KIRŞEHİR GELENEK VE GÖRENEKLERİNDE AHİLİĞİN İZLERİ -5

Fütüvvet-nâmelerden alarak maddeler halinde belirttiğimiz ahlâk ve görgü kurallarıyla Kırşehir’de yaşamakta olan gelenek, görenekleri ve görgü kuralları ile ilgili uygulamaları aynı sıraya uygun olarak karşdaştıracak ouursak:

1. Yemekte edepler: Fütüvvet-nâmelerde 12 tane olarak açıklanmıştır. Gü­nümüzde yer sofrasında yemek yeniyorsa, sağ dizin yukarıya dikilmesi, sol ayağın aşağıda durması yine yaşatılmakla birlikte, masada ayrı tabak­larda yeme alışkanlığı yaygınlaşmıştır. Ancak bunların dışında kalan lok­manın iyice çiğnenmesi, ağza alınan lokmanın küçük olması, yemeği önüne veya sofraya dökmemesi, ağzmda lokma varken konuşmaması, başkasının lokmasını gözetmeme, ekmeği ısırıp bırakmama, ekmeği yemeğin suyuna batırmamak, sümkürmemek, ağzını şapırdatmamak, yemekten sonra ellerini yıkamak ve silmek maddelerine hiç değişmeden aynen riayet edildiği görülmektedir.

Çünkü ağzında lokma varken konuşursa ağzındakiler görüneceğinden döküleceğinden; ağzını şapırdatırsa, yemeği üstüne veya önüne dökerse, ekmeği ısırıp bırakırsa, hele hele sümkürürse, sofradakiler iğreneceğinden böyle davranışlar men edilir. Eskiden ortadaki büyük bir kaptan yemek yendiği hatırlanırsa genellikle yufka ekmeğin yemek suyunu çekmeyeceği, bu sırada elin yemeğe gireceği endişesiyle ekmeğin yemek suyuna batırılmasının neden men edildiği anlaşılır.

Bunlara ilave olarak Kırşehir’de rastladığımız yemekle ilgili şu görenek inanışları da ekleyebiliriz:

Yemek yer sofrasında aynı kaptan yeniyorsa herkesin önündekini yemesi tembih edilir. Çocuklara “Eğer yemeğini yarım bırakırsan arkandan ağlar” diyerek yemekte artık bırakmamaları öğütlenir. Büyüklerden önce yemeğe başlanmaz, evin büyüğünün başlaması beklenir. Yemeğe başlarken besmeleyle, yemek sonunda şükürle sofradan kalkmalarına dikkat edilir.

Çocuklara yemek eğitimi verilirken, çömelerek veya ayakta yemek yenm eyeceği söylenir. “Şeytan altından çeker” derler. Eğer yemekte ağzı yanmışsa tavandaki hezenleri (cerekleri) saydırırlar. Tabakta veya tencerede yemek bırakmamaya gayret edilir. Tencere veya tabağın dibini ekmeğiyle silip yiyenin nişanlısının güzel olacağı söylenir.

Yemek sırasında gülüşüp şakalaşmaya izin verilmez. Yemeğin (sofranın) başında türkü söylenmez.

Çocukların kahve içmeleri hoş karşılanmaz. Çocuğu bundan vazgeçirmek için erkek çocuklara “İçersen bıyığın eğri çıkar.”, kız çocuklara “Kararırsın da seni kimseler almaz.” gibi sözler söylenir.

Çocuğa küçük yaştan itibaren yemekte oturuşu, besmeleyle yemeğe başlamayı, büyüklerden önce yemeğe sunmamayı, yemekte konuşulup gülünmeyeceği, ağız şapırdatılmayacağı, sağ elle yemek yiyeceği, yemekten sonra şükretmek gerektiğini öğrenir. Sofrayı kurup kaldırmada, su vermede annesine yardım etmeyi öğrenir. “Kız anadan öğrenir sofra düzmeyi, oğlan babadan öğrenir sohbet gezmeyi / yazı yazmayı.” gibi sözler halk arasında hâlâ söylenir.

“Sol elle yemek yenmez. Sol elle yemek yersen, ayakta yemek yersen şe karnından çeker, doymazsın.” denir. Yufka ekmek ısırılarak yenmez. Yufka ekmek bıçakla kesilmez. Yufka ekmeği tersine bükmek hoş karşılanmaz. Ekmek sofraya ters konulmaz, “eğer konulursa bereketin kesileceğine, yağmur yağmayacağına” inanılır. Sofrada yenen ekmek yufka cinsinden olduğundan “Ekmeği çok yersen aklın yuka olur” veya “Aklın altında kalır” denilerek, aşırı ekmek yenmemesi tavsiye edilir. Saçak altına ekmek kırıntısı atılmaz, atılırsa evin bere­ketinin kaçacağına inanılır. Sofrada yere ekmek kırıntısı dökülmez, “dökenlerin ahirette kirpikleriyle toplayacakları” söylenir. Ekmek nimet sayıldığından, yerde bir parça ekmek bulunduğunda - kuşların yemesi için- öpüp bir duvar üstüne konur. Ekmeğin yanık tarafının yenmesi halinde “yiyenin para bulacağına” inanılır.

“Güneş batarken ekmek (yemek) yenmez.” Bu çocukların zamansız yemek isteklerini önlemek, yemek saatinde sofraya oturmalarını sağlamak için söyleni­yor olsa gerektir.

Bebek emziren kadının sütü gelmiyorsa, sütü gelsin diye çobana ekmek veri­lir.

(Devam edecek)