Kırşehir vilâyetinin en kara gününü, 20 Temmuz 1954 tarihinde ilçeliğe düşürülerek cezalandırılışının 68'inci yılını yarın bir kere daha anacağız.
2006 yılında yapılan Nevşehir'in il oluşunun 52'nci yıldönümü kutlamalarına Kırşehirli bozlak ustası Neşet Ertaş'ın da katılarak konser vermesi yoğun tepkilere yol açmıştı. O tarihte buna kızanlar olduğu gibi Neşet Ertaş'a arka çıkanlar da olmuştu.
Elbette Kırşehir'in ilçe olmasında Nevşehir'in bir suçu yoktu. Bizim üzüldüğümüz valilik makamının Nevşehir'e taşınmasında Nevşehirliler'in gösterdikleri hırçınlıklardı. Öyle ki Kırşehir'e ait 1954 öncesi belgelerin saklandığı resmî arşivinin yanı sıra son Kırşehir valisinin makam odasındaki yer muşambalarına varıncaya kadar her şey Kırşehirlilerin gözyaşları arasında yangından mal kaçırırcasına sökülüp götürülmüştü.
Ne Türk siyasî tarihinde, ne de dünya siyasî tarihinde bir ilin ilçe yapılıp il yapılan ilçeye bağlanması görülmüş şey değildi. Başka bir deyişle Demokrat Parti iktidarı bu olayla Kırşehir'i iki kere cezalandırmıştı. Hem ilçeliğe düşürmüş, hem de aynı tarihte il olan bir ilçeye bağlamıştı. Kırşehirliler'in ilçeliğe düşürüldükleri andan itibaren yeniden il oluncaya kadar geçen üç yıl boyunca nasıl acı günler yaşadıklarını ancak yaşayanlar bilirdi.
O tarihte Neşet Ertaş'ın Kırşehir'deki Esnaf Bayramı'nı bir tarafa itip Nevşehir'in il oluşunu kutlama etkinliklerine katılacağı haberi üzerine şimdi aramızda olmayan Kırşehir eski milletvekili Hayri Çopuroğlu'nun konuyla ilgili bir hâtırasına da yer verdiğim şu taşlamayı yazmıştım:
KÜSMEDİK NEŞET, KAHRETTİK SANA!
Her şey aklımıza gelirdi de bir Kırşehirli'nin kalkıp Nevşehir'in il oluşunu kutlama törenine katılacağı gelmezdi.
Sonunda bu günleri de gördük. Hem de sanatçı diye bağrımıza bastığımız, sevip saydığımız, oymağına İl Kültür Müdürlüğü bünyesinde iş bulduğumuz kişilerden biri olursa bu daha da acı oluyor, insanın içine oturuyor.
Nevşehirliler'in il oluşlarının 21 Temmuz'da 52'nci yılı kutlamaya hazırlandıkları bizim için o meş'um günü hatırlayalım. Demokrat Parti iktidarı kendisine oy vermediği için tarihî Kırşehir ilini ilçeliğe indirerek cezalandırıyor ve daha düne kadar adamları eşeklere yükledikleri şak leblebiyi, kuru kara üzümü Kırşehir'e getirip satan ve topladıkları zerdali çekirdeğiyle geri dönen Nevşehir'e bağlıyor. Kırşehirliler kan ağlıyor. İlçeliğe düşürülen Kırşehir'in merkezindeki valilik makamı da Nevşehir'e taşınıyor.
Bu acıyı yaşayanlardan 1957-1960 döneminde uğruna Kırşehir ilçe yapılmış Osman Bölükbaşı'nın lideri olduğu Cumhuriyetçi Millet Partisi'nden Kırşehir milletvekilliği yapmış olan Hayri Çopuroğlu ölümünden önce ön sözünü benim yazdığım “Hâtıralarım” adlı kitabında Nevşehir'in il oluşunu şöyle anlatır:
“HÜKÛMET BİNASINDAKİ YAĞMAYI
GÖRMEMEK İÇİN ŞEHRİ TERK ETTİK”
“Resmî kamyonlar şimdi yerinde Kız Meslek Lisesi bulunan Hükûmet Konağı, Polis Evi'nin yerindeki Özel İdare Müdürlüğü, bugün şehir stadı olan yerdeki Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü ve diğer yerlerdeki resmî binaların önlerine eşya ve evrak yüklenmek üzere çekilmişti.
