FETÖ, AKP ve 15 TEMMUZ!

 

Bir 15 Temmuz hain darbe girişimi yıldönümü daha yurdun dört bir yanında devlet erkânından katılımlarla birlikte törenlerle anıldı. Yine her yerde FETÖ’nün ne kadar hain olduğu, vatana ve millete nasıl ihanet ettiği tumturaklı söylevlerle anlatıldı, yazıldı-çizildi, ekranlarda tartışıldı. Ancak bu kadar şaşanın içinde anlatılmayan, atlanan, belkide unutulması istenen asıl mesele vardı; FETÖ’yü FETÖ yapan, onları palazlandıran, onlara her istediklerini veren yine AKP değil miydi? Türkçe Olimpiyatlarına en üst devlet kademesinden katılan, onlara Bankalar açan ve açılışlarda onlarla birlikte kurdele kesen, onlara sınırsız kredi, araziler, arsalar ve her türlü olanakları veren AKP değil miydi? Devlet kademelerine ve her türlü devlet memurluğunaFetöcülerin hileli sınav ve mülakatlarına göz yumarak yerleştiren AKP değil miydi? Bu durumlar eleştirildiğinde, söz gelimi Sayın Devlet Bahçeli AKP-FETÖ birlikteliğini eleştirdiğinde ona ağır eleştiri ve ithamlarda bulunan AKP değil miydi? Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla FETÖ bu ülkenin vatansever ve milliyetçi köşe başı askerlerini, siyasilerini gece yarısı evlerinden alıp sahte ve düzmece delillerle hapislere tıkarken bu duruma alkış tutan AKP değil miydi? FETÖ kaset kumpaslarıyla kendisine engel gördüğü insanları bitirirken seçim meydanlarında bu şeytani kaset kumpaslarını öven, “özel değil bunlar genel genel” diye haykıran AKP değil miydi? Ülke adım adım uçuruma giderken, FETÖ şeytani ağlarını her yere sinsice örerken halen FETÖ Türkçe Olimpiyat gecelerinde “özledik, gel artık geel” diye hüzünlenen AKP değil miydi?

Daha yazılacak o kadar çok şey var ki! Ancak bunların hiç birisi 15 Temmuz anma törenlerinde konuşulmaz, hatırlanmak istenmez. Çünkü o zaman insanlar FETÖ darbe girişimde, onca şehit insanların durumunda AKP’nin vebalinin olup olmadığını düşünüp sorgulamaya tartışmaya başlar ki elbette bu da AKP’nin asla istemediği bir şeydir. Törenlerde AKP herkesten fazla FETÖ düşmanı görünmek zorundadır. Zira AKP’nin derin kaygısı şu ki; insanlar AKP ile FETÖ’nün yıllarca kol kola yürüdüğünü,birçok şeyi birlikte yaptıklarını, komplolardaki muhtemel AKP-FETÖ işbirliğini düşünmemeli, tartışmamalıdır.Ee, onca yıl kol kola yüründü, her şey beraberce tezgâhlandı, kumpasların meyvesi beraber yendi diye bir düşünce vatandaşlarda hâsıl olursa bu AKP iktidarını derinden sarsacak bir tehlike barındırır.

Ta ki FETÖ artık namluyu AKP’ye çevirene kadar her şey güllük gülistandı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası AKP öyle bir algı ve toplum mühendisliğine soyundu ki şeytanı bile yerinden sıçratıp kendinden utandıracak mertebedeydi. Sanki 2002 sonrası, yani AKP iktidarı başladığından beri meğer AKP de mağdurmuş, FETÖ’nün kötü olduğundan habersizmiş, meğer akın akın ABD’ye FETÖ elebaşının evine el etek öpmeye giden AKP’li tüm siyasiler, bakanlar, milletvekilleri hiçbir şey bilmiyorlarmış, hepsi kandırılmışlar. Ülkenin emniyet güçlerini, yargısını, istihbarat güçlerini elinde tutan AKP iktidarı sıradan bir vatandaş gibi her şeyden bihaber çocukça bir masumiyetle kandırılarak geçirmiş,binlerceFETÖ’cünün ülkede her yere sızdıklarıo yılları(!)

Ancak hakikat hiç de öyle değil. Geçen yıllarda,AKP eski üst düzeylisi sabık bir FETÖ’cü olduğu da iddia edilen Bülent Arınç AKP’yi eleştirirken ne güzel demişti; “KRAL ÇIPLAK!!!”

Evet bu 15 Temmuz hain darbe girişiminde de Kral Gayet Çıplak!!!! Hain ve ABD taşeronu, görünüşte İslamcı özde İslam düşmanı FETÖ’nün sadece mağduru değil aynı zamanda mimarının da AKP olup olmadığı tartışmaktadır. Yani kargayı beseleyen, gözü oyulmaya kalkınca feryat fidan edip “kim ulan bu kargayı besleyen” deyip tuttuğunu suçlayan bizatihi AKP’dir diyenler artık vardır. Mesela AKP 15 Temmuz sonrası dahi AKP kimi bir göreve atadıysa onun FETÖ elebaşı ile samimi fotoğrafları hemen sosyal medyaya düşüyor. Düşündürücü!!!

