Kırşehir küçülüyor, yalnızlaşıyor, içten içe, ruhsal bir daralmaya doğru gidiyor.
Kırşehir kendisine uzanacak el ve eller bekliyor.
Kırşehir bekliyor’ da maalesef yeni eller, yeni hayaller, yeni ümitler, yeni adımlar, yeni yatırımlar birer, birer uzaklaşıyor. Geleceğe dair önemli düşünceler tarihe karışıyor. Kısaca Kırşehir içten içe tükeniyor.
Herkes kendi havasında, kendi keyfinde, kendi çıkarında. “Rabbena, hep bana” demek varken kim ne yapsın Kırşehir’i?
Kırşehir kendisine uzanacak bir el bekliyor ama o eli bir türlü bulamıyor. Hiç kimse Kırşehir için bir araya gelmiyor, herkes siyasi olarak ayrıştı, siyasi partiler birbirlerine selam dahi vermiyorlar, birbirlerini düşman gibi görüyorlar. Söz konusu Kırşehir olunca her şeyi bir tarafa bırakarak bir araya gelen, birliktelik sağlayan yok.
Bir Hükümet Konağı için dahi birliktelik sağlayamıyoruz. Şehrin merkezinde birilerine göre Hükümet Konağı, birilerine göre yurt inşaatı var. Anlayacağınız ne olduğu belli değil, bu Kırşehir için ayıptır, utançtır. Ben bu ayıbı bu utancı içime sindiremiyorum ama şehrin yöneticilerinden ve ileri gelenlerinden olan muhteremler nasıl içlerine sindirebiliyorlar anlamıyorum.
Yazıktır, günahtır, kendi egolarınız için Kırşehir’e yazık etmeyin. Sürekli gündeme getiriyorum Kırşehir Hastanesi’nde doktorlar gidiyor ama kimse çözüm bulmak için çalışmıyor, inanın civar iller bizim halimize gülüyorlar.
Sadece siyasiler değil, bir de Kırşehir’de STK’ları var inanın bunlar ne iş yapar, amaçları nedir bilemiyorum, tek bildiğim protokollerde boy göstermeleri, yemek masalarında gülücükler dağıtmaları ve bunları sosyal medyada paylaşmaları ve Kırşehir için taş üstüne taş koymadıklarıdır.
Hangi siyasi görüşten olursak olalım, söz konusu Kırşehir olunca tüm siyasi partiler, STK’lar, ilimizde faaliyet gösteren şirketlerin sahipleri, genel müdürleri, üniversite Rektörümüz, Belediye Başkanı ve ilimizin Valisi en az haftada bir kez bir araya gelerek Kırşehir’in kalkınması, gelişmesi, işsizliğin azalması, göç alması, problemlerin çözülmesi için neler yapılması gerekiyorsa görüş alış verişinde bulunsalar ve icraat yapsalar ne kaybederler?
Ne yazık ki kendi hallerinden memnun, işleri tıkırında birileri yatırımların yapıldığı, işsizliğin azaldığı, gelişen, büyüyen Kırşehir’i istemiyor. Kırşehir her an ve her zaman kırılma üstüne kırılmalar yaşamaya devam ediyor.
Sanki Kırşehir toprağının üzerine ölü insan, insanının üzerine ölü toprağı serilmiş gibi insanlarda bir bıkkınlık, bir bezginlik var. Üzerlerine bir karabasan oturmuş gibi ve bu olumsuz haller Kırşehir ve Kırşehir insanını esir almış durumda.
Kırşehir için büyük idealler ve geleceğinde etkin olması gereken büyük adımlar, rüya olmanın da ötesine, hayallerde bile yer edinemiyor.
Herkes bir şeyler yaptığını, verdikleri sözleri yerine getirdiklerini söylüyor ama bakıyorsunuz ortada yatırım ve hizmet olarak bir şey göremiyorsunuz.
Eski kamu binalarının, okulların yıkılarak yenilerinin yapılması hizmet olarak gösteriliyor.
Kırşehir’in çehresini değiştirecek, kalkındıracak, geliştirecek, işsizliği azaltacak, göçü durduracak sanayi yatırımları nerede, demir yolu, hızlı tren, askeri birlik nerede dediğimiz de çok bilmiş kendini bilmem ne zanneden birileri “sana ne, üzerine vazife mi?” diyorlar.
