Kırşehir ilk zulmü 1954’te yaşamıştı. Orta Anadolu’da gelişme, büyüme istikametindeki bu il, ilçe mesabesine indirilmişti. Tarihte görülmemiş bir ceza!
İktidar partisi Demokrat Parti (DP) “Neden bize, bizim partimize oy vermiyorsunuz da Osman Bölükbaşı’nın partisine oy veriyorsunuz?” diyerek hukuk tarihinde yazılmamış olan ceza vermişti. O zaman çoğunluk sistemi egemen olduğu için beş milletvekilinin tümünü muhalefetteki (MP-CKMP) yani Osman Bölükbaşı’nın partisi alıyordu.
Oysa ki başında hakikaten demokratik vizyona sahip bir iktidar bu durumda böyle bir ceza (!) yolunu tercih edeceğine daha çok kazanma yoluna gitmeliydi. Bu durumun farkında olan Celâl Bayar, dönemin Cumhurbaşkanı olarak, bu durumu soran Yassıada Duruşmalarının Başkanı’na “Yaptığımız fahiş bir hataydı!” demekten geri kalmamıştı.
Önemli olan telafisi mümkün olmayan hatalara düşmemektir. Devlet ve millet hayatı bu kabil hataları kaldırmaz.
Kırşehir o tarihte Keskin, Kozaklı, Avanos, Ortaköy, Gülşehir, Hacıbektaş gibi ilçelerini kaybetmiş ve halen de belini doğrultamamıştır.
Eğer bu zulüm yaşanmamış olsaydı Kırşehir bugün Orta Anadolu’da parlayan bir yıldız olmuş olacaktı. En az 300-350 bin nüfusu bir kent olacaktı. Sanayisi, nüfusu, sosyal hayatı, kültürel hayatı, kentleşmesi daha ileri boyutlarda olacaktı. Yaşadığı dört yıllık zulüm, istikbalini kararttı!
Şimdi bunu andıran ikinci bir zulüm yaşamaktadır. O zamanın fahiş hatasını DP; şimdinin fahiş hatasını da AK Parti yaşatmaktadır.
Bilindiği gibi 1964 yapımı Hükümet Binasını yıktılar. Kim bilir rant içindi! Bina yeniden yapılacak ve ayrılan bütçeden birileri yararlanacaktı! Hareket olsun ki birilerine rant gelsin. Hareket olmadan rant gelmezdi, gelemezdi. Binayı uydurma raporları ile yıktılar, “depreme dayanıklı” değilmiş! Vay canına be!
Yolumun üzerinde olduğu akşam sabah oradan geçtiği için biliyorum. Dev kepçeler, 45 günde zor yıktı. Bina çok sağlamdı. Temelinde su filan da çıkmadı. 1960’larda müteahhitler dürüsttü. Namusluydular. Siyasetçiler ahlâk örneğiydi. Yiyici değillerdi. Bu nedenle bina adam gibi adamlarca yaptırıldığından ucuza mal etmek kaydıyla hareket edilmemiş, yapım malzemelerinden çalınmamıştı. Demir gibi bir binaydı.
Yerine yine Hükümet Konağı yapılacaktı. Temellerine, birinci katını buna göre yaptılar. Allah var müteahhit yüzlerde kazık temellerle çok mükemmel bir temel attı. İyi gidiyordu. Birinci, yani temel kat atıldı. Tam bu sırada Kırşehir Belediye seçimlerini muhalefet partisi kazandı. AK Parti telaşa düştü.
Kim bilir “Bunların zamanında bu bina bitirilirse, dev bir bina ortaya çıkarsa Kırşehir’in ortasında göze batan bir eserin yapıldığını gören halk tabakalara bunu Belediye’nin yaptığına inanır, eser muhalefet partisi CHP’yi mal edilir. Biz bunun izahını yapmakta zorlanırız. Böyle bir riske girmektense bunu Hükümet Konağı olmaktan çıkaralım, partimize yakın bir yere dayandıralım, mesela bir vakfa-tarikat derneğine yaslandıralım, hem tarikat kazanır, hem de biz kazanırız, kârlı çıkarız” düşüncesiyle mi nedir anlaşılamayan bir kararla şehrin tam ortasında, en işlek caddesindeki bu devasa binayı öğrenci yurduna çevirdiler! Üstelik hiç öğrencinin ihtiyacı olmamasına rağmen!
Şehrin ortasında öğrenci yurdu mu olurmuş? Hiç şehrin ortasında öğrenci yurdu gördünüz mü? Öğrenci yurtları zaten Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi kampüsünde dev boyutlarda yapılmıştı. Hem Terme Caddesi’ndeki kampüste, hem Üniversite kampüsünde. Öğrenci yurduna da ihtiyaç yoktur.
Ama Hükümet Konağı’na ihtiyaç büyüktür. Gidin Yozgat’tan Kars’a kadar her vilayette, hatta her ilçede hükümet konakları binası vardır hem de şehirlerin tam orta yerinde görkemli olarak…
Kırşehir’e bunu çok mu gördünüz?
Orada Nüfus Müdürlüğü, Tapu Müdürlüğü, Defterdarlık, Kadastro Müdürlüğü, Sanayi ve Teknoloji Müdürlüğü… daha birçok kurum hizmet veriyordu. En azından 400 çalışan vardı. Hizmet için, işi için gelenlerle birlikte en azından yılın 12 ayında her gün bin kişi o binaya girip çıkıyordu. Ahi Evran Mahallesi de, Ankara Caddesi de şenleniyordu. Bu versiyonu da yıktılar.
Ve… bina bilmem kaç yıldır birinci katta bekliyor. Kırşehir sanki ikinci zulmü yaşıyor, yaşatıyorlar. Proje değişikliği de yaparak yurt binasına çevirdiniz. Müteahhit malzemesini topladı gitti. İnşaat beş yıldır yıkık, dökük, perişan vaziyette bekliyor. Bu zulümden utanmıyor musunuz?
“Zalim yine bir zulme giriftar olur ahir / Elbette olur ev yıkanın hanesi viran!” (Ziya Paşa)
Yanlıştan dönmek fazilettir! Dönün yanlışınızdan! Bitsin Kırşehir’e yapılan 2. zulüm!..