KANON MÜFREDATI

Üniversite yıllarımda öğrendiğim ve beni en çok etkileyen konulardan birisi de ‘kanon’ olmuştur. Peki nedir kanon? Hakim ideolojinin ideolojisini empoze etmek için eğitim, edebiyat, iletişim, sağlık, müzik gibi arttırabileceğimiz bir çok şeyi kullanmasıdır.

Bu hafta haberi yapılan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adlı müfredat modeli ise AK Parti’nin ideolojisini eğitime empoz etmek amacıyla oluşturduğu bir kanondur. Müfredat siparişidir. Bu sipariş 3 bin 500 sayfadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin öz, anayasal değerlerinden seyreltilmiş, laiklik ilkesi yok sayılmış bir müfredattır.

Parti sloganını “Türkiye Yüzyılı” müfredatın ismi yapmak ise biraz daha korkutucudur.  Çünkü parti sloganını müfredatın ismi yapmak dünya tarihinde Hitler ve Kim Young ile örneklenmiştir. Üçüncü örneği de Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümeti vermiş oldu. Bu ne demek? Türkiye’yi yönetenleri yönlendirenlerde cesaretin, bilginin, farkındalığın, ikna kabiliyeti yok demek. Ülke ve halk çıkarları, ihtiyaçları yerine ‘ne isteniyorsa yapılır’ demek. Bu gerçekten de güven verici bir yaklaşım kesinlikle olmamakla birlikte ekonomisi giderek kötüye giden ülkemizde güven verici bir yaklaşım değildir.

Müfredat ile ne olacak? Lisedeki bilgiler azaltılacağı için liseden mezun olan gençlerimiz genel kültürü zayıf gençler olacak. Çünkü genel kültürde lise çağındaki bilgiler geniş yer kaplar. Durumu iyi olanlar özel okulları daha çok ön plana çıkarıp benimseyecekler. Fizik, biyoloji, kimya gibi fen dallarında yeterince alım yapılmıyordu. İdeoloji gereği din kültürüne ağır verileceğinden, müfredattaki yirmi yedi kitapçığın yedisi din kültürüne ayrıldığından din kültürü öğretmenliği atamalarda yüzü gülen taraf olacak. Türev bilen genç integral bilemeyecek ve eğer mühendislik seçerse akademisyenleri çok şanslı olacak(!) Tabii halk da(!).

Sokak röportajlarındaki gençlerimizin sorulara verdikleri yanıtlar ilerleyen zamanlar da da keşfete düşecek. Mesela müfredattan çıkarılan Darwin için artık bu kim diye sorulursa din adamı mı derler, dağ mı, ressam mı derler göreceğiz!

Oysa şu an Türkiye Cumhuriyeti müfredat ile köklü değişiklikler yapmayacaktı. Atatürk eğitim bilimlerinin babası olarak bilinen John Dewey’e müfredatı hazırlatmıştı. O model ana yapı olarak duracak çağın ihtiyaçlarına uygun olarak düzenlenecekti ama ne oldu?  Adnan Menderes Marshal yardımı almak için şart koşulan modelden vazgeçmeye tamam dedi ve kaldırarak istenileni yaptı. Köy enstitüleri ‘komünist yetiştiriliyor’ gerekçesiyle kapatıldı. Sonuç mu? O zamandan beri insanımızın Parla adlı yüzüncü yıl bestesinde dediği gibi sırtı yere gelmiyor(!) Zenginlikler ülkesinde fakir yaşıyor. Milli gelir yıllardır iyi yönde değişmiyor. Giderek daha da kötüye gidiyor.

Yıllardır kuşaktan kuşağa hakim ideolojinin kanonlarını sükûnetle karşılıyoruz. Zülfü Livaneli’nin alıntısında dediği gibi: “Haklı olanı güçlü kılamayınca güçlü olanı haklı kılıyoruz.” Susarak karşılıyoruz her şeyi kanonlar da rahat rahat istediğini yapıyor. Zaten ülkemin hikâyesi yıllardır sağ ile sol kanonun çekişmesinden ibaret değil midir?

Ne zaman bu çekişmeyi bırakıp merkeze hükümet ideolojisi yerine ülke ve milletinin çıkarlarını koyacak, iyi yönde olması için çalışacak işte o gün muasır medeniyetin en tepesine çıkmak için büyük bir adım atacak. İşte o gün ülkeyi bize emanet edenlerin ruhu rahat edecek.