1931’de Atina’ya ve Budapeşte’ye, 1932’de Moskova ve Roma’ya, 1933’te Sofya’ya, 1937’de Belgrad’a Paris’e ve Londra’ya, 1963’te Kennedy’nin cenaze töreni için ve 1964 Haziran ayında Kıbrıs Sorunu için Amerika’ya gitmiştir. 25 Aralık 1973’te vefat etmiştir.
Kırmızı - yeşil İstiklal Madalyası vardır. Lozan görüşmelerine giderken devlet kendisine belli bir harcırah verir. O günler yokluğun Ve yoksulluğun kol gezdiği zor günler. Cephede savaşan askerin giymesi için evlerden çorap toplandığı günler. Aylarca süreceği düşünülen görüşmelerde giymesi için devlet İnönü ye üç takım elbise diktirmek ister...
İnönü; “İki tane yeter” der, sonradan anlaşılır ki birisini eşinin kumbarada biriktirdiği parayla almayı düşündüğü için iki tane yeter” demiştir. Hatta giderken götürdüğü yiyeceklerle bir süre idare edip onun karşılığı parayı tasarruf ederek devlete iade eder. Burada içtiğim bir çay bile bu milletin çayıdır” der. Kalem kalem kuruş kuruş rapor yapıp Meclise sunar...
Dönerken İngiltere başbakanı İnönü için şöyle der; ‘’Hepimiz bir olduk.
Ufak tefek bir Türkün hakkından gelemedik” der.
LozanAntlaşması24 Temmuz 1923
"Siz Yunanistan’ı yendiniz, İngiltere’yi değil! Bunu unutmayın!” dedi Lord Curzon,
Lozan görüşmelerinde İsmet Paşa “Hayır” dedi. Yalnız Yunan’ı yenmedik, güneyde müttefikiniz Fransızları yendik, onun silahlandırdığı Ermenileri yendik. Müttefikiniz İtalyanları Anadolu’dan uzaklaştırdık. Sizin silahlandırdığınız Doğu Ermenilerini ve Pontus çetelerini yendik. Sizin İstanbul yönetimi ile birlikte azdırdığınız isyancıları yendik. Silah ve para ile desteklediğiniz Kuvayı İnzibat iye’yi yendik. En son olarak da maşanız Yunan ordusunu yenip denize döktük. Mondros’u yendik, Sevr’i yendik, üçlü Antlaşmayı yendik.
“Bunların hepsinin arkasında "siz" vardınız; hepsinin ipleri, dümeni, düğmesi sizin elinizdeydi.
“Biz asıl sizi yendik.”
Lozan Cumhuriyetimizin tapu senedidir.
Milletimizin emperyalizme karşı zaferinin diplomasiyle taçlandırılmasıdır.
Ufak tefek bir Türkün hakkından gelemedik” der.
LozanAntlaşması24 Temmuz 1923
"Siz Yunanistan’ı yendiniz, İngiltere’yi değil! Bunu unutmayın!” dedi Lord Curzon,
Lozan görüşmelerinde İSMET PAŞA “Hayır” dedi. Yalnız Yunan’ı yenmedik, güneyde müttefikiniz Fransızları yendik, onun silahlandırdığı Ermenileri yendik. Müttefikiniz İtalyanları Anadolu’dan uzaklaştırdık. Sizin silahlandırdığınız Doğu Ermenilerini ve Pontus çetelerini yendik. Sizin İstanbul yönetimi ile birlikte azdırdığınız isyancıları yendik. Silah ve para ile desteklediğiniz Kuvayı İnzibat iye’yi yendik. En son olarak da maşanız Yunan ordusunu yenip denize döktük. Mondros’u yendik, Sevr’i yendik, üçlü Antlaşmayı yendik.
Bunların hepsinin arkasında "SİZ" vardınız; hepsinin ipleri, dümeni, düğmesi sizin elinizdeydi.
"Biz asıl sizi yendik. ’’ Lozan Cumhuriyetimizin tapu senedidir.
