Neden gerçekleri göremiyoruz?

Karanlıklar içerisinde, halüsinasyonlar dünyasında, hayaller âleminde, konuşamamak gerçeklerden kaçmak bugün yaşayan insanlarımızın bir çoğunda görünen gerçeklerdir.
Susmak konuşmamak adına Allah’ım bizi büyük imtihanlarla imtihan etmesin, hele de yakınlarımızla asla. 
Susmak belki erdemlilik ile adlandırılır fakat dilsizliği benim güzel dinim şeytanlıkla eşdeğer tutuyor, bunu da bir kenara koymakta fayda var. 
Her günü birbirine eşit olan ziyandadır, bizim insan olarak ziyanımızı görmeden geçmek mümkün değil her geçen gün nelerimizi kaybetmiyoruz yaş ilerledikçe sağlığımızı, beden gücümüzü aklımızı say say bitmez kaybettiklerimiz. 
Benim bu girişten sonra yaşamımızla çektiğimiz zorluklarla mücadele konusunda bir şeyler yazmam gerekiyor.
İnsanları ötekileştirmek, “sizden-bizden” demek küçücük beden gücüne dayalı bir işte dahi çalışmak adına, geçici istihdam için çalışmak adına illaki bugün ki iktidarın kapısına yakın olmak gerekiyor. 
İnsanların birçoğu yokluk sınırının altında yaşıyor. Son dönemde iğneden ipliğe her şeye zam gelmesi, akaryakıt ürünlerinin artması, halkın alım gücünün düşmesi ile beraber zorunlu ödenmesi gereken faturaların miktarlarının artması… 
Önümüzde yaşayacağımız kış ayları gerçek olan yaşamı, yaşanması gereken zorlukları insanların düşünmemesi elde değil fakat, insanlar arasındaki derin sessizlik “Banane! Aman çoluk çocuğa, işime, aşıma bir sıkıntı olur. Durumu idare edelim” düşüncesi aldı başını gidiyor.
Bence yaşam içerisinde en büyük hukuk vatandaşın örfünde, adetinde saklıdır, toplumumuz hırsızlığı, haksız kazancı, fahiş fiyatlarla mal satmayı, çok kazanmayı, stokçuluğu, faizciliği, ahlaksızlığa, yalana dayanan idareciliği bir çok toplum içerisinde olumsuz adlandırılan eylemleri sevmez tepki vermekte gecikse de asla kabullenmez bilirim.
Fakat yazıma başlarken yazdığım nedenler toplumumuzu duyarsız bananeci olmasına da üzülmüyorum desem sizleri kandırırım.
İnsan olarak ne yapacağız derseniz bir kere temsil makamında oturacak insanların seceresini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Öyle hatıra, yakın olmaya, “benim partilim, benim canımdan” deyip hatalı olanları topluma yanlış intiba bırakanları sileceğiz, görmeyeceğiz. Hatıra değil, liyakate bakacağız, toplumun affetmediğini bizler asla affetmeyeceğiz.
Dünyanın ölümlü malın servetin bizim olmadığını, bilip aklımızdan çıkarmamaya gayret kar olacağız. 
Nasıl yazarsak yazalım asla kimse bildiğinden şaşmayacak, durumu idare edelim anlayışından asla vazgeçmeyecek.
İşte bu davranışların ardından çıkıp ağlamayacak kendi düşüncesini haykıran insanlara methiyeler düzerken, diğer zaman ve yerde aleyhinde konuşmayacak. Bizler ne kaybetmiş isek ya elif gibi dik olmaktan, ya da yancılık yapmadığımızdan kaybettik.
Kaybettiklerimiz dünyalık olanlardı, bizler inancımız doğrultusunda olması gereken makamlar ahir hayatta görürüz inşallah.
Her türlü hileye yolsuzluğa bulaşan kul hakkına gasp eden ardından gerek sosyal medyada, gerekse görsel yazılı basında doğruluk, dürüstlük abidesi kesilenler var ya işte onları ölümlerinde yatacakları teneşir bile temizlemeyecek.
Allah’ım beni ve dost dediklerimi korusun. Doğruluktan ayrılmadan şahsiyetimize bir leke gelmeden ömrümüzü tamamlarız inşallah, Tabi gerçekleri görerek doğruları haykırarak…