Eğitim Bir Sen Kırşehir Şube Başkanı Fatih Mehmet Yavuz:
“Kalıcı çözümler üretme zamanı”
Yavuz: “Öğretmenlik Meslek Kanunu’ndaki eksiklikler tamamlanmalı, eğitim çalışanlarının mali kayıpları giderilmelidir”
Eğitim Bir Sen Kırşehir Şube Başkanı Fatih Mehmet Yavuz, öğrencilerin yeni başarılara imza atmalarını temenni etti,
Yeni eğitim-öğretim yılına sorunsuz başlamak için, mevcut sorunların acilen çözülmesi gerektiğinin altını bir kere daha çizen Başkan Fatih Mehmet Yavuz, beklentilerini ve sorunlarını şöyle dile getirdi:
“2022-2023 eğitim-öğretim yılı sona ermiş bulunmaktadır. 50 binin üzerinde insanımızın hayatını kaybettiği Kahramanmaraş merkezli depremler, eğitim-öğretime de büyük darbe vurmuştur. Eğitim çalışanları arasında yaşanan can kayıpları, yaralanmalar, psikolojik çöküş, konut ihtiyacı, hayat kalitesinin bozulması ve zorunlu yer değişikliği gibi etmenler, eğitim-öğretim üzerindeki olumsuz etkilerini hâlâ hissettirmektedir. Eğitim çalışanları her zaman olduğu gibi deprem sonrasında da fedakârlık ve adanmışlıkla eğitim-öğretimin eksikliklerini ve aksaklıklarını kapatmak için çaba sarf etmiştir.
“Öğretmenlerin işlerinden memnuniyetleri ya da memnuniyetsizlikleri, eğitimin niteliğini, dolayısıyla ülkenin geleceğini ilgilendirmektedir. Öğretmenlerin umutsuzluğa kapılmalarını önlemek ve onlardan kaliteli hizmet almak için, kendilerine en başta iyi bir eğitim sistemi, iyi çalışma ortamı ve iyi imkânlar sunulmalıdır. Sorumluluk sahipleri, eğitim çalışanlarının içinde yaşadığı durumun “mutsuz mecburlar” üretme potansiyeline sahip olduğunun farkına varmalı ve sorunlarına çözüm üretme, beklentilerini karşılama gayretinde olmalıdır.
“Sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi, beklentileri karşılamaktan uzak olmakla birlikte Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması, öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi, kariyer basamaklarının ücret artışlarıyla birlikte yeniden hayata geçirilmesi, aday öğretmenliğin aday öğretmenlerde oluşturduğu gereksiz yük ve stresten arındırılarak yeniden tasarlanması, bu eğitim-öğretim yılında eğitim camiasının bir kısım sorunlarının nihai çözüme kavuşması anlamında olumlu gelişmelerdir. Haklı taleplere duyarsızlık ve yanlış istihdam politikası, eğitimcilerin moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte, eğitimde verimliliği düşürmektedir. Öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılmaması, alan değişikliği, kariyer basamaklarında sınav ve uzun hizmet süreleri dayatması, öğretmen istihdamında güçlük çekilen bölgelerde görev yapanlara ilave teşviklerin verilmemesi, eğitim kurumu yöneticiliğinde özlük haklarını ve yetkileri geliştiren kariyer odaklı sürdürebilir bir sistemin halen hayata geçirilememesi, öğretmenleri şiddete karşı koruyacak bir yasal düzenlemenin çıkarılamaması, öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin karşılanmamasının doğurduğu mağduriyetler, ücretli öğretmen istihdamı gibi sorunların çözümünde ivedi olarak adımlar atılmalı, daha nitelikli ve verimli bir eğitim sistemi kurulmalıdır.
