Ulu Önder Atatürk’ün vefatının üzerinden 86 yıl geçti.
10 Kasım 1938 tarihinin üzerinden 86 yıl geçti. Büyük komutan ve Cumhuriyetimizin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatının 86'inci yıldönümü. Ölümünün ardından onca zaman geçmesine rağmen kimse bu kadar var olmadı. Atatürk, fikirleri, ilkeleri ve inkılapları ile ışığımız olmaya devam ederken Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygıyla, minnetle ve özlemle anıyoruz. Üstün zekâsı, kararlılığı, inancı ve öngörüsü ile Türk milletine önderlik ederek vatan topraklarını işgalden kurtaran Mustafa Kemal Atatürk’ün rehberliğine, yol göstericiliğine ihtiyaç olduğu görülürken yıllar önce bize vermiş haklar ile hala bizi koruduğu görülüyor. 19 Mayıs 1919'da Samsun'da yaktığı istiklal ve hürriyet meşalesiyle, önce 20 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açmış ve kurtuluşumuzun öncüsü olmuştur. Gazi Mustafa Kemal; ilk Meclis Başkanımız olmuş ve her biri tarihe altın harflerle yazılan zaferlerin ve İstiklal Mücadele’sinin büyük komutanı, 101. yılını kutladığımız Cumhuriyetimizin de ilk Cumhurbaşkanı olarak Türk Milletinin gönlünde eşsiz bir yere sahip olmuştur.
NAÇİZ VÜCUDU TOPRAK OLDU
Bağımsız ve güçlü bir Türkiye bırakan Mustafa Kemal Atatürk 86 yıl önce 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'nda saat 9’u 5 geçe hayata gözlerini yumdu. Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selanik’te dünyaya gelmiş ve 57 yaşında aramızdan ayrıldı. 57 yılına birçok zafer, savaş, inkılap ve ilke bırakan Mustafa Kemal Atatürk'ün ilk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıktı. 1938 yılı başlarında Yalova'da bulunduğu sırada, ciddî olarak hastalandı. Buradaki tedavi olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen iyileşmeden Ankara'ya yaptığı yorucu yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu.
Hatay sorunu gündemdeydi… Hasta olmasına rağmen, Mersin ve Adana'ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında askerî birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran Atatürk, çok yorgun düştü. Ülkü edindiği millî dava uğruna kendi sağlığını hiçe saydı. Güney seyahati hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs'ta Ankara'ya döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul'a gitti. Doktorlar tarafından, siroz hastalığı teşhisi kondu.
Deniz havası iyi geldiği için, Savarona Yatı'nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul'a gelen Romanya kralı ile görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938'de Hatay Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi Atatürk'ü çok sevindirip moralini düzeltti.
Temmuz sonlarına kadar Savarona'da kalan Atatürk'ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. Fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. O'nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu. Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938'de vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı.
Atatürk'ün hastalığı 8 Kasım da daha da şiddetlendi. Sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlanmasıyla bütün memleketi derin bir üzüntü kapladı. Ancak, kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi. Dolmabahçe Sarayı'nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumdu.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ARAMIZDAN AYRILDI
Bu haber ile, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı belirten mesajlar gönderdiler.
16 Kasım günü Atatürk'ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonunda katafalka konuldu. Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığını ifade etti.
Cenaze namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, İstanbul halkının gözyaşları arasında Gülhane Parkı'na götürüldü. Buradan bir torpido ile Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyük Ada açıklarına kadar, donanmamız ve törene katılmak için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı cenazeyi İzmit'e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel bir trene kondu. Atalarına son saygı görevlerini yapmak üzere toplanan halkın kalbinde derin bir üzüntü bırakarak Ankara'ya getirilmek üzere hareket edildi. Atatürk'ün vefatı üzerine cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, Genelkurmay Başkam, milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri tarafından karşılanan cenaze, Türkiye Büyük Mîllet Meclisi önünde hazırlanan katafalka kondu. Ankara halkı da onun cenazesi önünden saygıyla geçerek son görevini yaptı. 21 Kasım 1938 Pazartesi günü, sivil ve askerî yöneticiler ile yabancı devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu ve on binlerce insanın katıldığı büyük bir tören yapıldı. Daha sonra Atatürk'ün tabutu katafalkta alınarak. Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre kondu.
Daha sonra, Ulu Önder Atatürk için Ankara Rasattepe'de bir Anıtkabir yaptırıldı. 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesinden alınan Atatürk'ün naaşı Anıtkabir'e getirildi. Burada yurdun her ilinden getirilmiş olan vatan topraklan ile hazırlanan ebedî istirahatgâhına yerleştirildi.
11 Kasım Cuma 1938 bazı gazete manşetleri;
TAN Günlük Siyasi Halk Gazetesi: Babamızı Kaybettik. Büyük Şefimiz Atatürk Dün Sabah Hayata Gözlerini Yumdu
YENİ SABAH Gündelik Siyasi Halk Gazetesi: Aziz Atatürk’ümüzü Kaybettik. Milli Matem. Bu Milletin Ruhunu En İyi Atatürk Anladı.
TÜRK SÖZÜ Gündelik Siyasi Halk Gazetesi: Bir Güneş Söndü! Babamız Öldü. Fakat onyedi milyonun içinde ebediyen yaşayacaktır.
SON POSTA: Onun arkasından yalnız Türk yurdu değil, bütün dünya ağlıyor! 17 Milyon, bir günde, bir babadan öksüz kaldı. Onsuz… Fakat ona bin kere verdiğimiz bir tek namus söz ile kaldık: Eserini ve davasını korumak ve yükseltmek!
TÜRKDİLİ: Memleketi Hıçkırıklara Boğan Kara Haber. O ilelebet Bizim Şefimiz, Atamız Olarak Yaşayacaktır.
MÜNAKASA GAZETESİ: Atatürk Öldü, var olsun Millet! Onu seven, onun ebedi eseri olan Cumhuriyeti sevendir.