BİR SABRİ ERTUŞ VARDI

Sevgili Çiğdem okurları, iki haftadır kafama takılan eski Kırşehir güzelliklerine bu hafta da bir başka güzel hemşerimizin siyasi öyküsüne değinmek istiyorum.

Siyaset doğası gereği her zaman herkesin ilgi alanına girmiştir. Şöyle bir düşünecek olursak altı yüz kişi milletvekili olur ama ülke nüfusunun nerdeyse tamamı siyaset yapar. Belki insanın doğasında olan bir şey ama bizde bayağı abartılır. Batı Avrupa ülkelerinde bir seçim öncesinde, seçim var mı yok mu bilemezsin. Ya bizde öylemi? Bir ay öncesinden herkes siyasetçi olur çıkar. Tabii bu bize özgü bir durumdur.

1965 yılında genel milletvekili seçimleri yapılıyordu. Ben ise son sınıf öğrencisiydim ve bir köyde sandık kurulu başkanı olarak görevliydim. O gündür bu gündür siyaseti ucundan kenarından takip ettim. Geriye dönüp baktım aradan tam 60 yıl geçmiş. Bu uzun zaman içinde Türkiye’nin siyasi arenasında çok ilginç siyasetçiler geldi geçti. Kimi güldürdü, kimi insanı deli etti. Yalancısı, çıkarcısı, sahtekârı, vatanseveri, çağdaşı, yobazı, hırsızı, arsızı her türden siyasetçiler tanıdık. Kimini muhalif olsak ta çok sevdik, kimini yandaşı da olsak nefret ettik. Çok iz bırakanlar oldu, hala aranan, sevilen siyasetçiler geldi geçti. Hiç sevilmeyen hatta günde binlerce küfür yiyenler bile bu siyasi arenadan gelip geçtiler. Zaman oldu, Osman Bölükbaşı, Kamer Genç gibi tek başına bir parti gibi gücünde çalışanlar oldu. Milletvekili olup, yemin ettikten başka kürsüye çıkmayanlar da oldu. İşte Türkiye’de siyaseti böyle yapılıyor.

Bu siyaset dünyasının içinde yakından tanıdığım birinden, hemşerimiz Sabri Ertuş’tan bahsetmek istiyorum. Yetmişli yıllar siyasi tarihimizin birçok yönü ile çok zor bir dönemiydi. İdeolojik kutuplaşmalar, siyasi transferler, gençliğin duyarlılığı ortamı çok geriyordu. (Bugün daha da kötü ya)Böylesi devam eden bir ortamda trajikomik olaylarda yaşanıyordu. Bunlardan birine konu olan da Sabri Ertuş amcamızdı. Hemen her seçimde milletvekilliği için ön seçimlere girerdi. Paralar harcayarak, tek başına propaganda çalışmaları yapardı. Yanında birkaç paralı yalakası olur, çarşı pazar dolaşırdı. Hemen her seçim öncesi Sabri amcamız siyah veya lacivert takım elbise, beyaz gömlek, kırmızı kravat, boyalı ayakkabı ve günlük tıraş ile meydanlara çıkardı. Şehrin belli yerlerinde üç-beş kişi gördü mü, adamlarının birisinin taşıdığı tabureye çıkar ve yıllardır ezberlediği “Oyunuzu bana verin, Kırşehir’in makûs talihini değiştireyim” türünden konuşma yapardı. Konuşma biter bitmez paralı askerleri hemen omuzlara alır “Vekilimiz Sabri” diye slogan atarlardı. Bu gösteri çarşının hemen her tarafında akşama kadar devam ederdi. Bu arada iki-üç saatte bir yemek molası verilir. Paralı askerleri üç dört kez yemek yerlerdi. Akşam da yevmiyelerini alıp dağılırlardı. Bunlar yaklaşık sekiz-on kişiydiler. Bu olay on beş gün kadar devam ederdi.

Bir keresinde bu küçük mitingler esnasında omuzlara alınınca, birisi poposuna bir iğne batırır. Neye uğradığını şaşıran Sabri Ertuş “Aramızda hainler var, aramızda ajanlar var, aman dikkat edin” diye bağırır. Millet de bu hale kahkahalarla gülerdi. Bunu bir eğlence haline getiren, kendi para vererek slogan attırdığı adamları yapardı. Hemen her konuşması sonunda omuzlara alınır ve bu anda tekrar ya iğne batırılır, ya çimdik atılır ve Sabri amca bağırttırılırdı.

Ön seçimler yapılır ya iki ya da dört beş oy alabilirdi. Bir adeti de, önseçim sonrası paralı adamlarına bir teşekkür yemeği verirdi. Sekiz on kişi ile anlaştığı halde bu yemekte otuz kırk olmasıydı. Oradaki söylenen söz de; “Sabri amca, bu sefer olmadı, gelecek sefere garanti birinci yapacağız” derlerdi. Her her seçimlere katılan Sabri amcaya, bir defasında karısı ve kendisinin iki oyu çıkmıştı.

Tabii Sabri amcanın psikolojik yapısının bozuk olduğu hep söylenirdi. Ama siyaset öyle bir şey ki; içine bir girdi mi, daha çıkmaz. Şöyle bir düşünün; bunca yıldır seçilmiş olanlardan (başarısız da olsa, yasalar da engellese bırakanları gördünüz mü?) Ben görmedim.