Bu konuda Kırşehir’in kanayan ayrı bir yarası. Siyasetin sayesinde bir yerlere gelen, elinden hayır şer gelmeyen, kendi kendine kasılan, şişen, kendisini bulunmaz Hint kumaşı zanneden, “her şeyi ben bilirim!” diyen mız mız, uyuz, korkak, makamlarda gününü gün eden, protokolde boy göstermekten başka hiçbir işe yaramayan, neme lâzımcı insanların görev yaptığı Kırşehir’de başka bir şey beklenemez. Eğer onların yerine gerçekten cesur, gözü kara, işin içine Kırşehir girince akan suları durduracak, ısrarcı, konuşmaktan çekinmeyen insanlar yer alsaydı bugün Kırşehir çok iyi durumlara gelirdi.
Geçmişten itibaren siyasilerin yapmış olduğu hatalardan, Kırşehir’e üvey evlat muamelesi yapmalarından, içerisinden çıkan siyasetçilerin kolay ve basit işlerle uğraşmalarından, bürokratların, müdürlerinin, il yöneticilerinin suya sabuna dokunmaktan korkmalarından, koltuklarını korumak için iktidar mensuplarına şirin görünmek ve yalakalık yapmalarından dolayı kabuğunu kıramayan, kırmak istese de gereken adımları atamayan, talihini yenemeyen Kırşehir var karşımızda.
Bataklıkta yol almaya çalışan, attığı her adım da biraz daha derine saplanan bir insan gibi kendi farkına varamayan, bataklıktaki sazlıklarla dahi mücadele edemeyen bir dev gibi Kırşehir.
Güneşin doğuşu ve batışına ram olan, kendi gölgesinin anlamını bile anlamlandırmayan yalnızlık çukurunda kaybolan bir şehir durumunda Kırşehir. Maalesef Kırşehir Anadolu’nun ortasında yalnız bir şehir filmini oynuyor.
İktidara gelenler, darbelerle, şuralarla, Ergenekonlarla, Balyozlarla hesaplaşırken, iade-i itibar verirken Kırşehir’in 1954 yılında uğradığı haksızlığı, ilçeliğe düşürülmesini, elinden alınan ilçelerin geri verilmesini ve iadeyi itibar konusunda bir Allah’ın kulu harekete geçmiyor, çalışmalar yapmıyor.
Her seçim umut fakirin ekmeğidir düşüncesiyle sürekli olarak yeni heyecan, yeni düşünce diyerek beklenmektedir Kırşehir’de.
Seçimlerden önce kimler neler söyledi, neler vaat etti bu söylenenler, vaatler yerine getirilecek mi? Kırşehir merak içerisinde.
Gerçi her söylenen sözlerin, verilen vaatlerin hepsi yerine getirilseydi Kırşehir gelişen, kalkınan bir şehir olmayı bırakın uçan bir şehir olurdu, üstelik denizleri, plajları, tatil köyleri olurdu. Ama devir öyle bir devir oldu ki rüzgâr estikçe dönen yel değirmenleri gibi insanlarda dönüyor, insanlar döndükçe hayal öğütüyorlar, döndükçe ümit öğütüyorlar ama icraat sıfır.
Koca bir şehir, şahsi hesaplara, şahsi çıkarlara bir orta oyununa ve siyasete kurban ediliyor, geleceğe yönelip, gücünü yeni ümitlerle perçinlemesi gerekirken, vasıfsız adamların kaprislerine kurban ediliyor.
Maalesef Kırşehir’ de siyaset dahil makam ve mevkiler ayak altına düştü. Kırşehir’in gücünün farkına varması sağlanamıyor. Elinde altın tasla sürünmesine müsaade ediliyor. Nice komşu şehir gücüne güç katıp, ülkede hatırı sayılır gelişmelere imza atarlarken, Kırşehir bu gelişmelerden nasiplenemiyor. Tarihin kendisine bahşettiği güzellikleri, gelecekle harmanlayamıyor.
Kırşehir yıllardır kendisine uzanacak bir eli ve diriltilmeyi, her alanda canla başla atılım üstüne atılım yapacak yeni bir Kırşehir için, harekete geçilmesini bekliyor. Yeni bir hayale doğru, büyük düşlerin önden giden atlılarına yoldaş olarak, Kırşehir’i gelecek yüzyıla taşıyacak yöneticileri, siyasileri, STK’larını, yatırımları, gelişmeyi, kalkınmayı bekliyor.
Her düşünce, her ideal ve her aşk, yeni bir Kırşehir için yanıp tutuşmalı. Çünkü Kırşehir yalnızlık ve talihsizlikle kupkuru bir çöle dönmeyi yalnızlık filmini hiç ama hiç hak etmiyor ve Kırşehir kendisine uzanacak bir eli bekliyor.