“Polis koruması altında masalar, sandalyeler, evraklar kamyonlara yükleniyor, hattâ yerdeki halı ve muşambalar dahi toplanıyordu. Sanki yeni il merkezine nakil değil, savaştan mağlûp çıkmış bir devletin yağması yapılıyordu. Bunu görüp de dayanabilmek çok zordu. Olup bitenlere bakamıyorduk bile. En iyisi Kırşehir'i terk etmekti. Biz de öyle yaptık, pek çok arkadaşlarımızla birlikte arabalara binerek şehri terk ettik. Ancak gece olduğunda Kırşehir'e dönebildik. Kırşehir'de büyük infial yaratan bu acı olay unutulur gibi değildi.”
İşte, bizlere bu zulmü yaşattıkları içindir ki Nevşehir'i Kırşehir sevmez. Ama bugün Kırşehirli Neşet kalkıyor, Nevşehir'e gidip onların “ayağının turabı” oluyor. Türküler çalıp çığırarak Nevşehirliler'i eğlendiriyor.
Ne diyelim Neşet sana! “Ahi Esnaf, Ozanlar ve Gurbetçiler Şöleni”nde Kırşehir'i yine yalnız bıraktın. Baban Muharrem Usta'nın ilk eşin Leylâyı istemediği halde onunla evlendiğin için “Küsmedim Neşet, kahrettim sana” diye yaktığı türküyü biz de yine sana söylüyoruz şimdi: Küsmedik, kahrettik sana Neşet Usta!
Yazıklar olsun. Üzerinde biraz hakkımız varsa iki elimiz yakanda olacak!
CUMHURBAŞKANI BAYAR DİLİNİN
ALTINDAKİ BAKLAYI ÇIKARIYOR
Mesleği avukatlık olan Hayri Çopuroğlu hâtıralarında Nevşehir'in il oluşunu da şöyle anlatır:
“Sonradan Nevşehir Belediye Başkanı olan meslektaşım Kemal Dedeoğlu'nun o günlerde bana anlattıkları tarihî vesika olacak kadar önemlidir. Avukat Dedeoğlu Belediye Başkanı olduktan sonra Nevşehir'den üst düzeyde bir heyetle Cumhurbaşkanı Celâl Bayar'ı tebrik ziyaretine giderler. Nevşehir o zaman Niğde iline bağlı bir ilçedir.
“Nevşehir heyeti Cumhurbaşkanı Celâl Bayar'dan özel bir istekte bulunup “Bizler Niğde'ye bağlı olmaktan memnun değiliz. Niğde ile ekonomik, ticarî münasebetlerimiz de fazla yok. Daha çok Kırşehir'e gider, geliriz ve Kırşehir'le iç içeyiz. Bu bakımdan Nevşehir olarak Kırşehir iline bağlanmak istiyoruz” demişlerdir. Ne garip ki Cumhurbaşkanı Bayar “Biz Kırşehir'e bağlanmak istiyoruz” diyen Nevşehir heyetine sanırım Kırşehir'in o günlerde ilçe yapılarak cezalandırılması zamanının geldiğine kani olarak kendilerine “Ne münasebet! Kırşehir kaza, siz vilâyet olacaksınız” demiş. Nitekim bundan sonra Kırşehir'in ilçe yapılma süreci hızla gündeme getirilerek maalesef gerçekleştirilmiştir. Nevşehirliler kendileri açısından bu il olma teklifini doğal olarak reddetmemişlerdir.”
NEVŞEHİR'E GÖTÜRÜLEN HER ŞEYİMİZ HEBA OLDU
Görüldüğü gibi Kırşehir'e bağlanmak isterken hasbelkader il olup kendilerine bağlanan Kırşehir'in il merkezinin Nevşehir'e taşınması sırasında Nevşehirliler’in gösterdikleri vandalist taşkınlıklar maşerî vicdanda kapanmayacak yaralar açmıştır. Her yıl bu olayların olup bittiği Haziran ve Temmuz ayları gelince Kırşehir milliyetçiliği duygularım kabarır ve bu konuyu orasından burasından didikleyerek rahatlarım.
Ancak bu yazımda konuya bir başka açıdan dokunmak, Kırşehir'in, daha doğrusu il olduğu 1924 yılından ilçe olduğu yıla kadar geçen 30 yıllık “Birinci Kırşehir Vilâyeti”nin tarihini yok edenlerden hesap sormak istiyorum.
