CEMAATİNİ ARAYAN CAMİLER

Yaz tatiline gireli epey zaman oldu. Fırsattan istifade boş vakitlerimi şehrin sokaklarını, caddelerini, kenar mahallelerini gezerek butik bir tatil havasıyla geçirmeye, değerlendirmeye çalışıyorum. İyi de oluyor. Yıllardır yaşadığım şehrin görmediğim ne kadar çok kuytusu, duldası, kenarı, köşesi, ayrıntısı varmış. Bu tür butik tatilleri, günübirlik ya da saatlik gezintileri çoğaltmak varmış!

Sokak aralarında top koşturan çocuklar, evlerin önlerinde, duvar diplerinde, gölgeliklerde sohbete dalmış haminneler, cami avlularında eski zaman dilimlerinden fasıllar açan dedeler, onlara eşlik eden gençler, çocuklar ara ki bulasın, hepsi kayıplara karışmış. Hafızamda saklı siyah beyaz fotoğraflar olmasa çıldıracam sanki! Zaman hepsini silip süpürmüş! Buna rağmen yürümek, dolaşmak, nefeslenmek güzeldir. Sadra şifa bir eylem olarak yaşadığım şehre dâhil zenginlikler kattı muhayyileme. Yürüyüşlerime ara vermeden devam ettim.

Önüme çıkan camileri, türbeleri, kümbetleri, çeşmeleri, mezarlıkları es geçmedim. Oralara daha bir yoğunlaştım. Geçmiş günlerle, ecdadımızla kontak kurmaya çalıştım, evvel göçüp gidenleri hayırla, muhabbetle, sevgiyle andım!

Ezanlar okunduğunda en yakın cami ya da mescitlere attım kendimi. Cemaatle namaz kılmak, imamların, müezzinlerin kıraatini dinlemek, tanımadığım insanların arasında saf tutmak gerçekten bir başka güzellik, bir başka derinlik! İnsana huzur ve vecd veren masalımsı bir iklime dâhil olmuş gibi oluyor insan. Denemenizi, bu tür ayrıntıları kaçırmamanızı, hayatınıza katmanızı tavsiye ederim.

İsim sormayın ama camilerimizin, çoğunun tuvaletlerini hiç içaçıcı bulmadım. İğrendiren görüntülerle karşılaştım. Kolları sıvayıp temizlemek bile geldi içimden ama o kadar zamanımın olmadığını fısıldadı kulaklarıma saatler.

İçimi yaralayan bir başka noktada cemaatin yokluğu. Nüfusumuz artıyor olmasına rağmen camilerimiz bomboş, cemaati yok denecek kadar az gördüm. Namaz kılanlar günden güne azalıyor sanki! İmam Hatipler, özel Kuran Kursları, Diyanet ve STK’ların ilgili dernekleri, bunca namaz platformları sanki hiç yoklarmış gibi cemaatte bir karşılıkları yok! Her sene bu camilerde açılan Yaz Kuran Kursları hakeza. Birçok çocuğumuz buralarda Kuran-ı Kerim öğreniyor. Acaba bunlar Camiye sadece Kuran Alfabesi mi öğrenmeye geliyorlar? Eğer öyle değilse bunlar nereye kayboluyorlar? Camiye, namaza devam etme kültürü edinmiyorlar mı yoksa? Sadece bu çocukların çeyreği bile camilere, cemaate devam etmiş olsa yıldan yıla cemaatin sayısı bir hayli artırdı ve camilerimizde bunca boş kalmazdı. Üzülmemek elde değil.

Camiler, sokaklara, caddelere, mahallelere farklı sesler katan mekânlardır. Yoğurtçular, şerbetçiler, bozacılar, eskiciler geçmeseler de artık bu sokaklardan, camiler, her daim varlıklarıyla dipdiri durmaktadırlar yerlerinde. Bizim caddelerimizi, mahallelerimizi, kısacası şehirlerimizi ayakta tutan en güçlü seslerin mimarlarıdır camiler. Camileri ayakta tutan ise cemaattir, cemaatin varlığıdır, buraların müdavimlerinin dudaklarından göğün maviliklerine doğru yükselen dualardır, tekbirlerdir. Dua sesi, ezan sesi, kamet sesi, boynunda hamailiyle, cüzüyle orada diz çöken, Elif Be Te, Se ile hayat bulan çocuklarımızın sesi… Bütün bu sesler iç dünyamızı inşa eden, bizi yücelten, yükselten, tarihimizle, medeniyetimizle buluşturan seslerdir.

Camilerimizin mimarisinden, estetiğinden söz etmiyorum; içinden, cemaatinden, insan varlığından söz ediyorum. Avlularını, saflarını cıvıl cıvıl insan seslerinin doldurmayışından söz ediyorum.

Huzur niyetiyle avlularından içeriye adım attığım camilerden, mescitlerden hep hüzünle ayrıldım. Sahi sormak istiyorum: Krathaneler, çay ocakları, çarşılar, parklar bunca doluyken, kalabalıkken camileri doldurması gerekenler nerede? Cemaat neden günden güne azalıyor, eksiliyor, yok oluyor?

Bizleri bazı mekânlara bağlayan oralarda duyduğumuz, içselleştirdiğimiz ve bir daha unutmadığımız, unutamadığımız seslerdir, renklerdir, kokulardır öyle değil mi? Bunca çocuk her sene yaz tatillerinde bu seslere karışıyor, bu mekânlarda diz çöküyor, o renkleri, kokuları teneffüs ediyor ama bir sese sonra onu oraya çeken bir şey kalmıyor geriye?

Buraların sesi sokağa ulaşmıyor mu, kulakları aşıp gönüllere varmıyor mu? Eğlence merkezlerinin müdavimleri günden güne artıyor oysaki ama buna rağmen camilerin müdavimlerinin sesleri günden güne eksiliyor? Cami sesini, cami sıcaklığını, cami iklimini sokağa, evlere ulaştıramıyorsak insanımızı camilerden uzaklaştıran ne kadar ses ya da sesler varsa onlarla mücadele yolu seçilmeli, ıslahına çalışılmalı, akort edilmelidir o sesler.

Camiler ömrümüzün son deminde geldiğimiz ve uğurlandığımız mekânlar olmamalıdır. Camiler bizi hayata, sokağa ve yarınlara bağlayan seslerin akort edildiği mekânlar olmalıdır. Bize duruş ve hayata bakış açısı kazandıran ulvi seslerin yükseldiği mekanlar!.. Dikkatlerden kaçmayan sokaklardaki çıplaklık kadar, camilerimizdeki cemaat azlığı da dikkatlerimizden kaçmamalıdır yoksa dürüstlüğümüzden şüphe etmeliyiz vesselam.