EĞİTİM ÇALIŞANLARININ MALİ KAYIPLARI GİDERİLMELİDİR
“Yüksek enflasyonist ortamın alım gücünü iyice düşürdüğü, kiraların insaf sınırlarını aştığı bir süreç kamu görevlilerinin hayatını zorlaştırmakta, sendikal mücadeleyi çetinleştirmektedir. Eğitim çalışanlarının ve kamu görevlilerinin ücretlerinde oluşan kayıpları ve enflasyona yenilme riskini giderecek mahiyette iyileştirmeler yapılmalıdır.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU’NDAKİ EKSİKLİKLER TAMAMLANMALIDIR
“7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlik mesleğini düzenleyen müstakil bir kanun beklentisini karşılama yönünde olumlu bir adım olmasına rağmen ‘meslek kanunu’ olarak nitelendirilmeyi hak edecek içerikten yoksundur. Öğretmenlerin ve eğitim camiasının beklentisi, öğretmenlerin özlük haklarının tanımlanması ve geliştirilmesi; kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik ayrımının kaldırılması, resmî eğitim kurumlarındaki bütün öğretmenlerin kadrolu istihdamı, öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin yanı sıra görev ve yetkilerinde de ilerleme sağlayacak bir kariyer basamakları tasarımı, istihdamda güçlük çekilen bölgeler başta olmak üzere zorunlu hizmet gibi zorlayıcı dayatmalar yerine öğretmenlerin ilk atamadan itibaren atandıkları yerlerde çalışmaya istekli olmasını sağlayacak teşvik edici önlemler, eğitim ve öğretimle arasındaki sıkı bağ sebebiyle öğretmenlik kariyeri bağlamında düşünülmesi gerekli okul yöneticiliği ve yöneticilerin özlük hakları gibi konuları düzenleyen, resmî veya özel öğretim kurumu ayrımı yapmaksızın bütün öğretmenleri kapsayan bir meslek kanunudur.
DEPREMİN EĞİTİM SİSTEMİNDE AÇTIĞI YARALAR HIZLA SARILMALIDIR
“Şubat 2023’te gerçekleşen depremler, yaygın bir yıkıma ve can kayıplarına yol açmasının yanında onarılması en zor hasarı eğitime vermiştir. Eğitim kurumlarının depremden etkilenme derecesi diğer yapılara nazaran daha düşük olsa da bir bütün olarak şehirlerin altyapısının ve fiziki kapasitelerinin yıkıma uğramış olması eğitim-öğretimi hâlâ sekteye uğratmaktadır. Eğitim çalışanları arasında yaşanan can kayıpları, yaralanmalar, psikolojik çöküş, konut ihtiyacı, hayat kalitesinin bozulması ve zorunlu yer değişikliği gibi etmenler, eğitim-öğretimin üzerinde olumsuz etkilerini hissettirmeye devam etmektedir. Bu çerçevede yeniden inşa ve kentsel dönüşüm uygulamaları çerçevesinde bölgedeki eğitim kurumu ihtiyacı ve konumları hızla tespit edilerek eğitim kurumu ihtiyacı giderilmeli, mevcut kurumların altyapıları ve kapasiteleri güçlendirilmelidir. Bölgedeki eğitim-öğretimi etkileyecek en önemli unsurlar arasında bulunan öğretmenlerin psikolojik iyi olma hâlleri, barınma ve hayat şartlarının niteliği ve mevcut desteklerin sürdürülebilirliği, yeni atanacak öğretmenlerin nerelerde görevlendirileceği ve barınma şartları hızla çözüme kavuşturulmalıdır. Hem bölgedeki öğretmenlerin hem de yeni atanacak öğretmenlerin kalıcı konutlara ulaşmasına öncelik verilmeli ve öğretmenlerin bölgedeki görevlerinin sürekliliği sağlanmalıdır. Depremden etkilenen il ve ilçelerdeki bütün eğitim kurumları, öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliğinin 42. maddesi çerçevesinde zorunlu çalışma yükümlülüğü öngörülen hizmet alanı kapsamında değerlendirilmelidir.
“Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik son bulmalı, kadrolu istihdam esas alınmalı, kadroya geçiş düzenlemesinin belirsiz sonuçları ortadan kaldırılmalıdır İş güvencesini esas hedef olarak gören bir toplumsal zeminde sözleşmeli personel istihdamı türünden iş ve çalışma ilişkilerinin uzun ömürlü olmayacağı, amaç her ne olursa olsun, böyle bir istihdam modelinin sorunu çözmeyeceği, tam aksine sorunun kaynağı hâline geleceği görülmeli; sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasından bir an önce vazgeçilmelidir.
EĞİTİMCİLERİN MOTİVASYONUNU ARTIRACAK BİR KARİYER SİSTEMİ OLUŞTURULMALIDIR
“Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla kariyer basamaklarının ilave mali haklarla birlikte yeniden hayat bulması öğretmenler arasında takdirle karşılanmış olsa da, uzman ve başöğretmenlik unvanı alabilmek için mesleki tecrübe ve çalışma yerine yazılı sınavın başat kıstas hâline getirilmesi ve sınava başvuru için 10 ve 20 yıl gibi uzun hizmet sürelerinin aranması başka bir mağduriyeti beraberinde getirmiştir.
