LEYLACAN & OZANCAN ÖYKÜSÜ

"Sevdiğimiz zaman aşk, o kadar büyüktür ki içimize sığmaz. Sevdiğimiz insana doğru yayılır. Onda kendisini durduran bir yüzey bulur. Gidişten daha fazla büyülemesinin nedeniyle kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir."                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                   

Marcel Proust

"Bir kadınla sevişmek ve bir kadınla uyumak, iki ayrı tutkudur. Sadece farklı değil aynı zamanda da zıt tutkular… Aşk, çiftleşme arzusunda duyurmaz kendini, uykuyu paylaşma arzusunda duyurur."

Milan Kundera     

Özverili aşk: Arkadaşının gereksinim ve isteklerini kendi gereksinim ve isteklerinden önce düşünmeyi içeren sevgi türüdür. Genellikle özveride bulunmaya ve başkasının mutluluğunu kendi mutluluğu kadar önemsemeye hazır olmayı gerektirir. Aşk, yoğun sevgi demektir. Özveri geremkirir.

Aşkın kimi özellikleri:

                                                                                                                                                                                                                                                

-Tutku: Aşk, yoğun bir romantik ve cinsel çekimle karakterizedir. Tutku, aşkın ateşli ve coşkulu yanını temsil eder.

-Yakınlık: Âşık olunan kişiyle duygusal bir yakınlık ve bağ kurulur. Bu, güven, içtenlik ve paylaşımı demektir.

-Bağlılık: Aşk, uzun süreli bir anlaşma gerektirir. Bağlılık, ilişkinin sürdürülmesi ve karşılıklı sorumlulukları içerir.

Öğretmen Nedim’in evinde her şeyden habersiz büyüyen bir yaşında olan sevimli ve güzel Leyla’nın soğuk mu soğuk bir kış gününde içindeki psikolojik yangıyla bağırarak ağlamasına karışan sözcükleri, şimdilerde bile duyarlı kulaklarda yankı yapar, vicdanları kanatır! Ne mi demiş Leyla’mız? Buyurunuz okuyalım:

Açın kapıyı, çok sıcak yanıyorum! Biraz da dışarı ısınsın!”

Anlamlı ve düşündürücü değil mi? Söyleyeni belli olmamakla birlikte deneyimin süzgeçlediği kimi sözcükleri buraya aktarmayı uygun buldum:

Yaranın yerini sorsalar gösteremezsin ama dinlediğin şiirler, şarkılar ve türküler, gözleri kapalı buluyor yarayı…”

Bu nasıl bir sevgi derin özlemli
Hiçbir sorun asla gölge edemez
Can tanesi yürek yürek gizemli
İlkesiyle insan canca sevmeli.

Bir martı mı olsam, turna mı derim
Mor güvercin olsam balkonda yerim
Kekliğimi canca sevip okşasam
Niyetiyle insan canca sevmeli

Kalem salatalık lezzetim olsun
Olanca şuhluklar içime dolsun
Sözcükler yetersiz anlatımı zor
Beceriyle insan canca sevmeli

Yarınsız günlerde tutuklu kaldık
Gelecek belirsiz geçmişe daldık
Doyumsuz anılar dipdiri şimdi
Moraliyle insan canca sevmeli.

Ak göğsünde nokta nokta ben olsam
Türkü türkü mutluğa uzansam
Ozancanca davran Leyla uğruna

Şiiriyle insan canca sevmeli.

Basınla ilgili olan Leylacan ile Ozancan, yıllar önce gazete ortamında tanışırlar. İletişim ileri düzeyde seyreder.  Başkentin Hattuşa Termalinde buluşup bir hafta baş başa olurlar. Mutlulukları zirve yapar! Nasıl mı? İşte bir dörtlük:

Çok renkli kadifeyi giy gönlümü doyursun
Ozancanca, aşkını hislerini duyursun
Hoş geliş aşk evime, sefa geliş buyursun
Seni çok seviyorum, canımsın can tanesi.

Geçmişte trajik anlatımla Leylacan’ın yaşam öyküsü, kaleme alındı. Birliktelikte olumlu yol alındı. İlkokul çıkışlı Leylacan, gelişmelere oldukça açık olduğundan sevgilisinin değerlendirmesiyle “prof...” unvanını hak etti!

Seçtikleri kaliteli ortamlarda en az yirmi kez mutlu günler geçirdiler. Birbirlerine kalıcı armağanlarını da sundular. Ozanca, onlarca yürekten kopan şiirlerini duygulaştırıp kitaplaştırdı. Birlikteliklerinin mutluğunu yaşarken okunan şiirler barındıkları mekânda yankılandı!

Demlendi hasretin yeşili,
Işıdı mavisi umudun.
Masada kahve, su ve biz,
Buyurunuz, siz de geliniz!

Suyu yanında kahve,
Yudumlanma bekliyor besbelli
Bakışlar dünden bugüne,
Her çekişte anılar, senli benli.

Anılar mı? Bozkır yolunda koşu,
Anlatılmaz, anlatsak da şimdi
Capcanlı ve dimdik içimizde,
Yaşanmışlık 305 ile kenetlendi.

Demlendi hasretin yeşili,
Işıdı mavisi umudun.
Masada kahve, su ve biz,
Ya siz, neredesiniz?

 

 

Sanki Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber ve Leyla ile Mecnun aşklarının olumsuzluğu etkiledi. Her gün “Günaydın!” görüntüsünü esirgemeyen ve karşılığında hemen günü kutlama yanıtını alan Leylacan’da (yakınlarını kaybetmesiyle) kimi davranış (huy) değişikliği belirmeye başladı. Oysa acıyan yer başka sevgi bambaşkadır. Alttan almalara karşın eleştirme ve sinirlenme eylemine girdi. Bu durum Ozancan’da anlatılamaz sürekli üzüntüye ve umut kırıklığına neden oldu! Sorularının yanıtlarını alamadı. Bekle… bekle, diyerek geçiştirdi. Duygu yine devreye girdi:

Acılar tükensin tatlılık olsun
Canca yaklaşımlı saygınlık olsun
Gönül penceremiz aydınlık olsun
Tertemiz sevgiyle yol aşka gider.

 

Aktarılanlar acı ama gerçek… “Korkaktı insanlar, korkak.../ Kaçtılar sevmekten sokak sokak.../ Sevgilerini arkalarında bırakarak...” Oysa cesaret gibi var mı? Kalbin sesini dinlemek ve birlikteliği sürdürmek avantajdır. Aslında ikilinin birbirlerine karşı sadakat sözleri vardı! Uzun zaman diliminde görüşmeleri gerçekleşmedi. Bakalım ya da bekleyelim, gelecek zaman neyi gösterecek…

 Gerçek olan şudur: Aşk insanı gençleştirir, sevgi güzelleştirir ve iyileştirir.

Güzel İnsanlar Güzel bakar, güzellikleri görür, güzelliklere yelken açar, Güzel duyar.” Diyor Neşet Ertaş... Güzel ile sohbet etmek güzeldir. Kısacası Güzelliklere devam… Ozanın dediği gibi:


Hakk şerleri hayr eyler.

Zannetme ki gayr eyler.

Arif onu seyr eyler.

Mevla görelim neyler,

Neylerse güzel eyler... …

 

*