DUT ZAMANI

Sorsalar “dünyanın meyvesi” nedir diye, kuşkusuz DUT derim.

Hem ağaçları 300 yıldan fazla yaşar, hem sulama bakım gübre, tarımsal ilaca ihtiyaç duymuyor hem de üç ay boyunca meyve vermeyi sürdürüyor.

Eskiler dut zamanını dört gözle beklerlermiş. Yoksulluktan, katıksızlıkdan, hastalıklardan kurtuluşun tek çaresi dut’lar oldu mu o yılı atlattık derlermiş.

Literatürler bir insanı. bir avuç dut ile 100 km yol gidecek enerji elde edermiş denilir.

Tüm canlılar dut meyvesinden faydalanır. İnsan en başta olmak üzere, kuşların hepsi, at, köpek, kirpi, sansar, tilki, inek, koyun, kaplumbağa hatta yılan bile…

Bir dut fidesini istem dışı bir yere dikseniz bile bakım, çapa yapmadan, su olmaksızın derhal hayata tutunur, bir kaç yılda gelişir, büyür, göğerir. Dut ağacı dikmek islam dininde sevap sayıldığı gibi Anadolu irfanı gereğince de makbul  görülür. Çünkü amaç olarak bir çok börtü böceğin canlının faydalanması gözetilir.

Dut kesinlikle sihirli bir meyve. Limon ve zeytin ile zeytinyağının her ne kadar piarı yapılsa da dut onların çok çok üstünde bir yeri ve prestiji vardır. Limon zeytin her yerde yetişmez ama dut ülkenin her yerinde, bütün bölgelerinde, iklimlerinde, her rakamında mutlaka yetişir.

Ortalama büyüklükte tek ağaç bir köyün yıllık ihtiyaçlarını karşılama verimine sahiptir.

Yaş ve kuru meyve gibi bir ünvânı vardır. Hiç bir meyve yaş-kuru şeklinde çift yönlü değildir. Pekmezi, kuru olarak çerezi, şurubu, içkisi yapılır.

Dut yaşken tüketildiği gibi kurutulduğunda uzun yıllar muhafaza edilerek yine tüketilebilir.

Ayrıca kuru dut’a az su değdirildiğinde yaş dut formasyonuna dönüşür hemen.

Yani sakladığın kuru dutlardan beş ay sonra yine pekmez, şurup, içki yapılabilirsin.

Bizde eskiler bir çuval dut’un varsa ağa da sensin paşa da sensin derlerdi.

Dünyanın en güzel dut’u Doğanyol-Gökçe  dutu olsa gerek. Bembeyaz rengiyle, besleyici ve uzun yıllar muhafaza edilmesi gibi özellikleri var. En büyük özelliği de Ağvan sınırları haricinde yetişmemesi… Ağvandut’u kayısının yaygınlaşması üzerine ağaçların % 80’i gibi oranda yok edildi. Şimdi çok az kalmış deniliyor. Eskiden kimse yüzüne bakmazken şu an kilosu 250 tl’den işlem görmekte.

Küçüklüğümüzde sebze ile takas yapmaya giderdik. Annelerimiz eşeklere sebze sandıklarını yükler, diğer yaşıtlarımızla (6-7 arkadaş kadar) Ağvan’nın yolunu tutardık. Terazi kullanılmazdı. Sebze oranında dut verilirdi bize. 50 kg sebze götürdün mü 50 kg dut ile geri dönerdik. Ağvana sebze ile dut takası yapmaya gitmek çocukluğumuzun en büyülü, zevkli hatırası arasında yer alır.

Diğer yandan paranın kullanılmadığı bir alış veriş şekli idi. Lidya’lıların parayı keşfetmeden önce yapılan takas sisteminin aynısı.

Duttan yapılan pekmez önemli bir kahvaltılık mamülü olduğu gibi hastalıklara karşı şifa dağıtan, bağışıklık sistemini güçlendiren, enerji deposu, hücre yapısını düzenleyen, çocukların metabolik yönden güçlendiren önemli bir gıda.

Kayısı’da çalışmaya gelen Adıyaman kızlarının yüzüne bolca yaş dut sürdüklerimi gördüm. Sorduğumda güneşten kuruyan cildlerini yumuşak yaptığını parlaklaştırdığını söylediler. Sonra kızların yüzünde açık şekilde dut farkı net şekilde görülüyordu.

Dut yaprağı yaralanmalarda en hızlı kan durdurma etkisine sahip.

Anadolu’da dut pekmezi hasta insanı en hızlı ayağa kaldıran ilaç olarak kabul edilir.

Yine küçüklüğümüzde bir firar gelmişti evimize. Bir yerde, düşmanlarım beni kıstırdı, çatışmaya girdim kolumdan vuruldum demişti. Yaralı halde kaçıp kendimi bir dut ağacının altına attım ve dut yiyerek hem hayatta kaldım hem de yaram enfeksiyon kapmadan bir kaç gün de iyileştim demişti.

Şimdi bir hastaneye yatmadan, tonla antibiyotik kullanmadan, pansuman vs edilmesine iyileşme ihtimali olur mu insanın.

Bence ülkede dut yeme etkinlikleri düzenlemelidir.

Dut Allah’ın insanlara gönderdiği en büyük mucize….

NOT: Rençber kızı Emine hanımdan alıntıdır.