Köle ticaretinde dramatikleşen Akdeniz korsanlığında gün geçmiyor ki,15 kişilik botlara zorla da olmasa bindirilen 105 kişinin boğuldu haberini duymayalım.
Afrika'nın ve Uzakdoğu’nun fakir halkları, ellerine verilen İncili okuyup kafalarını kaldırdıkları zaman, değişik ve şaşalı bir yaşam hayaliyle sarhoş oldular. Bütün yer altı kaynaklarının ve zenginliklerinin gasp edildiğini fark edemeyecek kadar hipnozlaşan yeni uysal ve sadık Hıristiyanlar, merhamet yağmurunun şemsiyecilik havariliğini taşıyan İtalyan ki yıllarına erişmenin hayaliyle ellerinde ne var ne yok satıp yollara düşmeye başladılar.
Açık denizlerde, hiçbir zaman merhamet duyguları taşımamış olan insan tacirlerinin gösterdiği kıyılara doğru, alabora olmuş teknelerde suya dökülen insanların attığı kulaçların yetersizliği tuzlu Akdeniz sularına hayalleri ile gömülmekten kurtaramadı. Bu manzarayı zengin Avrupa ülkeleri hayretle güya acıyormuş gibi seyrederken, asırlardır onları sömüren ve sonu belirsiz maceralara iten bu sömürücü insanlar hiç bir şey yokmuş gibi kulaklarının üstüne yatarak masum numarası oynamaktadırlar.
Akdeniz’in ortasında mola adası olan Malta hükümeti, ilticaları kabul etmediği gibi batan gemilerde dökülen insanları kurtarmaya dahi katılmıyor. Hıristiyanlığın bayraktarlığını yapan İtalya, yardım etmeye çalışsa da fazla başarılı olamıyor. Diğer Avrupa devletleri doğuda ve fakir ülkelerde gelen iltica dalgalarına kalkan olarak Bulgaristan kullanırken, Akdeniz’de gelen akınların karşısına İtalya’yı dikerek bu dramatik olaylara duyarsız kalmayı eğlemektedir.
Görmez, duymaz, bilmez rolünü oynayarak tavşan uykusuna yatıyorlar. Asırlardır fakir ülkelerin değerli varlıklarını ve yer altı madenlerini ucuza kapatarak, dönüşünü pahalıya satan bir sistemin çöküşü, ağaları panikletse de, çözüm yolunu arama gayreti göstermemeleri hayretlik bir manzaradır.
Bir insan doğup büyüdüğü yerde, eş, dost, anne ve babayı neden terk eder veya terk etmeyi ister? Bu sebepleri ortadan kaldıracak önlemler neden alınmaz, bu insanların tehlikeli ve sonucu bilinmeyen bir maceraya atılmalarının ortamını hazırlayan suçluları kimlerdir?
Bunlar hiç konuşulamaz. Çünkü yasak ve suçudur. Milli gelirleri kurulan belli şebekelerin aralarında paylaşarak, kendi vatandaşına ekmek parası kazanacak işyeri hazırlamayan idarecilerinin payı küçüksenemeyecek kadar büyüktür. İdarecilerin yandaşları arasında paylaşılanların bir kısmını sömürücü ülkeler, çaldığı veya aşırdığı manileri rüşvet olarak kendi kölelerine paylaştırır. Demokratik seçim safsatası adı altında kendi yandaşlarını is başına getirerek söğüşlemeye devam ederler.
Kendi taraf ve çıkarını desteklemeye hükümetleri, demokratik direniş yutturmacısı ile kaos yaratarak hak aramayı bahane ederek terör örgütü adı altında eski gurupları oluşturup, maddi ve silah yardımı yaparak idarecileri zapt irap altına alarak üstünlüklerini korumaya çalışırlar.
Bilerek bazı ülkelerin iç huzurunu kaçırdıktan sonra boş kalan meydanda at oynatırlar. Global sermayenin dolaşımına mani olan her engel antidemokrat bir davranıştır, derhal ekarte edilmelidir.
Ortadoğu’yu ve pasifikleri dizayna sokmanın daha kolay olacağı bir ortamı yaratmak ve istedikleri düzeni kurmak, o ülkede gelecek ranta bağlıdır. Kapitalin varlığını sürdürmesi ve daha fazla para kazanılması, varoşlar oluşturarak milli duyguları törpülenmiş, ulusal bütünleşmeyi önlemek toplumlar arasına nifak sokarak küçük topluluklar yaratarak, onları ürettikleri malların lüksüne alıştırıp ucuz emek gücünü yaratmak ön planlarıdır.
Lüks yaşama alışan insanlar daha fazla lüksün faturasını ödeyemez duruma gelince arayışlara girerek Macarca dolu bir yolcuk ilk seçenekleri, mafya guruplarının ve organize edilmiş çetelerinin safına bırakmaktadırlar yaşantılarını. Ellerindeki son bir dilim ekmek parasını alan şebekeler tekneleri ters çevirerek delilleri yok edip diğer guruplara yönelmekteler. Azgın ve sinir tanımayan global sermayenin girip de o toplumu huzur içinde yaşamasını sağladığı bir ülke bulamazsınız.
Yeniden dizayn edilmesi ve parçalanması planlanan ülkeler arasında yer alan ülkeler sıralanmasında ön saflarda bulunan Türkiye, kirli sermayelerin ilk hedefidir. Milli duygularla inşa edilen üretim yerlerini alıp kapatarak Anadoluyu’da göçe zorlayarak boşaltmak, bin yıllık bir çalışmalarıdır.
Cumhuriyet devrinin üretim merkezlerini arsa fiyatına alıp, arsalarını iki katı fiyatına satıp üretimden daha fazla kar etmişlerdir. Önlerinde engel olanları tek tek etkisiz hale getirerek birinci aşama tamamlanmış ve ikinci aşamanın nasıl olacağını merakla bekliyoruz. Yalnız şu unutulmasın dökülen kanlarımızda binlerce fidan çıkar ve daha fazla kökleşiriz.