Kırşehir il merkezi Nevşehir'e taşınırken valilikteki bütün kayıt kuyut, evrak, belge her şey derdest edilip alelade kâğıtlarmış gibi kamyonlara doldurularak yollarda savrula, saçıla götürülmüş, üç yıl sonra yeniden il olduğu 1957 yılında il merkezi nakli gibi bir durum söz konusu olmadığı için her şeyimiz Nevşehir'de bırakılmıştır. Nevşehirliler de ne yazık ki il olmanın şımarıklığı ile bunları geri vermedikleri gibi korumamışlardır. Korumamışlardır diyorum, çünkü çeşitli zamanlarda birinci Kırşehir vilâyetinin 1924-1954 yıllarına ait bilgi ve belgelerini eski vilâyeti Nevşehir'de araştıranlar Nevşehir Valiliği'nden “Yok!” cevabını almışlardır ve almaktadırlar da...
Araştırma yapanlar, ya da araştırma yapacak olanlar için Kırşehir'in 1924-1954 yıllarını kapsayan birinci vilâyetlik dönemi bugün kapkaranlıktır. Oysa bu dönem Cumhuriyet'in ilk yıllarını, Atatürk dönemini, devrimleri, İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığı yıllarını, İkinci Dünya Savaşı yıllarını, çok partili yaşama geçiş yıllarını, Demokrat Parti iktidarının “Altın Devir” olarak nitelendirilen ilk yıllarını kapsaması açısından çok önemlidir.
Böyle bir ıstırabın pençesinde Nevşehirliler’e sitem etsek haksız mıyız?
KIRŞEHİR'İN GEÇMİŞİNİ KAYBETMEK
EN BÜYÜK KÖTÜLÜK OLDU
Neşet Ertaş'ın Nevşehirliler’e konser vermesinin ayıbını dile getirdiğim yazımda sormuştum: Anlayamadığımız şu ki il olmak Nevşehir'e hangi şerefi kazandırmıştır ki böyle bir şölen düzenlenmiş, Kırşehirliler’e hakaretâmiz gönderme yapar gibi Kırşehirli Neşet Ertaş bu şölene çağrılmıştır? Nevşehir düşman işgalinden mi kurtulmuştur ki şölen yapmaktadır?
Kırşehir'in küllerinden doğan eski adıyla Muşkara'nın şölen yapması abes olduğu gibi Neşet Ertaş'ı da Kırşehir'in çektiği acılara karşı koz olarak kullanması da tek kelimeyle terbiyesizliktir.
Ve kazanacağı paranın hatırına Nevşehirliler’in oyununa gelen Neşet Ertaş'ın yaptığı da babasının mezarının ve anıtının bulunduğu, kendisinin mensup olduğu Abdallar'ın yaşadığı, hattâ onları müzik kültürüyle özdeş hale getirmiş olan Kırşehir'e karşı daha büyük haksızlıktır.
Evet, dün bunları yazmıştık. Bu olayın üzerinden onaltı yıl geçti. Gün oldu, devran döndü, köprünün altından çok sular aktı. Ve Neşet Ertaş da bir gün Hakk'ın rahmetine kavuştu. Kırşehirliler her şeyi unutup onu asaletlerine yakışan şekilde muazzam bir törenle ebediyete uğurladılar, vasiyeti gereğince babası Muharrem Ağa'nın Bağbaşı'ndaki kabrinin ayak ucunda toprağa verdiler.
Bütün bunlar acı veya tatlı hâtıralar olarak Kırşehirliler'in hâfızalarına kazındı da bir tek şey unutulmadı: Kırşehir'in 1924-1954 arasındaki ilk vilâyetlik döneminden geriye kalanlar, daha doğrusu geriye kalmayan, kaybolup giden yakın tarihi... Demokrat Parti iktidarı Kırşehir'i ilçe yapmakla kalmamış, aynı zamanda otuz yıllık geçmişinin de silinip atılmasına vesile olarak Kırşehir'e ilçe yapmaktan daha büyük bir kötülük yapmıştır.
Kırşehir'in ilçe olduğu 1954-1957 yılları arasında doğan çocuklarını bile il olarak doğum yeri hanesine Nevşehir adını yazdırmamak için nüfusa kaydettirmeyen Kırşehir sevdalısı hemşehrileri ve Kırşehir'i sevenleri yeri gelmişken saygıyla anıyorum. Kırşehir 1954-1957 yılları arasında ilçe iken doğan, fakat nüfus cüzdanlarının doğum yeri hanesine Nevşehir adını yazdırmamak için bekleyerek Kırşehir 1 Temmuz 1957'de il olduktan sonra yazdıranların asıl doğum tarihlerinin 20 Temmuz 1954 - 30 Haziran 1957 arasında olduğu gerçeği Kırşehir'in geçirdiği bunalımlı yıllardan kalan ve bizleri teselli eden acı hâtıralardan birisidir.
