MISIR’DA ASKERİ BİR DARBE OLACAĞINI İLK DEFA KİM TAHMİN ETTİ?

Kahire Büyükelçiliğimiz Kavaslarından (Odacı) Arapça bilen birisi izinli olarak Türkiye’ye geliyor.

Kavas Dışişleri Bakanlığı Sicil Müdürünü ziyaret ediyor ve özetle şunları söylüyor:

“Sayın Sicil Müdür’üm ben Kahire Büyükelçiliğimizde Kavas olarak görev yapıyorum.

Anadilim Arapçadır. Her gün Kahirelilerin içerisindeyim.

Ortalık çok karışık.

Herkes endişeli bir bekleyiş içerisinde.

2-3 ay içerisinde Mısır Arap Cumhuriyeti’nde askeri bir darbe olması ve General Sisi’nin ülke yönetimine el koyması kuvvetle muhtemeldir.

Bilgilerine sunuyorum.”

Sicil Müdürü lise mezunu ve Arapça bilen Kavas’ın sözlerini önce ciddiye almaz ama kulağına da kar suyu kaçmıştır.

Sicil Müdürü konuyu görevi gereği Mısır Masası Şefine iletir.

Mısır Masası Şefi Kahire Büyükelçimiz ile temasa geçer.

Kahire Büyükelçimiz Kavas’ın iddialarını şiddetle reddeder ve “Mısır’da askeri bir darbe olması kesinlikle sözkonusu değil.” diye cevap verir.

Kahire Büyükelçisi neden yanılmıştır?

- Yerel dil olan Arapçayı bilmiyor.

-Arapça bilmediği için halkla haşır-neşir değil.

-Kokteyllerde karşılaştığı diplomat ve büyükelçiler gerçek bilgileri Büyükelçimize verirler mi?

-Eğer darbe ile ilgili bir istihbarat almışlarsa kendi ülkelerinin Dışişleri Bakanlığına kripto mesajla gereğini yaparlar.

Bağdat Büyükelçimiz Sönmez Köksal Saddam’ın Kuveyt’i işgal edeceğini en erken öğrenen yabancı Büyükelçi olduğu için Özal’ın gözüne girmiş, ilk sivil MİT Müsteşarı olmuş, ünlü film artisti Filiz Akın ile evlenmiş ve nikah şahitliklerini Süleyman Demirel ile Hüsamettin Cindoruk yapmışlardır.

Köksal, Bağdat Büyükelçiliğinden sonra MİT Müsteşarlığı ve akabinde Paris Büyükelçiliğiyle taltif edilmiştir.

Bendeniz de Ekim-1979’da Urumiye Üniversitesi öğretim üyesinin evinde verdiği bir yemekte Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’nin İranlı üniversite öğrencileri tarafından işgal edileceğini  tesadüfen öğrendim ve keyfiyeti Urumiye Başkonsolos Vekili sıfatıyla yıldırım  kripto bir telgrafla Tahran Büyükelçiliğimize bildirdim.

Ertesi gün Tahran Büyükelçiliğimizin 2 numarası beni telefonla aradı ve bana hakaret etti.

10 gün sonra ABD’nin Tahran Büyükelçiliği öğrenciler tarafından işgal edildi ve ABD’li diplomatlar uzun süre esir hayatı yaşadılar.

Beni yol yordam bilmemekle suçlayan Tahran Büyükelçiliğimizin 2 numarası benden özür dahi dilemedi.

Bu vesileyle bana hakaret eden ve beni ağır bir şekilde suçlayan o Zat-ı Muhterem’e hakkımı helal etmiyorum.

Esasen istihbaratın yüzde 80’inin açık istihbarat olduğunu da bilmem açıklamaya gerek var mı?

NEREDEN NEREYE?