Bir DEMET Mektup –11--

Aşk, iksirdir. İçtikçe sarhoş eden ve etrafındaki kötülüklerden uzak tutan, kendinle kalmanı sağlayan, ruhu besleyen, yüreğin çarpıntısını hızlandıran, zamanı durduran iksir.

Âşık olmayan insan olmamıştır. Bazıları platonik, bazıları sahici, bazıları görünmez sis perdelerinin ardında. Bir kadına veya bir erkeğe karşı baş dönmeleri kıvamında, mide ağrıları acısında bir hisse kapılmayan kimse var mıdır? Kimi utangaçça, kimi cesurca ifade eden.

Benim sana aşkım bedenimde titreşimleri, çarpıntıları her daim hızlandırıyor. Yıllar sonra karşılaştığım ve gördüğüm o son anda neler olduğunu, neler yaşadığımı, nerelere sürüklendiğimi anlatmakta zorlanıyorum. Bu, kabuk bağlayan yaranın yeniden kanaması gibi… Yüreğimin derinliklerinde gizlenmiş, kaybolduğunu sandığım gülümsemeni, gamzeni ve ben ’inin sızısının yeniden ortaya çıktığı o anın sarhoşluğu… Günlerce etkisinde kaldığım o sarhoş halimle belki de geçmişin içinde kayboldum.

Âşık olmak gelip geçici bir heves, bir ihtiras, bir göz aşinalığı, ulaşılmazı yakın kılmak değilmiş. Benliğimi ele geçiren, sana tutsak eden duygu derinliğinin berraklığıymış. Tutsaklığı yanlış anlamanı istemem. Ben sana farkında olmadan vurulmuşum. Lütfen vurulmanın izahını da benden isteme, açıklaması yok. Yıllarca, ömrümce gizlenmiş bir ruh halinin tutsağı olmanın farkına vardım. Seni gördüğüm o son an sonrası hiçbir şey bir önceki gün değildi.

Perdenin aralığından sızan bir ışık, kapıdan süzülen bir esinti gibi akıverdin. Ne zaman, nasıl girdin, bilmiyorum. Ancak girdin ve karşımda bana yönelen bakışlarında soğuk terlerle baş başa kaldığımda anladım ki oradasın. Şimdi çok uzaklarda olman da hiç bir şeyi değiştirmez. Çünkü son karşılaşmamızdan sonra, bir önceki günü hatırlamak istemiyorum. Senin de gözlerinde yılların yorgunluğunun, üzüntülerinin, bezginliğinin çöküklüğünün hafif bir kıpraşmayla oynadığını görmenin mutluluğu beni ele geçirmeye başladı. Bunu senin dönüşünün işareti olarak anladığımı da bilmelisin.

Hayatımıza anlam katan ve onu şekillendiren iki şeyi önemsiyorum; kaybetmek ve bulmak. Kaybetmenin derin kederini ve yalnızlığını bulmanın coşkusu ve sevinci telafi eder. Bu iki duyguyu da sende tatmanın hüznü, kederi, tadı, hazzı…

Benim sana olan aşkımın ihtirasla bir ilgisi yok. Çünkü ihtirasın; insanı çürütmesi, tüketmesi, eritmesi gibi aşkı da aynı hallere sürüklediğine inanlardanım.

Aşkın; narinliği, inceliği, mücevher zarafetine, sevgiyle dolu olmasına karşılık ihtirasın cellat olduğuna inanıyorum.

Aşkın masumiyetine gölge düşüren ihtiraslarımızın caniliğidir.

İhtiras bir odanın neme mahkûm olması gibidir. Bütün güzel düşleri, hülyaları, arzuları, hazları, zevkleri yıpratır, içten içe çürütür. Farkında olmadan çürümüş halimizle tüketiriz, bitiririz her şeyi.

Aşkın ihtiras tarafından ele geçirilmeye başlaması kendi özünü, benliğini, kutsallığını kaybeder. Bundandır aşkı ihtirasa kurban etmemeliyiz.

Kirsiz, lekesiz bir beyaz bir kâğıdı andıran aşkın yüzeyine siyah bir karanlığın düşüvermesi, ele geçirmesidir ihtiras. Uzak duruyorum. Sana önerim; uzak durmalı ihtirasın arsızlığından, kabalığından, gözü dönüşlüğünden…

Aşkın en büyük zaafı, mükemmelini aramamızdır. Hiçbir eksiği, yaması, âmâsı, kiri, kırıklığı, engeli olmayan aşkı ararız.

İhtirasa kurban aşk bir odaya kapatılan canlıyı andırır. Bir süre sonra kimliğini, benliğini, sevgisini yitiren yıkık, dökük bir enkaza dönüşür.

İhtiras tutsaklığa, tutsaklık mecburiyetin girdabında can çekişen sevgisizliğe neden olur. Sakin ve sabırlı olmanın aşkın özgürlüğünün kapılarını aralayacağına inanıyorum.

Ey sevgili…

Hayatımı ihtiraslardan uzak, sabırla ve sükûnla sürdürmeye çalışıyorum. Seni boğmadan, sıkmadan, kendin olma haline sadık kalarak gözlerindeki ışıltıyı görmek. O ışıltı hiç sönükleşip, yüzün solgunlaşmamalı…

Seni kaybetmek istemediğimden sahiplenmek istemiyorum. Sahiplenmenin körlüğe, hiçliğe, değersizliğe, güvensizliğe yol açtığına inanıyorum. Bundandır senin özgürlüğünün, kendin olma halinin değerli oluşu…

İhtiraslarının acıtıcı, sarhoşluğuna ve güç zehirlenmesine kapılan insan; aşkın cazibesini, sıcaklığını, ılıklığını, dinginliğini, sevecenliğini, içtenliğini anlamaktan uzaklaşır, anlayamaz ki! Güce sahip olsa da, ihtiraslı bir kişi her daim aşkın o mağrur kapısının dışında bulu verir kendisini…

Aşkının peşinden koşmadım. O kendiliğinden bulu verdi beni. İhtiraslarıma kurban etseydim o ulaşılmaz, o ulvi, ayrıcalıklı duyguyu çelme takılan bir insan gibi yüzükoyun yere kapaklanır ve kaybederdim. Bu hayatta bana sunulan en güzel hediye olarak yıllar sonra, senin varlığınla buluşmak, hüzünlü gözlerine ışıltı olmaktı.