İLK KAYMAKAM HİLMİ DAĞCIOĞLU'NUN
PARÇALANMIŞ KIRŞEHİR'E AİT RAPORU
Kaymakam Dağcıoğlu devletin kaybolan arşivinde bile olmayan, sadece kişisel arşivimde bulunan raporunun son sayfalarında Kırşehir'in imar durumunu anlatırken şu acı tabloyu çizmişti:
20 Temmuz 1954 tarihinde hususî kanunla kaza olan Kırşehir'de kanunun mer'îyete girdiği gün vazifeye başladım. Halkın vilâyetin lâğvı dolayısiyle teessürü ve ibrarı açıkça hissedilmekte idi. Bir taraftan hükûmetin saffet ve kudretini nazar-ı halka iraesi, diğer taraftan halkın bu teessürünün ortadan kalkması ve endişelerinin yersiz olduğunu göstermek için gece-gündüz müstemirren (sürekli olarak) halkın ihtiyacını karşılayıcı tedbirler almak ve çalışmak mecburiyetinde idim. Bunu yaptım ve muvaffak olduğumu zannediyorum. Çünkü halk vilâyet zamanındaki durumunu kaybetmemiştir. Kaza merkezinde tahta, toprak ve teneke barakalar çoğalmış, halkın dükkân yapmak hevesi kaçmış, gayrimenkul kıymetleri düşmüş durumda idi. Evvelâ bu çirkin manzaralı gayri sıhhî barakaları tamamen kaldırdım. Yerlerine Belediye'ye 21 dükkân kârgir olarak yaptırıldı. Ayrıca şahsî teşebbüsleri desteklemek suretiyle 18 dükkân ve sebze pazarı yaptırıldı ve halk hizmetine açıldı. Çarşı ve mahalle aralarındaki toprak yığınları kaldırıldı, maili inhidam ev ve dükkânlar yıktırıldı. Şehrin iki tarafında yarım kalan bulvarı etrafı istimlâk edilip yıkılmak suretiyle açtırıldı. Üç cami, üç mektep esaslı olarak tamir ettirildi.
“SUYA KAVUŞAN HALK GÖZYAŞLARIYLA
HÜKÛMETE DUA EDİYOR”
Kaymakam Hilmi Dağcıoğlu nüfusu o tarihte 20.000'i geçmediği için kasaba sayılan Kırşehir'le ilgili raporunu şöyle sürdürmüştü:
Kasabanın İller Bankası'nca yapılmakta olan su tesisatının sür'atle ikmaline çalışılmış, 250 eve abone olarak su verilmiş ve kasabada 15 yerde demir pik çeşmeler konularak su ihtiyacı karşılanmıştır. Bundan başka asırlardan beri su yüzü görmeyen ve hayvanla yarım saatlik yerden su getiren Kuşdilli, Dinekbağı, Kındam mahallelerine şehir suyunun haricinde (Bu üç mahallede şehir suyu tesisatı yoktur) yeniden su isale edilmiş olup çeşmeler akmakta ve mahalle halkı ve çocukları sevinç gözyaşlarıyla hükûmete dua etmektedirler. Mutasarrıf Asaf Paşa tarafından 1322 (1906) tarihinde yaptırılan hükûmet konağı vilâyetin tahliyesi dolayısiyle bakımsız ve harap bir halde idi. Maliye Vekâleti'nden gelmiş ve sarf edilmemiş bulunan 18.000 liralık tahsisatla yüznumaralarına kadar tıkanmış, hükûmeti taaffün (kötü koku) içinde bırakmış, helâları, su tesisatı, yağmurlukları ve çürümüş bütün pencereleri, tavanı, kiremitleri, bacaları yeniden onarılmış ve bugünkü çiçek gibi bir hale sokulmuştur. Şehrin ortasındaki Kale'ye ağaç bayramı yapılarak mektep çocuklarının getirdikleri fidanlardan 4.000 fidan dikilmiştir. Kasabanın ortasında metruk ve toz-toprak içerisinde bulunan üç dekarlık bir yer yeniden modern bir park haline getirilmiş, etrafına dikilen ağaç ve çamlar ile kasabanın ortasında estetik manzara temin edilmiştir.
Kaymakam Dağcıoğlu'nun tesbit edip rapor haline getirdiği Kırşehir'in 1954 yılındaki durumuna ait bilgilere bugünkü Kırşehir'le karşılaştırılması için zaman zaman yazılarımda yer vermeye çalışacağım.