KAPİTALİZM VE MUTLULUK

Bugünkü Amerika’daki kapitalist düzen Avrupa’dan sonra bir virüs gibi bütün dünyayla yayılmış olmasıyla beraber üretmeden tüketmemizi sağlamıştır. Bir nevi bize şunu demişlerdir, “siz üretmeyin biz yerinize üretiriz. Siz düşünmeyin biz sizin yerinize düşünürüz demişler.” Bu da bizim gibi üretimden ziyade daha çok tüketen tembel toplumlar açısından bir avantajmış gibi görüldü. Zamanla başta gençler ve kadınlar yetinmemeye ve savurganlık içine girmiştir. Özellikle okullarını bitirdikten sonra kendi mesleki alanlarında iş bulamayan gençler özellikle üç harfli marketler başta olmak üzere asgari ücretle çalışmaya başlamaları onların kendi harcamalarına dahi yetişmeyen maaşları nedeniyle sorumluluk almayı, aile bütçesine katkı sunmadıklarından geleceğe dair olan beklentilerini de yok etmiştir. Bugün birçok gencin günübirlik ilişkiler ile zaman öldürdüklerine şahit oluyoruz. Peki çalışan kadınların ben ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendim, hesap verecek kimsem de yok diyerek 100.000 TL üzerindeki bir telefonu alacak kadar savurgan davranıp parasını kapitalist ülkelerin üretici patronlarını memnun ederek umursamazlık gösteriyorlar. Bizi ekonomik olarak köleleştirmek ve bağımlı hale getiren sistem, bizlere zor durumdayken dahi almayı emrettiği için Bankalar aracılığıyla bunu daha kolaylaştırmışlardır. Bankalar aracılığıyla alışveriş yapmamızı kolaylaştırmak için çıkarttırdıkları kolay kredi ve kredi kartları yüzünden insanlar da oluşan sahiplenme hissi yüzünden, toplumun %95'i kredi-kartların esiri haline gelmiş vaziyetteler. Normal bir hayat isteyenlerin kesinlikle bulaşmaması gerekenlerin başında, Bankalar ve onların bizleri rüya aleminde yaşattıkları kredi kartları gelmekte.

Senin kimliğine dahi bakılmaksızın maaşlı isen maaşının harcamana izin verdiği kadarını kuruşuna kadar harcaman için gayret sarf etmelisin. Faşist ve kapitalizmin sunduğu envaı çeşit konfor sağlamanız için üretilmiş malların amacının senin cebindeki parayı bir an önce alabilmek için sattığı malları cazip hale getirip hoş göstermek. Bugün büyük alışveriş merkezlerine giderseniz, kapıdan girdiğinizde sizi ilk karşılayan malların fiyatlarına bakın çok ucuz olan kampanyalı mallardır. Mağaza içerisinde gördüğünüz bu ucuzluk ilerledikçe mağaza içinde ilerledikçe artan fiyatları fark dahi edemezsiniz. Çünkü kapıdan girdiğiniz esnada gördüğünüz ucuz mallar başınızın dönmesine neden olmuştur. Başta kredi kartlarındaki taksit avantajları olmak üzere psikolojik baskı uygulayıp ülke ekonomisinde ziyade patronu memnun eden işlere imza atmış olması. senin benim ilerde yaşayacağımız maaş yetmezliği ve ödeme güçlüğünün artçı sarsıntıların habercilerdir. Sen çalışan ve Emekli olarak mutlu olmak için yoğun çaba sarf ederken o senin kendisi için çalışmanı ve harcama yapmanı ister. Dikkat et ülkemizdeki Emekli pahalılık ve az maaş almaktan şikâyet ederek, bırakın tatile gitmeyi bir kahvehanede oturup çay içmenin dahi lüks olduğundan şikâyet etmekte. Çalışan emekçi kardeşimiz ise kazancıyla yılda bir defa da olsa tatile gitmek ister. Ama çocuklarının okul masrafları ve aşırı derecede kredi kartlarıyla yapılan harcamalar yüzünden harcama limit aşımı yaşayan çalışanlar, tatile gitme isteklerini ertelemek zorunda kalır her sene. Emeklilik hayalleri ömrün son deminde mutlu olmak için doğru bir zaman olarak kabul edilir. Bazı emeklilerimiz iş yerinden aldığı toplu tazminatıyla "HAC" hayali kurar, kimisi ev almak ve başını sokacağı bir damı olsun isterken, başkası araba almak ve çocuğunun kendisini istediği zaman gezdirmesini ister. Kimi de çocuklarının mürüvvetini görmek için emeklilik hayali kurar. Çünkü yıllarca emekler sarf edilerek çalışılıp çabalanmış olduğu için yaşantısını son deminde mutlu ve mesut yaşayacağını düşünür. Oysa ekonomik koşullar emeklileri Takavut’a çıkarmış gibi gösterir. İşe yaramayan işe yaramadığı gibi de devletin ailesinin bütçesine zarar veren büyük bir kambur gibi görülür kimileri tarafından. Oysa Emekli vatandaşımız çalışırken primini aksatmadan yatırmış ki ilerde rahat edeyim de kimseye yük olmayayım diye. Sosyal devlet olmanın ilk kuralı vatandaşını huzuru, refahı, mutluluğu ve sağlığı için çalışmaktır.

