“Bir musibet bin nasihatten iyidir” demiş atalarımız.
Acaba biz bu sözü yanlış mı anlıyoruz? Bilim insanları,“Anadolu deprem bölgesi ve çok önemli fay hatları üzerinde yer alıyor ve her an herhangi bir yerde deprem olabilir ve yıkım derecesi de üç aşağı beş yukarı biliniyor” demelerine rağmen neden imara açıldığının cevabını vermeli.
Felaketlerin önüne geçmek mümkün olmadığına göre, en hafif atlatmanın yolları var ve bu yolların, bu işlerle iştigal eden eğitimini almış kimseler tarafından önerilen önlemlerin alınmadığı ortada.
Peki nedir bunlar?
Bilinen fay hatları dışında dayanıklı ve yüksek katlı binalar yapmamak.
“Yapımını üstlenen yükümlülerin ilmi bilgisi nedir?” diye soran yok. Bunu vatandaşın sorma şansı yok! O zaman devletin üstlenmesi yasalarla ilgili bakanlığa verilmiş.
Bakanlık belediyelerin kontrolünü elinde almış inşaat işinden anlamayan “yapı denetim” diye soygun düzenini devreye sokmuş. Pazarlarda terlik ve çorap satan, kendi adını dahi yazamayan ilkokul diploması dahi olmayan sözde müteahhitler hemen kendi yapı denetim bürolarını kurmuşlar ve soyguna kılıf giydirmişler!
İnşaatında yeterli demir kullanmayan, ölçülü ve dayanıklılığı bilinmeyen beton kullanmayan, siyasi gücü arkasına alarak iki katlı ruhsatın üzerine on katlı bina yapan yandaşlara birde “imar affı” adı altında af getiren iktidar hiçbir sorumluluğu kabul etmeyerek işin içinden çıkmaya çalışıyor.
İki bina yaptıktan sonra bindiği arabaların fiyatı yapılan evlerden pahalı olan otomobillere binen ve felaketten sonra kapağı yurt dışına atmakla kaçış yolları arayanları, elleri kelepçeli polislerin refakatinde adliye yolunda göstermek, bu sorumlulukta kurtulamaz ve kurtulmamalı.
Göçük altında kalan binlerce kişinin hesabını mutlaka vermeli, bu hırsızları sorgulayacak hâkim ve savcının olduğuna inanıyoruz ve inanmamız lazım bunu zaman gösterecek. Yıkılan beton mezarların ruhsatını veren, iskânına müsaade eden en üstten en alta kadar kim varsa sorgulanmalı. Ama bu felaketi de siyasi propaganda olarak kullanmaya çalışanları da görüyoruz.
İmar affı için “Torba Yasa” adı altında soygun önergelerine el kaldıran partililerinde listesi halk tarafından bilinmeli. Kendi cukkaları ve aylıklarının artırımında birlik olan bütün vekillerin kimler olduğunu bilmek bizim hakkımız.
Göçük altında “Baba üşüyorum” diyen yavrunun kurtarılışını reklam aracı olarak defalarca yayınlayanlar da biraz insaflı ve merhametli davranışlardan ziyade, o çocuğun neden orda babasına yalvardığı anların sorumluğunu üstlenmeli.
Kırşehir’de de yapılan binaların pek çoğunun, yıkılan binalardan farkının olmadığını söyleyenler var. Bu durumda bütün yapıların tez elden gözden geçirilmesi Sayın Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu’na düşüyor. Kendisi de inşaat işleriyle uğraştığı için yapılan yanlışları ve hileleri çok iyi bilir diye düşünüyorum.