“Kariyer basamakları sürecinde ilerlemenin sadece öğretmenlikteki hizmet süresine dayalı olması ve sınav zorunluluğunun kaldırılması ile seçimlerden önce verilen sözün hayata geçirilerek öğretmenlikte 5 yılını tamamlamış olanların uzman öğretmenlik, 10 yılını tamamlamış olanların başöğretmenlik unvanı için başvuru yapabilmesi yönünde bir düzenleme yapılmalıdır.
EĞİTİM ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDETE SEYİRCİ KALINMAMALIDIR
“Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayları münferit eylemler olmaktan çıkmış, yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiş ve ülkemizin geleceği açısından vazgeçilmez olan eğitim-öğretim hizmetinin yürütülmesini sekteye uğratacak dereceye varmıştır. Bu şiddet eylemlerinde, mevcut yasal düzenlemelerin bu fiillere karşı caydırıcı nitelikte ceza öngörmemesi ile şiddet uygulayan kişilerin bu eylemlerinin adli ve idari makamlarca önemsenmeyeceği ve ciddi bir ceza yaptırımıyla karşılaşmayacakları inancı önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, eğitim çalışanlarına karşı eğitim öğretim hizmetinin sunumundan kaynaklı şiddet eylemlerine yönelik önleyici ve koruyucu nitelikte cezai ve hukuki tedbirlerin alınması elzemdir. Eğitim çalışanları kendilerine yönelik şiddet olaylarına karşı caydırıcılık, şiddete uğrayan çalışana da hukuki koruma sağlayacak nitelikte yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesini acilen talep etmekte ve beklemektedir. Bu doğrultuda, biz de Eğitim-Bir-Sen olarak, Nisan 2018 tarihinde yasal düzenleme talepli bir imza kampanyası düzenlemiştik.
“Eğitim-öğretim hizmeti sunumu esnasında veya verilen eğitim ve öğretim hizmetinden kaynaklanan nedenlerle eğitim çalışanlarına karşı cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişilere yönelik hapis cezası verilmesi; eğitim kurumlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçunun tutuklama nedeni varsayılan suçlardan sayılması ve şiddet mağduru personele karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemler ve davalarda personelin talebi üzerine bakanlıkça hukukî yardım yapılması noktasında düzenlemeler yapılmalıdır.
MÜLAKATLA ÖĞRETMEN ATAMA YÖNTEMİ KAMU VİCDANINI YARALAMAKTADIR
“Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir problem iken, atanacak öğretmen seçiminin mülakatla yapılması, yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi, yıllarca emek vererek okumuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca birkaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Vicdanları yaralayan mülakat kaldırılmalı, alımlar KPSS puan üstünlüğüne dayalı olarak yapılmalıdır.
İSTİHDAMDA ZORLUK ÇEKİLEN BÖLGELERDE CEZBEDİCİ YÖNTEMLER UYGULANMALIDIR
“Bazı bölgelerde en büyük eğitim sorunu, kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamış olmasıdır. Sözleşmeli öğretmenlik gibi zorunlu hizmet süresi dayatan uygulamalar öncesinde söz konusu bölgelerde bir öğretmenin ortalama görevde kalma süresi 1,5 yıldı. Sözleşmeli öğretmenliğin bu süreyi artırdığı tespit edilmiş ise de, yine de ortalama hizmet süresinin 4 yıllık öğretim kademesi süresinin altında kaldığı görülmektedir. Bu durum, ilkokul dönemi başta olmak üzere, eğitim-öğretimde ciddi sıkıntılara sebebiyet vermektedir. Öğretmen açığını kapatmak amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü ve üç yıl zorunlu çalışma süreli sözleşmeli öğretmen istihdamı getirilmiş olsa da bu uygulamaların soruna kalıcı bir çözüm getirmediği görülmektedir. Eğitim çalışanlarına yönelik, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları hâlinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem istihdamda zorluk çekilen bölgelerin eğitim çalışanı açığının kapatılması bakımından hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşadığı mağduriyeti gidermesi bakımından zaruret arz etmektedir. Toplu sözleşme taleplerimiz arasında da yer alan bu teklifin hayata geçirilmesi öğretmen açığı sorununu büyük oranda çözecektir.” (HABER: İLKNUR ÖNCÜ)