İsviçre anayasasıyla başlayan otokontrolü sistemini geliştirmemiş demokrasiyi oturtmamış devlet olmanın acısını biz vatandaş Davut olarak maalesef ki daha çok darbeler aracılığıyla gördük. Bu böyle olunca da ülke olarak Avrupa ve Amerika'nın gerisinde kalmamıza neden oldu. Oysa yedi cihana hükmetmiş Osmanlı imparatorluğu sonrası demokrasiyi inşa etmek için kurulan Cumhuriyet amacı vatandaşına lanse edilmiş olunsaydı. Mustafa Kemal Atatürk'ün de vefatıyla oligarşi hüküm sürmüştür. Bağımsızlığını Cumhuriyet’i kurarak tüm kulvarlarda ilan eden Türkiye Osmanlı'nın izlerini bu topraklardan silmeyle ilk adımını atmış olması ekonomi ve insan haklarında yeterli gelişimi sağlayamamıştır. İnsan hakları konusunda daha da geriye gitmiş maalesef ki. Geçmişteki hükümetlerin koltuklarına olan bağlılığı ülke sevdasının üzerine çıktığı için ancak iki binli yıllardan sonra bazı şeylerin önemli olduğunu far ettik maalesef. Üreten beyinleri kılık kıyafetlerini gündeme getirerek genç kızlarımız Üniversite kapılarından döndüren 28 Şubat zihniyeti yüzünden birçok genç kızımız okullarını bırakmak zorunda bırakılmışlardır. İktidar savaşı verenlerin, vatandaşına birçok vaatler sunarken verdikleri bu vaatlerini seçimden sonra rafa kaldırmışlar. O yüzden toplumun genelinde ortak kanı hep şu olmuş; "siyasiler bugün şunu yapacağız derler seçimden sonra unuturlar ve bir daha yüzünü göremezsiniz diye" oysa ülkenin gerçek asıl sahipleri olan halk beklentilerine cevap alamamışsa bunu sahadaki mücadelesi ve sandık başına giderek göstermeli ki mutluluğuna gölge düşmesinin önüne geçebilsin. Ancak bu şekilde halkın saygınlığı ortaya çıkar. Bugünlerde meclis çatısı altında bir komisyon oluşturuldu. AK PARTİ, MHP, DEM. CHP ve diğer mecliste grubu bulunan partiler. Bu güzel bir gelişme bence. Ülke ekonomisini yıllardır sekteye uğratan terör belası bu vesileyle son bulmuş olacaktır diye umuyorum. Hükümet ile muhalefetin ortak çabasına rağmen, terörü besleyenler, olursa bunlara hükümetimiz ve silahlı kuvvetlerimiz her zaman olduğu gibi bundan sonra da gerekeni yapacaktır. Ama tüm temennim artık terörün son bulması ve ülkenin kalkındığını görelim istiyorum. Bizim toplum ne yazık ki Istakozlar gibi yüzmeyi bilmez, ama suda yürüdüğünü de farkına varmaz ne yazık ki.