Bugün hayatımızı özgürce yaşayabiliyor olmamızın 101. yılı kutlu olsun.
Kurtuluş savaşının ve bağımsızlık mücadelesinin önderi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu atamıza çok şey borçluyuz. Mustafa Kemal Atatürk yapmış olduğu askeri, siyasi ve fikri devrimleriyle günümüzde de varlığını bize hissettirmektedir. Fikirlerin ölümsüz olduğu Cumhuriyet’in 101. yılında dahi görülüyor. Küçüklüğümüzden beri sokaklarda “Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa” diye bağırırken titreyen kalbimiz ile İstiklal Marşı’nı söylerken dolan gözlerimiz ile atamızı özlüyoruz. Biz aslında atamızdan umudun hiçbir zaman bitmeyeceğini, her ne olursa olsun sevdiğin bir şey için vazgeçmemen gerektiğini ve kararlı olunca en zorun dahi başarılabileceğini öğreniyoruz.
Bir kararlılık örneği olarak ise “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” ifadesidir. Bu söz Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Peki bu sözün hikayesi nedir?
Mustafa Kemal Atatürk, “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” dediği zaman 42 yaşındaydı.
Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine Çankaya Köşkü'nde arkadaşları için Latife Hanım'a bir sofra hazırlattı.
İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Halit Paşa, Kemalettin Sami Bey'in de yer aldığı akşam yemeğinde yaşananları Mustafa Kemal Paşa, Nutuk'ta şöyle anlattı:
"Gece olmuştu... Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa'lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara'dan hareket ederken bunların Ankara'ya geldiklerini o günkü gazetede 'Bir Uğurlama ve Bir Karşılama' başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kazım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum.
Yemek sırasında: 'Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz' dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz.
Efendiler, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü, onların da aslında ve tabii olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada Ankara'da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyet'in ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar."
Mustafa Kemal Atatürk o geceyi bu şekilde aktardı. O gece Mustafa Kemal Atatürk İsmet Paşa ile 1921 Anayasası'nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı.
"TÜRKİYE DEVLETİNİN HÜKÜMET ŞEKLİ CUMHURİYETTİR."
"Türkiye devletinin hükümet şekli cumhuriyettir." hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM'de yapılan konuşmalardan sonra saat 20.30'da oturuma katılan 158 üyenin tamamının oyuyla Cumhuriyet'in ilanı kabul edildi. Cumhuriyet'in ilanı "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri ve alkışlarla karşılandı.
Böylece yeni devletin yönetim biçimi bütün açıklığı ile ismini almış oldu. Cumhuriyet'in ilanı ile "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" ilkesi de artık devlet yönetiminde en belirgin şekliyle yerini buldu.
Ardından cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa, yaptığı konuşmasını, "Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır." sözü ile bitirdi.
Böylece devletin adı ve rejimiyle ilgili tartışmalara son verildi ve devlet başkanlığı konusu çözüme kavuştu. Hükümetin kurulma şekli yeniden düzenlendi.
Buna göre, cumhurbaşkanı başbakanı atayacak, başbakan da bakanlarını seçip cumhurbaşkanının onayına sunacaktı. Bu uygulamayla, Meclis Hükümeti Sistemi yerine parlamenter rejime geçilmiş oldu.
29 EKİM MİLLİ BAYRAM OLARAK KABUL EDİLDİ
İsmet İnönü ilk hükümeti kurdu. Fethi Okyar TBMM Başkanlığı'na seçildi. Türk halkı, 29 Ekim gecesi ve 30 Ekim günü Cumhuriyet'in ilanını kutladı. 26 Ekim 1924'te yayımlanan kararname ile Cumhuriyet'in ilanının 101 pare top atışı ve düzenlenecek etkinliklerle kutlanmasına karar verildi.
29 Ekim 1924'te etkinlikler, kutlamaların başlangıcı oldu.
Hariciye Vekaleti, 2 Şubat 1925'te bir kanun teklifiyle 29 Ekim'in bayram olmasını önerdi. Teklif, Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelendi ve 18 Nisan'da karara bağlandı.
TBMM'de teklifin 19 Nisan'da kabul edilmesiyle 29 Ekim, 1925 yılından bu yana "Milli Bayram" olarak kutlanmaya başlandı.
“Türkiye Cumhuriyeti payidar kalacaktır”
Bugün
Yarın
Daima.