Ciğerlerimiz yine yanıyor

Yaz aylarının gelmesi ile birlikte orman yangınları da başladı. Cennet ülkemizin farklı bölgelerinden acı haberler gelmeye başladı. Ne yazık ki aldığımız bu kara haberler yüreklerimizi dağladı.

Yangıın vaar! Yanıyoor! Milli servetimiz yanıyor! Geleceğimiz yanıyor! İmdaat!

Yanıyor! Yanan sadece ağaç değil... Yanan sadece kereste, odun değil... Yanan koskoca bir dünya!

Tabiat yanıyor, bitki örtüsü yanıyor, börtü böcek yanıyor, kurt kuş yanıyor, milyonlarca canlı yanıyor...

Nefes almamıza yardımcı olan ciğerlerimiz yanıyor. Oksijen depomuz, temiz havamız, filtremiz, arıtıcılarımız yanıyor.

Orman ağaçlar topluluğu değildir. Ormanlar yaşam alanıdır. Yurttur, yuvadır orman. Binlerce, yüzbinlerce canlı yaşar içinde.

Ağaçlar toprağa sahip çıkar, kökleri ile toprağı tutar, sele engel olur. Rüzgâra set olur, aşındırtmaz toprağı. Serin tutar dünyayı, klima görevi yapar.

Sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın değişik ülkelerinde onlarca, yüzlerce dekar alan cayır cayır yanıyor. Rüzgâr yangının hızla yayılmasına sebep oluyor. Yangının söndürülmesini zorlaştırıyor.

Bir kıvılcım yemyeşil dağlarımızı tutuşturuyor. Yanıyor umutlarımız, yanıyor hayallerimiz. Kararıyor hava, kararıyor su, kararıyor toprak; yas tutuyor. Yas tutuyor kaybedilen onca cana. Yastayız yasta...

Gözümüz bakıyor ama gücümüz yetmiyor. Bu öyle bir yangın ki birkaç kova suyla, itfaiyelerin sıktığı sularla sönecek gibi değil.

Takip ettiğim kadarıyla belediyelerin tüm araçları seferber oluyor, TOMA'larda müdahale etmeye çalışıyor ancak bölgede karadan ulaşım sıkıntıları yaşanıyor. Yol olmadığı için araçlar ormanlık alana giremiyor, diye bilgi veriyor yetkililer.

Yanan alanlardan yükselen alevler yaklaşık 40 Kilometre uzaklıktaki kent merkezindeki falezler üzerinden de gözleniyor.

Bir fidanın büyümesi yıllar alıyor. Bir ormanın oluşması yüzyıllar sürüyor.

Ne acı bir durum değil mi? Görüyoruz, acısını içimizde hissediyoruz ama elimizden hiçbir şey gelmiyor. Çaresiziz. Yok mu bunun bir çaresi?

Mevsimler değişiyor: Tamam. Piknikçiler ateşi tam söndürmüyor, ormandaki cam kırıkları mercek görevi yapıyor, bir sigara izmariti bile yangının çıkmasına sebep oluyor: Tamam. Hainler var, teröristler var, ülkemizin en güzide yerlerini sırf ka.pelik için yakıyorlar...

Biz bunları biliyoruz, her yangın çıktığında duyuyoruz, dinliyoruz. İyi de çözüm ne? Bu işin çözümü yok mu? Bırakalım da cennet ülkemiz cehenneme mi dönsün?

Teknolojide çağ atladık, dünyayı bıraktık uzaya gider gelir olduk. Peki bu derdimizin teknolojik bir çözümü yok mu? Yangın büyümeden ısı sensörleri ile tespit edilemez mi? Dronlarla duman çıkar çıkmaz görülemez mi? Bizim İHA'larımız, SİHA'larımız var bunlar havadan gözlem yapamaz mı? Yangın büyümeden tespit edilemez mi?

Anladığım kadarıyla yangınlara karadan erişim ve müdahale çok zor.

Peki bizim kaç tane yangın söndürme uçağımız var?

Madem ki bu iş için hava taşıtları şart. Hava taşıtlarımızın sayısı artırılamaz mı? Yangın büyümeden, vatanım çöle dönmeden bu işe bir çözüm bulmak gerekmez mi?

Sayın devlet büyüklerimiz her şeyin en iyisini bilir. İnşallah bu soruna da en kısa zamanda bir çözüm yolu bulurlar.

Ya toprak ol

Ya da su

Sakın ateş olma.