Kusura bakmasın ama AKP bu gerçekleri gizleyemez, unutturamaz, hafızalardan ve tarihin sayfalarından silemez. Şimdi güç elinde diye yazılıp çizilmesini, konuşulup tartışılmasını engellemeye çalışabilir, ancak iktidarı bittiğinde insanlarımız çok şeyleri sorgulayacak, tozlu raflardan ve kilitli kasalardan çok şeyleri ortaya dökecek ve yargılayacaktır. 15 Temmuz’da ülke yok oluşun eşiğinde geldiyse bunun bir müsebbibinin de AKP olup olmadığı, tüm yaşananlarda bir vebalinin olup olmadığı AKP iktidar baskısının olmadığı bir gelecekte daha özgürce incelenip tartışıldığında bugün bilinmeyen, tartışılmayan pek çok hakikatin gün yüzüne çıkma ihtimali vardır.

 

Hulasa, 15 Temmuz hain darbe girişiminde AKP iktidarı masum değildir, aynı zamanda belki de taksirli müsebbiplerden birisidir. Darbe girişimi esnasında iktidarda olması onu tek başına mağdur yapmaya yetmez, darbe girişimi öncesi tüm o uzun yıllar ve birliktelikler, FETÖ’ye verilen tavizler ortaya döküldüğünde AKP, 15 Temmuz darbe girişiminin aynı zamanda “kandırılmış” mimarı olarak itham edilebilmektedir. 15 Temmuz hain darbe girişiminde milletçe AKP ile birlikte omuz omuza direndik. Yine olsa yine omuz omuza direniriz, zira söz konusu olan, tehdit altında ve tehlikede olan AKP değil bizatihi bu vatan ve milletti. Ancak bu durum hain darbe girişiminde FETÖ’nün bu kadar güçlenmesinde AKP’nin dâhilini, onca yıldır yaptığı yanlış ve hatalarını konuşup tartışmaya engel değildir.

AKP’ye yakınlığıyla bilinen Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak bir yazısında şunları yazmıştı ki hakikaten çok düşündürücüdür, bu itirafname gibi yazıyı dikkatle okumak gerekir. Dilipak diyor ki:

“FETÖ’cüler aslında her yere hakimdi. Türkçe olimpiyatları yarı resmi hale gelmişti. AK Parti ile adeta bütünleşmişlerdi. Parti üst yönetimi ve tabanının dörtte üçü bu yapı ile birlikte hareket ediyordu. Dörtte birinin yarısını FETÖ’cüler kendileri istemez, diğer yarısı da FETÖ’cüleri istemeyen, hatta bir kısmı çıkar çatışması yaşayan gruplardı neredeyse. AK Parti yönetimi de tabanı da bu yeni dindarlığı çok sevmişlerdi."

Buna benzer açıklamaları zaman zaman üst düzey AKP’liler de yapıyor. Hain FETÖ darbe girişiminin perde arkası hiç tahmin edemeyeceğimiz kadar karanlık. O karanlığın gerçek manada aydınlanması ise AKP iktidardan düştükten sonra olabilecektir. AKP’nin PKK tarafından, FETÖ tarafından bilmem kimler tarafından sürekli kandırılmalarının vebalini bu ülke, bu millet daha fazla çekmeye mecbur değildir. Bu konuları derinlemesine tartışmaya, gündeme getirmeye devam edeceğim. Bazı sözler vardır ki herkes bilir ama başına bir şey gelmesi endişesi dahil çeşitli nedenlerden dolayı kimse söyleyemez (kral çıplak hikayesi), ancak illa ki eninden sonunda söylenir. Bu da o neviden kabul edilecek bir sözdür, evet AKP 15 Temmuz’da FETÖ darbe girişimine maruz kalmıştır, Lakin AKP sadece FETÖ mağduru değildir, tüm tarihi hakikatler gösteriyor ki AKP aynı zamanda FETÖ müsebbibidir. Beslediklerihain karga tarafından 15 Temmuz’da sadece kendilerinin değil, tüm milletin de gözü oyulmak istenilmiştir.

Bu yazıyı AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan Sayın Erdoğan’ın klasikleşmiş bir “kandırıldım” itiraflarından birisiyle bitiriyorum. Bakın hain darbe girişiminden bir iki hafta sonra Olağanüstü Din Şurasında konuşan Sayın Erdoğan neler demiş:

“Yurtdışında yürüttükleri eğitim faaliyetlerinin hatırına bunlara müsamaha gösterdik. Hatta ve hatta Allah dedikleri için müsamaha gösterdik. Ortak bir yanımız var dedik. Ama aynı menzile giden farklı yollardan bir yapı gördüğümüz yapının sinsi emellerin örtüsü olduğunu uzun süre göremedik…Her şeye rağmen, bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içerisindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize, hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de milletim de bizi affetsin.”

15 Temmuz ne demek? Artık daha da idrak ediyoruz ki 15 Temmuz; AKP’nin yıllarca FETÖ’ye kanıp kol kola yürümesidir, AKP’nin Devletin her köşesine Fetöcüleri doldurmasıdır, AKP’nin desteği ile güçlenen FETÖ’nün devleti yok etmek için harekete geçmesi üzerine milletimizce canla başla kanla durdurulmasıdır… O halde 15 Temmuz kutlamalarını milletimizin yapması gayet hak ve doğru iken bunca lanetin ve mağduriyetin müsebbibi AKP neyi kutlamaktadır? Artık her yıl 15 Temmuz’da sorulacak en esaslı soru budur!