Milletimizin emperyalizme karşı zaferinin diplomasiyle taçlandırılmasıdır.
Devrim’den geri dönüş söz konusu olduğunda, karşımıza önce İsmet İnönü ve onun uygulamaları çıkıyor. Atatürk’ün sağlığında pusuya yatmış olan gericilik, karşıtçılığın her türü ve Atatürkçü olamayan ‘Atatürkçüler’, onun döneminde gün yüzüne çıktılar. Yeterli bilgi ve bilince sahip olmayan İnönü, ister istemez geri dönüşün başlatıcısı oldu…
1938’den 2020’e dek gelen 82 yılda Türkiye’yi yönetmiş politikacıların tümü, geri dönüşten yani karşı devrimden değişik oranlarda sorumludur. Uygulamaları yapanlar ve Türkiye’yi bugüne getirenler onlardır. Onların sorumluluğu, tarihsel olarak Kemalist Devrim’e bağlı olarak ülkeye karşı işlenmiş suç durumundadır…
İnönü’nün Atatürk’ten sonra yaptıkları ve söyledikleri tarihte kayıtlıdır. Sözleri, devrimden vazgeçmenin itirafları gibidir. 1960’larda, Abdi İpekçi ile yaptığı bir söyleşide şunları söylemişti:
“...Demokratik rejime karar verdiğimiz zaman, büyük otorite ile büyük reformların hemen yapılabileceği dönemin değiştiğini, değişmesi gerektiğini kabul etmiş oluyorduk”…
İki satırlık bu tümce çok şey anlatıyor. ‘Demokratik rejime karar verdiğimiz zaman’ diyerek, önce Kemalist dönemin demokratik olmadığı söyleniyor, ardından, demokrasi çok particiliğe indirgeniyor. Konuyla ilgili bilgi yetersizliği ortaya çıkıyor.
Değerlendirmedeki devrimi ilgilendiren bir başka yan, ‘büyük otorite ile büyük reformların yapılması dönemi değişti’ denilerek devrimin bittiğinin söylenmesidir. Yani ‘Sürekli devrim’ yadsınıyor ve sürekli devrim anlayışının ‘değişmesi gerektiği’ söyleniyor.
Atatürk, ‘Devrimler yalnızca başlar, bitişi diye bir şey yoktur’ diyordu.
İnönü’nün bir başka açıklaması şöyle:
“Benim için en büyük tehlike, onun (Atatürk’ün) gölgesi altında erimek ve ezilmekti. Devlet icraatının bütün sorumluluğu bana ait olmalıydı. Bunun için de, kudretim neyse benim damgamı taşıyacak bir dönemin başladığının belli olması gerekiyordu”…
Kemalist Devrim, burada daha açık biçimde yadsınıyor. Atatürk’e ve devrime bağlılığı, ‘ezilmek ve erimek’ olarak görüyor ve bunu ‘en büyük tehlike’ sayıyor. ‘Benim dönemim onun dönemi’ biçimindeki yaklaşımla kendini devrimden ayırıyor…
Üçüncü açıklama, Sovyetler Birliği ve Batı ilişkileriyle ilgilidir. Batı’ya bağlanma İnönü için bilinçli bir seçimdi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Türk- Sovyet ve Türkiye-Batı ilişkileri ile ilgili olarak şunları söylemişti:
“Eğer Rusya gelip de aradaki anlaşmazlıklara olumlu biçimde çözme teklifinde bulunsa bile ben Türk siyasetinin Amerikan siyasetiyle el ele gitmesi taraftarıydım”…]
METİN AYDOĞAN, ‘YOL HARİTASI-Türk Devriminden 21. Yüzyıla Dersler.’
İNÖNÜ’NÜN UNUTULMAZ SÖZLERİ
- 'Devlete kin yakışmaz, biz bu cumhuriyeti kanla kurduk ama insanla büyüteceğiz. Ben bunu Gazi'den öğrendim.'
- ' Sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım'
- 'İktidarda kalmak değil, itibarda kalmak önemlidir. (BİTTİ)