GİDİŞ MÜDÜRÜ

Belli bir zanaatı öğrenmez, elinizden hiç bir şey gelmezse, başkalarının kölesi olarak çalışır, sürekli yükünü ve çantasını taşırsınız.

İlkokulu henüz bitirmemiştim ki, bir ağaya çoban çelteği olarak verdiler. Orada elimden hiç bir iş gelmediğinden çobanın sırt çantasını, ekmek dağarcığını taşıdım. Çünkü zanaatım yoktu. Koyunları bile otlatmasını bilmiyordum.

Ağa ve çoban beni seviyordu. Çünkü çantalarını taşıyıp, onlara hizmette kusur etmiyordum. Sürekli sırt kaşıyıp ense sıvazlıyor, değirmenlerine su taşıyordum. Kurbanlık koyunun başının okşandığını az çok biliyordum.

"Kasabın mesleğini bilmezsen

kuzuya şefkatini sevgisinden sanırsın. !"

Bu yaşıma kadar öğrendiğim tek hakikat ; insana, insandan ağır imtihan yoktur. İnsanlara ağır geldim. Boğaz vardı. Boğaz insanlara ağır geliyordu. Yaşıyın kaç olması önemli değil, yeter ki eve bir gelir getireceksin.

Ortaokul çağına gelince biraz kabardım boğaz yine yiyecek istiyordu. Nasıl bir iş yapardım ki ? Doğru lokantalardan birisine bulaşık yıkamaya girdim. Orada da iş yeri sahibinin çantasını taşıyor, yemeklerin çıkmasına yardım ediyor, arta kalan sürelerde de evinin temizliğini yapıyordum. Yani orada da gidiş müdürüydüm.

Yaşım biraz daha ilerledi fırında un taşımaya, çıkan ekmekleri satmaya başladım. Burada da fırın sahibinin malzemelerini hazırlıyor, giysilerini getiriyor, un çuvallarını hamurhaneye taşıyordum. Tam bir gidiş müdürü olmuştum. Fırıncı mesleğini iyi kavramamış, ağıza alınmayacak kırıcı sözler söylüyordu. Kendi kendime elinden az iş gelenin dili dişlerinin arasında olur diyerek boyun kestim. Orada da gidiş müdürlüğümü harfiyen yerine getirdim.

Yunus Emre der ki ;

"İnsanlar kendi işlediği kocaman günahları çuvala basar,

Senin küçücük yanlışını duvara asar."

Çalıştığım her yer kendi hatalarını görmüyor, beğenilmeyen işlerin sıkıntısını gidiş müdürü olarak gördüğü bana yüklüyorlardı.

"Her şey zamanında güzeldi .Ama hiç bir

şey zamanında gelmedi."

Beklediğim güzel işler hiçbir zaman zamanında gelmedi. Nerede yapılmayacak, içinden çıkılmayacak işler varsa hep sırtıma yüklendi. Taşı taşıya bilirsen ?!

Günler acı ve hızlı geçti. Resmi dairede çalışmaya başladım.

Orada da benden üst makamların çantalarını hazırlayıp, taşımaya, işlerini takip etmeye başladım. Ufak tefek hatalarımız olmadı değil. Hürmette kusur ettiğimiz oldu.

Gül nasıl dikeniyle sevilirse, insanda hatalarıyla sevilmeli. Zira hatasız kul yoktur. Ufacık hatada her şey üstümüze yıkıldı. Azarlanıp git dedikleri zaman boyun keserek çantayı bırakıp geri çekildim. Bir şeyden çok eminim. Kendimi üzdüğüm kadar, kimseyi üzmedim hayatta. Yapılması gereken tüm işleri kusursuz takip ettim.

Hani gidiş müdürü dedik ya ! Yıllarca çocuklarımın okul çantalarını taşıdım. Yapmaları gereken işleri söyledim. Adım adım onları izledim. İş sahibi olanda oldu, olmayanda. Ancak benim gidiş müdürlüğüm devam etti. Hani bir söz vardır ya ! Vurun abalıya !

Çünkü çocuklar büyüdü , torunlar geldi olayın içerisine karıştı. Şimdi onların evraklarını, çantalarını, yiyeceklerini hazırlamak ve zamanında okula götürmek ancak gidiş müdürünün yapacağı görevdir. O da bendim.

Her bir çocuk ve torunun hatasında "vurun abalıya !" Yani gidiş müdürüne ! Hani tosun çiftte yattığı zaman, koca öküzü döverlermiş ya ! Sen göz kırptın diye. Şimdi suç gidiş müdüründe...

Gün geldi ağladığım günlere ağladım. Aldığımız ücret kafi gelmedi. Ara işlerinde çalıştık. Yine işverenin çantasını taşıdık. Tıkınarak yemek yerken birde gerinerek gözümüze baktı. Çünkü gidiş müdürü ekmek yer mi hiç ? Sıkıntıları sinemize çekip, sadece ağız tamburası yaparak, boş çuval dövdük.

İşte böyle dost ve arkadaşlarım !

Yaşamak ve her şey zamanında güzeldi ama, hiç bir şey zamanında gelmedi. Sırt çantası yağarnımızı yağır etti. Yeldim yeldim yele verdim, emeğimi ele verdim.

Sözün özü ;

Bu kadar çalışmalarımıza ve emeklerimize rağmen bir türlü sevilmedik.

"Gül nasıl dikeniyle sevilirse, insanda hatalarıyla

sevilmeli. Zira hatasız kul yoktur."

Bir şeyden çok eminim ki, kendimi üzdüğüm kadar, ne yakınlarımı, ne de çalıştığım insanları üzmedim.

Sevgili dostlar, güzel arkadaşlarım. Hatasız kul olmaz. Sürçülisan ettimse bağışlayın. Yarınlarınız bu gününüzden güzel olsun. Saygı, sevgi, hürmet ve muhabbetlerimle...