Dün 2 mil kadar yürüdüm kendime geldim. Uzun süreden beri yürüyüşe çıkmadığım için biraz zorluk çektim. Yolun yarısına geldiğimde, karşıdan gelen yaşlı adam yanımda durdu ve alışveriş merkezine gitmek istediğini, ama oraya daha kaç mil yürümesi gerektiğini bilmediğini söyleyip, “Evlat, bu yaşta eskisi gibi 3-4 mil yürüyemiyorum” dedi. O sırada yanımızdan tahminen saatte 4 mil hızla bir araba geçti. Ben yaşlıyla konuşurken yanımızdan geçen delikanlı uyardı: Hangi milden bahsediyorsunuz, deniz mili mi, kara mili mi?
Denizci veya pilot değilseniz, bu cümlelerden bir şey anlamadığınızı tahmin ediyorum. Bir kalp damar cerrahı yaşlılık ve gerontoloji hakkında bilgi verirken, “65 yaş üstü bireylerin %20'sinden fazlasında yarım mil yürüme zorluğu” olduğunu da söylüyor. Mesele bunun doğru olup olmadığı değil, sorun bu hekimin söylediğini kimsenin anlamamasıdır. Türkiye’de mesafe mil ile değil, metre ile ölçülür. “Mil” derseniz, kimse bir şey anlamaz. Tabii insanın aklına ister istemez, bu hekimin neden metre yerine mil ölçeğiyle konuştuğudur.
İnternetten baktım, 1 mil = 1609,344 metre imiş. Kısaca 1600 metre diyelim. Hekim “yarım mil” diyor. Dolayısıyla “65 yaş üstü bireylerin %20'sinden fazlasında 800 metre yürüme zorluğu” var deseydi, onu hemen anlardık. Acaba Türkiye’de hekimlik mesleğinde metre hesabı yerine mil hesabı yapılıyor da, biz mi bilmiyoruz?
Dün bir televizyonun canlı yayınında, ünlü bir gazeteci “hinterland” kelimesini kullandı. Hem de programın konusuyla alakasız bir anlamda. Hinterland, çeşitli bağlamlarda beşeri coğrafyadan gelen Almanca bir terimdir. Fransızcada L'hinterland, İspanyolcada El hinterland, Portekizcede hinterlândia ve 1888'den beri İngilizcede de hinterland olarak benimsenmiştir. Şimdi de bizim gazeteci Almanlar gibi kelimeyi telaffuz ederek, sanki bu kelime olmadan diyeceğini diyemezmiş gibi “hinterland” diyor. İşin üzücü yanı kelimeyi anlamından koparıp apayrı bir anlamda söylemesidir ve oradaki uzmanlardan hiçbirinin “Sen ne diyorsun?” demeye cesaret edememesidir. Hinterland, beşeri veya siyasi coğrafyada, büyük şehirlerin veya metropol alanların dışındaki, yalnızca birkaç sakinin yaşadığı bir alandır. Yani Türkçesi “kırsal alan” veya “taşra” demektir. Siyasi coğrafyada bu terim, 19. ve 20. Yüzyılın uluslararası hukukunun bir parçası olan sömürge hukukundan gelir; ülkenin devlet otoritesinin hâlihazırda kontrole sahip olduğu, ancak yasal olarak tabi olmadığı kısmı anlamına gelir. Bu, çoğunlukla, başlangıçta fethedilen veya satın alınan kıyı şeridinin arkasında kalan ülkenin iç kısmıydı. Dahası, hinterland, yalnızca vatansız bir alan veya imparatorluk çağında bir sömürge alanı olarak değerlendirilebilirdi. Bu gazeteci, programında, bir taraftan emperyalist devletlerin Türkiye üzerindeki emellerinden söz ederken, ne yazık ki emperyalistlerin kullandığı kelimeyi sözde “çok entelektüel” tarzla böbürlenerek söylüyordu.
Almanca "Hinterland" terimi Kuzey İtalya'da da kendini kabul ettirmiştir; Örneğin. Milano bölgesinin kırsal çevresi İtalyancada "Hinterland" olarak da anılır. Avustralya'da, taşra olarak bilinen geniş iç kesimlerin aksine, kıyıdan daha uzak olan alanları ifade eder. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ilgili olarak, hinterland bazen anakaranın olumsuz bir eşanlamlısıdır. Halkın neredeyse hiç görmediği grupların daha ayrıcalıklı bir burjuvazinin tüketim mallarını ürettikleri “ikmal merkezlerinin” yeri olarak da tanımlanır. Cornelius Pollmer değiştirilmiş “Randland” (inşallah hinterland kelimesini bırakıp randland demeye başlamaz bizim gazeteci) ve bazen “Karanlık Almanya” ile anlamsal bir örtüşme vardır.
Türkiye’yi madem sen de bizim gibi seviyorsun, o zaman dilimizi de sev be kardeşim! Uyduruk konuşacağına öz dilini kullan ki, seni biz de anlayalım. Ne yaşlımız, ne de gencimiz sizlerin ifadelerinizi pek anlayamıyoruz. Bu durumu düzelteceğinize yürekten inanıyoruz…