklarımızın değil ülkenin geleceğini karartıyorsunuz.

Büyük insan Atatürk öğretmenin önünde düğmesini iliklemiştir. Onlara mebustan (milletvekili) daha fazla maaş verdirmiştir. Maarif Bakanı Reşit Galip’e, öğretmenlere devlet memuru olma statüsünü sağlamasını istemiştir. Öğretmenlerimizin bugünün şartlarında günleri olsa ne yazar, olmasa ne yazar.