İNÖNÜ (1)

Falih Rıfkı Atay, “Çankaya” adlı kitabında şöyle yazar : “Atatürk, büyük hareketler adamıdır. Ayrıntılarla uğraşmaktan hoşlanmazdı. Hükümet işleriyle pek başını ağrıtmamıştır. Yeni bir devlet kuruyordu. Bunun bin bir sorunu ile uğraşan bir ehil yardımcı lazımdı. İnönü, yeni devletin kuruluşunda ve hükümet işlerinin yürütülmesinde, belli başlı etken olmuştur.”

Sağır İsmet dediğiniz adama bakın’ da Utanın. 

İsmet İnönü’yü sevmeyebilirsiniz, fakat ağzından çıkanı bileceksiniz, Sağır İsmet dediğin merhumun kulakları Kafkaslarda, Sakarya’da Garp cephesinde sağır oldu.

Anladın mı? 

Sen parasını verip teskere satın alırken Sağır dediğin insanın ömrü karda, çamurda, süngülerin, bombaların, top seslerinin arasında geçti. Lozan’ a sen gitseydin donu bırakır gelirdin. Sağır dediğin adam, orda devletin tapusunu Dünyaya kabul ettirir.

İnönü savaşlarındaki üstün başarısından sonra Batı cephesini de kazanmış Yunanlıları Polatlı ve Eskişehir’den sürmüş Sakarya Meydan Muharebesi hazırlıklarında, Atatürk’le sürekli temas halindedir, şafakta Sakarya’ya harekât edecektir.

Öğleden sonra Malatya’dan bir telgraf gelir, okur gözlerinden yaşlar süzülür.  Eşi ve 4 yaşındaki oğlu Malatya’dadır.

Afet İnan Paşam kötü bir şey mi oldu deyince ses vermez odasına çekilir, İnan telgrafı okur derhal Atatürk’e iletir, gelen cevap Hemen Malatya’ya hareket etsin.

Ertesi gün İsmet İnönü Sakarya’da Atatürk’ün Karşısındadır.

İsmet burada ne işin var senin Malatya’da olman gerekirdi der.

"Paşam önce vatan" der.

İşte o Mezarda yatan 4 yaşındaki İzzet, İnönü'nün sadece iki kez görebildiği oğludur.                                                                                                                                                                   Atatürk’ün ilk başbakanı İsmet İnönü’dür.                                                                             Başbakan olduktan sonra Atatürk’ün İnönü’ye yazdığı mektup şöyledir:

“Sevgili paşam, Cumhuriyet’in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.

“Bizi büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.

“Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz.

2Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak durumda.

“Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet’le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.

“Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.

“Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın haldedir. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hastadır. Bebek ölüm oranı %60’ı geçiyor.

Nüfusun yüzde 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe.

“Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremitti bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var.

“Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet’in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.

2Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.

“Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.

“Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı. Cumhuriyet’e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney.Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.

Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.Allah yardımcımız olsun!”   (DEVAMI VAR)