DAYANIŞMA

Çok meşakkatli bir iş olmakla birlikte çok da lezzetlidir ev salçası. Bal niyetine ekmeğin üstüne sür ye. Salça yapmanın da tam zamanı… Annem, beni görür görmez ne zaman boşsun, izin günün ne zaman, cumartesi tatil misin, pazar evde misin, salça zamanı geçmeden kaynatıverelim, deyip duruyor.

Her ne kadar sevsem de çok yorucu olan salça işinden kaçamayacağımı anladım ve tamam anne pazar günü boşum salçayı kaynatalım deyiverdim. Hafta sonu sabah erkenden pazara gittik. Pazar yeri ana baba günü… Havalar soğumadan herkes bir an önce kış hazırlığını yapmanın derdinde… Kimileri kurutmalık fasulye, biber, patlıcan alıyor; kimileri de benim gibi salça yapmak için domates. Arı gibi çalışıyor insanlar. Fiyatlarda üç aşağı beş yukarı aynı… Her şey ateş pahası, alınacak gibi değil demeyeyim… Bunları herkes biliyor. Borç harç karınca kararınca alıyor. Şimdi felaket tellallığı yapmanın âlemi yok.

Biraz kurutmalık sebze alıp domates pazarına geçtik. Buradaki ticaret erbapları çok güzel bir düzenek hazırlamışlar. Vatandaş domatesini alıyor, yıkıyor, makineden çektiriyor, domates özünü bidonlara doldurup götürüyor. Geriye sadece kaynatma işi kalıyor.

Bizde aldık domatesimizi yıkadık, makine sırasının bize gelmesini beklemeye başladık. Etrafa bakarken yaşlı bir amca gözüme çarptı. Leğene döktüğü domatesleri yıkamak için çırpınıp duruyordu. Etrafında ona yardım edecek kimsecikler yoktu. Hemen yanına gittim. Kolay gelsin deyip leğenin yanına çöktüm. Başladım domatesleri yıkamaya. Beni gören eşim de geldi. Hep birlikte domatesleri yıkayıverdik. Zaten yorulmuş olan yaşlı amca, minnettar bir yüzle bize bakıp “Allah razı olsun evlatlarım.” dedi. Yüzümüze karşı bu kadar dua etti ama kim bilir arkamızdan ne kadar dua etti. Biz yanından ayrılırken dudakları hala kıpırdıyordu.

Unutulan ya da unutulmaya yüz tutan bir değer miydi YARDIMLAŞMA! Kim bilir belki de unutturulmak istenen bir değerimiz! Değerlimiz. Oysa biz hep yardımlaşma ile büyüdük.

“Koş kızım, dedenin elindeki poşeti al.”

“Tarlada çalışanlara soğuk su dağıt.”

Çok ekmekçiydi ninem rahmetli. Gelene geçene yemek, aş yedirmeden bırakmazdı. Ekmek sacını kurdu mu tüm mahalle çörek yaptırmaya, yağlı ekmek yemeye gelirdi.

· İmece usulü yufka ekmek yapılırdı.

· Bulgur el birliği ile kaynatılırdı.

· Birlikte bağ bozulur, pekmez kaynatılırdı.

Birinin bir işi olsa konu komşu el atardı. Bazen de işler sıraya konur; bugün sen yap, yarın ben, öbür gün de Hatice… Kimse kabuğuna çekilmezdi o zamanlar… Bu yaşlı amca gibi tek başına cırmalayıp durmazdı.

Nereden nerelere geldik? Nerede kaldı komşuluk ilişkilerimiz? Nerede kaldı yardımlaşma? Nerede kaldı imece?

Ya yardım eden ol

Ya da yardımsever

Sakın bencil olma