Eğitimci Fahri Cürebal aradı ve eğitimcilerin kaleminden çıkan ve unutulmaz anısı olan bir kitap hazırlamayı düşünüdüğünü belirtti. Bu konuda yazı istedi ve tanıdığeım yazar dostlarımızı da yönlendirmemi…
Gereğini yaptım. Yazı gönderdim ve tanıdığım yazar dostlarımı da bilgilendirdim. Aylar geçti, kitap yayınlandı. Fahri Cürebal’ı Genel Müdür Yardımcısı sıfatıyla görev yaptığı Kartal Oran Okulları’nda ziyaret ettim. Çayımızı yudumlarken Cürebalı’ı da dinledim. Kulağıma yansıyan tümceleri şunlar oldu:
“Başta İstanbul olmak üzere ülke genelinde 100 kıymetli öğretmen ve eğitimcimizin el, birikim ve gönül birliği ile katkıda bulunduğu, benim editörlüğünü üstlendiğim "Cumhuriyetin 100 Yılına İz Bırakan 100 Öğretmen"den ilham veren anılar, mesleki yaşantılar kitabımız www.kitapyurdu.com da yayınlandı.
Meslektaşlarımıza rol modeli, esin kaynağı olmuş, öğretmenlerini ve /veya kendilerinin iz bırakan, değer yaratan bir mesleki deneyimini paylaştığı yazılardan oluşan bu kitap; başta aday ve çalışan öğretmenlerimiz olmak üzere eğitim dünyamıza değerli katkılar sağlayacaktır.
Cumhuriyetimize ve değerlerine olan sorumluluğu gereği, yazılarını severek paylaşan, kapak tasarımını, yazım düzeltmelerini yapan, görüş ve kanaatini belirten çok değerli meslektaşlarıma, kitap yurdu yayınevine en derin teşekkür ve şükranlarımı sunarım. Kitap, sadece internetten tedarik edilebilmektedir.”
a
Yoğun ve özenli emek ürünü (320) sayfa içerikli (100) eğitimcinin kaleminden yansıyan yapıta göz gezdirdiğimde:
--Elimize aldığımızda; kitap gibi kitap, izlenimini vermekte,
--Yazıları derleyerek kitaplaştıran ve kabarık parasal giderleri kendisi karşılayan Fahri Cürebal’ın özgeçmişi ve ardından kaleme aldığı dolu dolu içerikli önsöz,
--Yapıtta yazıları yer alanların a,b,c sıralamasına göre içindekiler,
--Yazıları altında yazarların kısa kimliği yer almaktadır.
Ayrıca, tanıdığım ve yazısını gördüğüm yazarlar şunlar:
-Ali Rıza Çatal, Alim Başaran, Cavit Binbaşıoğlu, Emin toprak, Fahamettin Akıngüç, Fahri Cürebal, Ferşat Ayar, Fikret Kuşçuoğlui, Fikret Ünlü, Hüseyin Erkan, Hüseyin Hüsnü Tekışık, İbrahim Arısoy, İlyas Tekin, İsa Eşme, Mehmet Rauf İnan, Muhsin Durucan, Mustafa Cici, Münevver Mertoğlu, Niyazi Altunya, Recep Bozkurt, Rüstem Eyüboğlu, Sakin Öner, Selami Çiçek, Sıdıka Avar, Suna Kıraç, Şefik Asan, Ülkü Tamer, Yahya Eren...
Yapıt, anlatılmaz okunur. Örtüşen bir şiirimle yazımızı noktalamak isliyorum. Esenlik dileklerimle.
İlk Öğretmenim
Yaşantımda ilk sırdaşım
Öğretmenim, canım benim
Başarımda yapı taşım
Öğretmenim, canım benim.
Okumayan insan olmaz
Karanlığı aydınlatmaz
Bilgi pınarı kaynamaz
Öğretmenim, canım benim.
Uygarlığa ışık tutan
Yüreklere sevgi sunan
İnsanlığa örnek olan
Öğretmenim, canım benim.
İnsanları eğiten sen
Olumsuzluğu yok eden
Her an doğruyu gösteren
Öğretmenim, canım benim.
Yaşantımda ilk sırdaşım
Öğretmenim, canım benim
Başarımda yapı taşım
Öğretmenim, canım benim.
Muhsin DURUCAN
***
Adı geçen kitapta yer alan yazımı yayımlıyorum.
TAHSİN ÖĞRETMENİM
“Öğretmenler, yeni kuşağı, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Yeni kuşak, sizin eseriniz olacaktır. Eserinizin değeri, sizin ustalık ve özverinizin derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet düşünce, bilgi ve beden yönünden güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni kuşağı bu nitelik ve yetenekle yetiştirmek, sizin elinizdedir.”
