İslam dininde bozulmalar yahut da İslam dinine zarar verenler ile ilgili kitap ve makale okuduğumuzda göreceğimiz en önemli ayrıntı dine en büyük tehdit ve zararların içeriden, Müslüman (gibi) görünenlerden geldiğini öğreniyoruz. Zira din savaşlarında düşman belli olduğundan onlarla yüz yüze savaşlar yapılır, insani kayıplar yaşanır. (Bunun kendi içerisinde tutarlı ve elbet kısmen haklı tartışmaya açık detayları başkaca [hümanizma v.s.] olup bu yazının mevzuu değildir.) Lakinİslam dinine girmiş gibi görünerek başkaca emellere hizmet edenlerin ise yanınızda durur sizinle omuz omuza namaz kılarlar, hatta kendisini yetiştirip size hutbeler, fetvalar okurlar. Bu konuda Abdullah Aydemir’in ‘Tefsirde İsrailiyat’ adlı kitabında bilhassa İslam’a girmiş gibi gözüküp İslam’a hurafeler sokarak zarar veren Yahudi dönmeler üzerine çok ciddi bazı iddiaları okumuştum. Dönmeler hususunda Abdurrahman Küçük’ün ‘Dönmeler/Sabetayistler Tarihi’ adlı kitabı da İslam’a girmiş görünüp zarar veren Yahudilerin Osmanlı’daki durumunu ele alan önemli bir çalışmadır. Kendisi ile üniversite yıllarında kendisinin üniversite öğrencilerine yönelik bir sohbette tanışma fırsatı da bulmuş, Osmanlı tarihinde Müslüman gibi gözüken, tarikatlar dahi kuran ama dine en büyük zararları veren Yahudi dönmeler konusunda uzun sohbetler yapmıştık. Ezcümle Osmanlı tarihinde dini önder gözüken, İslam’ı yalayıp yutmuş ancak kalben İslam olmayıp İslam ile savaşan nice sarıklıların, nice elde Kuran kitleleri kandıran yönlendiren tarikatların, cemaatlerinde olduğunu, bir kısmının Cumhuriyet yıllarında varlıklarını daha da güçlendirdiklerini öğrendikçe ülkem ve milletim adına endişe duyuyordum.
Osmanlı Devletine karşı 31 Mart vakasında İngiliz altınları ile hain bir rol oynayan Derviş Vahdedi’yi, yahut da Kurtuluş Savaşı yıllarında İngiliz oyuncağı olmuş, İngiliz altınlarına tamah edip Mustafa Kemal’e Anadolu direnişine cephe alıp ülkenin kurtuluşuna köstek olmuş onca tarikatları tarih kaydetmedi mi? O kadar çok örnek var ki başlı başına çok uzun bir araştırma ve yazı konusudur. Bu tür iddia ve bilgileri adeta doğrular nitelikte çok acı bir şekilde tecrübe ettiğimiz FETÖ yapılanması dikkatimi bir kez daha tarikatlar ve cemaatler üzerinde çevirdi. FETÖ’yü yıllarca büyük İslam hareketi olarak gören, başında haini geçmişte yıllarca ermiş büyük evliya gibi görenler, bilhassa AKP cenahı, bugün onu CIA ajanı olarak yaftalıyor, gerçekte ve özünde Müslüman dahi olamayabileceğini yazıyor, çiziyorlar. Mesele bunu zamanında görmektir. Bunu Atatürkçü ve Milliyetçi cenah yılarca yazdı, anlattı. Ama herkes FETÖ’ye adeta taparken onu eleştiren milliyetçi ve ulusalcı kesimi dinsizlikle suçlayacak kadar ileri bile gidebiliyorlardı. Bunları bir hakikat olarak geçmişte çoğumuz bizzat yaşadık ve gördük.
FETÖ tecrübesi bize bilhassa şunu öğretti; İslam adına mücadele verdiği iddiasında olan tarikat ve cemaatlerin öncelikle parayla, malla, mülkle ne kadar içli dışlı olduklarına dikkatle bakmak gerekir. FETÖ’nün paraları, arsaları, gayrimenkulleri, şirketleri saymakla bitmiyordu. Bizim saf ve iyi niyetli halkımız ise bu maddiyatın İslam için harcandığını düşünüyordu. Oysa gördük ki onca sermaye gücüAmerikan uşaklığı ile namlular milletimize çevrilerek Türk Devletini ele geçirmek için kullanıldı. İşte şimdi de Menzil lideri Abdulbaki Erol’un ölümü ile yine bir tarikatın muazzam serveti ortaya çıktı. Uzun yıllardır devletin her kademesinde kadrolaşan ve hızla büyüyen bu tarikatın hesapsız sermaye büyüklüğü devletin ve milletin geleceği için dikkatle takip edilmesi gereken bir oluşum olabileceklerine dair derin şüpheler doğurmaktadır.