Kemal ATATÜRK
Yazımızın başlığını koyduktan sonra usuma Horace Mann’ın özlü bir tümcesi geldi: Öğrencisini etkilemeden öğretmeye kalkanlar, soğuk demiri boş yere döverler.” Kimi zaman öğretmenlerim gelir aklıma. Onları anımsarım bir bir. Böyle anlarda elim uzanır kitaplığıma, kimi kitaplarımı çıkarırım raflardan masama. İşte Mehmet Cimi’den ‘Tonguç Baba’, işte Abdullah Özkucur’dan ‘Köy Enstitüleri Destanı’ ve işte Zeki Sarıhan’ın hazırlamış olduğu ‘Unutulmayan Öğretmenler’…
Etkiledi beni bu yapıtlar. Hem okudum hem de duygu duygu coşkulandım! Geçmişe uzandım. Benliğimi köylümün okulu ve öğretmenim Tahsin Ayver sardı. Ali Yüce, “Unutulmayan Öğretmenler” adlı kitabındaki anılarında diyor ki:
“Sevgili Öğretmenim, bana meslek yaşamımda bitmez, tükenmez bir sevgi kaynağı ve güvenilir bir rehber oldun. Adını her anışta mavi bir gül oldu gökyüzü. Benzerin çok olsun. Ölünceye dek adını saygıyla anmak boynumun borcu olsun.”
Ben de öğretmenim Tahsin Ayver’e aynısını diyorum ve kimi anılarımı canlı tutuyorum. Aday öğretmen olarak okulumuza atandı. Gencecik, atik ve ince yapılıydı öğretmenim. Ama günler geçtikçe gözümüzde büyüdü, irileşti, ışıdı ve yüceldi. 2. sınıf öğrencisiydim. Okuma yazma alışkanlığını, öğretmenimden ve düzenli olarak okulumuzda yayımlanan “İlk Adım” adlı duvar gazetesinden edindim. Hatta “Suyumuz” adlı ilk şiirim, bu gazetede yayımlandı. O günden beri yazmayı uğraş edindim. Karınca kararınca dergilerde ve gazetelerde yazdım ve yazıyorum. On sekiz kitap yayınladım. Bu mutluluğumu öğretmenim Tahsin Ayver’e borçluyum! Çünkü ilk öğretmenimdi o, kılavuzum o oldu. Anadolu’da köy okulu öğrencileriydik. Ne ki, köy enstitüleri gibi ya da günümüzdeki ziraat fakültesi düzeyinde bizlere öğretimi o verdi.
Kümes yaptık okul bahçesinin bir köşesine. Tavuklarımız, civcivlerimiz oldu. Bir köşede kovanlarda arı yetiştirdik. Ağız tadımı balımız oldu. Bahçeyi ölçü ölçü bölüştük. Suladığımız, yetiştirdiğimiz ve ürün aldığımız fasulye, nohut, salatalık ve domates besin bolluğumuz oldu. İyilerin çabalarını çelmeleyen kötülerin de eksik olmadığı dünyamızda öğretmenimize (aynı zamanda müdürümüzdü) rahatsızlıklar veren muhtarımız oldu.
Ama o doğru bildiği yoldan ayrılmadı, yılmadı. Bizimle birlikte kararlı adımlarla yürüdü, yürüdü. Öbür derslerle birlikte güzel Türkçemizi sevdirdi. Tiyatroyu sevdirdi. Şiiri sevdirdi. Güzel yazı yazma ve resim yapma alışkanlığını verdi.
Bir öğretim yılı sonunda, günlerce hazırlattığı piyesin sahnelendiği gün okul bahçesi doldu, taştı. O, bayramları ve şenlikleri, zengin ve izlenir programlarla, coşkularla değerlendirdi. Yarışmalarla ve değişik etkinliklerle çeşitlendirdi. Yaşamı ve insanları sevdirdi. Okuma buyruğunu ikinci kez verdi. Harçlıklarımızdan para biriktirerek dergiye abone olma ve kitap alma gibi güzel alışkanlıklar kazandırdı. Yazgımızı değiştirdi. Akan sulara karşı direndi. Burada anlatılamayacak genişlikte öğretimi ve eğitimi verdi.
İki yıl köyümüzde kaldıktan sonra kendi ili Uşak’a naklini gerçekleştirdi. Öğrenci-öğretmen ilişkileri çerçevesinde dostluğumuz sürdü. Her zaman başarılı olmasını bilen öğretmenimiz, emekli olunca da açtığı deri fabrikasında çocuklarıyla başarıyı perçinledi. Ardından örnek bahçe kurdu. Dünyamızdan ayrıldığı gün cenazesine katıldım. Eşi Emine yenge de yakın zamanda rahmetli oldu. Evlatlarıyla bağımız kopmadı.
Konu açıldığında Tahsin Öğretmenimi saygıyla anıyorum. Okurlarıma esenlikler diliyorum.
*