Menzil cemaati, Türkiye’nin son dönemde bilhassa devlette kadrolaşması ile en çok konuşulan dini yapıların başında geliyor. Cemaat dev bir holdinge dönüşmüş, sermaye ve mal varlığını da muazzam boyutta artırmıştır. Peki, Menzil oluşumu bu noktaya nasıl geldi? Menzil tarikatının 12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte önünün açıldığı biliniyor ancak asıl büyük atılımını FETÖ darbe girişiminden sonra yapmışlar. FETÖ’nün kamu kadrolarında boşalttığı alanlara sözüm ona kimi muhafazakâr iktidar mensuplarının desteğiyle Menzilciler dolduruldu. Yaptığım araştırmalarda Menzil cemaatinin bilhassa 12 Eylül’den sonra hızla büyüdüğünü gördüm. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte İBB Başkanlığı sürecinde 1997’de Semerkand medyası kurulduğunu, böylece ciddi atılım yaptıklarını görüyoruz. Menzil tarikatı Sermekand medya şirketi üzerinden ardı ardına sermaye artırımlarına giderken kısa sürede holdingleşti. Cemaat AKP hükümetine yaslanması ile meşruiyet kazanarak 2012 yılında da merkezleri olan Durak köyüne resmi olarak Menzil ismini verdirdiler. Hain FETÖ’nün 15 Temmuz’da dış güçlerin desteği ile darbe girişiminde bulunması, bu girişimin devlet ve milletin birlikteliğiyle başarısız kılınması üzerine devletin tüm kapıları Menzil tarikatına açılmış oldu.
Türkiye’de tarikatlar konusu incelendiğinde bilhassa Nakşibendîlik üzerine dikkatle eğilmek gerekir. Zira devlete cemaatlerin sızması, devlette tarikatların kadrolaşması incelendiğinde konunun bir ucu illa ki onlara çıkmaktadır. 80’li ve 90’lı yıllara damga vurmuş Turgut Özal’ın da bir Nakşibendî olarak bilinmesi onlara açılan kapılar konusunda fikir verecektir. Süleymancılar, İsmailağa, İskenderpaşa ve Menzil gibi devlette kadrolaşan, kitleler üzerinde etkiye sahip Nakşibendî tarikatları ülkenin geleceğini de belirlemede hep etkili ve öncül bir role sahip olagelmiştir. Geçtiğimiz haftalarda Menzil müritlerinin adeta peygamber gibi gördüğü şeyh Abdülbaki Erol ölünce yapılan cenaze töreninde ortaya çıkan görüntüler toplumda büyük endişe yarattı. Hem perde arkasında ortaya çıkan bağlar, muazzam servetleri gibi dikkat çeken hususlar, hem tövbelerin iptal olduğu yeniden tövbe alınması gerektiği gibi İslam ruhuna aykırı hurafeler, hem de bilhassa ve hassaten kimi devlet erkânının cenazeye olan ilgisi, THY uçaklarının da adeta cenaze için yoğun şekilde seferber edilmesi büyük dikkat çekti.
FETÖ oluşumunun tarihsel gelişim ve tehditleşme süreci ile bu tehdidin somutlaşma evresi olan 15 Temmuz hain darbe girişimin tüm detayları tarikatlar ve cemaatler konusunda turnusol kâğıdı görmeli, devlet ve millet aklı tarikatlara bu mantıkla yaklaşmalıdır. Bu pusula ile yaptığım araştırma ve değerlendirmelere sonraki yazılarımda devam edeceğim, İslam, İslam anlayışında tarikatların yeri, İslam tarihinde tarikatların dış ve iç düşmanlarca kullanılması, Kurtuluş Savaşına karşı gelen İngiliz uşağı olmuş tarikatlar, FETÖ ve en nihayetinde oluşum ve gelişim sürecinde derin şüpheler de barındıran günümüzün en çok konuşulan, çok büyük sermayeli, devletin her yerine yerleşip etkin olmaya başlamış Menzil tarikatını en derin ve karanlık köşelerine kadar araştırıp irdelemeye ve yazmaya devam edeceğiz.