Bilimler Anadolu’da, Çanakkale’de başladı (1)

Bilim ve felsefe Anadolu toprakların da doğmuştur. Felsefe Thales ve Anaksimandros tarafından Milet’te başlatılmıştır.  

Assos‘un bilim açısından özel bir yeri vardır, Aristo hayatının üç yılını  (M.Ö. 347-344) yılları arasında Assos’da geçirmiş ve burada bir okul kurmuştur.     

Aristo öğretmeni Platon’dan temelde farklı düşünür. Platon doğru bilginin doğuştan aklımızda bulunduğunu söyler (insan bilgisi doğuştan gelir). Aristo bilginin doğuştan gelmediğini ( Bilginin öğrenme sonunda elde edildiğini) söyleyerek Platon’dan ayrılır. Platon akıl ve mantık ile doğru bilgiye ulaşırken Aristo doğru bilgiye duyu, gözlem, deney ve akılla ulaşılacağını söyler.

Üniversite yıllarımızda hocalarımız bizlere şöyle derdi; Türk insanının çoğunluğu Platon gibi düşünür, Aristo gibi düşünenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Biz gözlemlerimize değil de söylenilenlere inanırız. Günümüzün yaşayan en önemli felsefecimiz Prof. Dr. Ahmet Arslan’da aynı şeyleri, söyleşilerinde sıkça dile getirir.  

Platon ve öğrencisi Aristo iki farklı kişiliktir. Birinin ak dediğine diğeri kara demiştir. Platon oturarak ders anlatır, Aristo ise gezinerek ders anlatırdı, bu nedenle Aristocu filozoflara GEZİNENLER (Perypatoscular denir). Platon’un görüşleri mistisizme yakındır. Mistik öğretilerin çıkış noktası Platon’un idea anlayışıdır. Aristo’nun görüşleri gözleme, duyu verilerine ve deneye dayandığı için günümüz bilimsel anlayışına daha yakındır. Platon’a göre, haz kötüdür, Aristo’ya göre, haz kötü değildir fakat hayatın amacı da değildir. Platon felsefesinin ana düşüncesi, iki dünyanın ayırt edilmesine dayanır.

Bu dünyalardan biri asıl gerçeğin dünyası olan idealar dünyasıdır, diğeri değişen nesnelerin fenomenlerin dünyasıdır ki bu da içinde yaşadığımız meydana gelen ve yok olan nesnelerin dünyasıdır. Hatta bazı Plâtoncular bir bedene sahip olduğum için utanıyorum derler. İdea, birliktir, bölünmez, değişmez, öncesiz, sonrasız olarak kendi kendine eşittir. Duyumsanan tek tek nesnelerin dünyası fenomenler ise akış halindedir, sürekli değişir. Boyuna meydana gelir, değişir ve yok olurlar. İdeaların dünyası var olanı ve hiç oluş halinde olmayanı içine alır. Buna göre duyularla algılanan cisimlerin karşısında cisimsel olmayan idealar vardır. Bunlar, uzayın ya da cisimler dünyasının hiçbir yerinde bulunmaz; Kendi başlarınadırlar, duyularla değil de, düşünme ile kavranılırlar; düşünülen, akılla kavranılan bir dünyadır. Bilginin temeli, kökü Platon’a göre, ancak bu idealar dünyasında bulunabilir. Meydana gelen ve yok olan nesneler için gerçek bilgi (episteme) söz konusu olamaz, bunlar üzerinden gerçek bilgi değil ancak bir doğru sanılan sanıya ulaşılır. 

Duyular dünyasındaki nesneler ile duyular üstü dünya ve buradaki gerçek varlıklar olan idealar arasındaki bağlantıyı Platon önceleri “pay alma”, “katılma” (methexis) ya da “bulunma” kavramlarıyla açıklanmıştır. Nesneler bu bakımından bir bağlantı değil bir pay almadır. İdea, birliği olan, kendi kendisiyle hep aynı kalan şeydir. Buna karşılık, meydana gelen, boyuna değişip yok olan nesneler idealardan ancak pay alırlar, ideaların bu gerçek varlığa katılmaları, bundan pay almaları yüzünden belli bir şey olurlar. İdealar bakımından görüldüğünde ise, bağlantı bir bulunmadır: İdea tek nesneye girer, onda bulunmasıyla nesneye varlığını, niteliklerini, ölçü ve orantılarını kazandırır. Başlangıçta bu şekilde çözdüğü idealar Fenomenler bağlantısı problemini, Platon daha sonraları fikir değiştirmiş ve “pay alma” ya da “bulunma” yerine “taklit” (mimesis) kavramını koymuştur. Buna göre idealar, nesnelerin ilk örnekleridir. Yeryüzündeki oluş içinde bulunan nesneler, duyusal varlıklar ilk örnekleri olan yansıları, kopyaları, resimleridir. Cisimler dünyasının gerçeklik derecesi, idealar dünyasınınkinden daha azdır. Çünkü biri asıl, öteki de bunun kopyasıdır. 

Aristo idea-fenomen konusunda hocası Platon’dan farklı düşünür. Aristo, Hocası Platon’un ak dediğine kara demiştir. Aristo’ya göre, Platon idealarla fenomenler arasında inandırıcı bir bağ kuramamıştır. Platon da idealar dünyası fenomenler dünyasından ayrı başka bir dünya olarak kalmıştır. Platon’un idea öğretisi, öz ile görüşünü, varlık ile oluşu birbirinden koparıp ayırmıştır.   Aristoteles, idea-fenomen bağlantısını, şu şekilde kurmaktadır: Aristo’ya göre idealar tek tek nesnelerin özüdür, bunların varlıklarının, varoluşlarının nedenidir. Platon da idealar dünyasıyla duyu dünyasının iki ayrı dünya olmasına karşılık, Aristo’ya göre idealar dünyası duyu dünyasının içindedir. Aristo’ya göre, idea tümel gerçek varlıktır ve oluşun nedenidir. Dolayısıyla algılanan tek tek şeyler, tümel ile tümele dayanarak açıklanabilir. Ne var ki tümeli bilmek, başlı başına amaç değildir. Ancak tümeli anlamak için tekil sadece bir araçtır ve bilimin asıl amacı tekili kavramaktır. Platon için ise bilginin amacı, tümel yani ideadır ve tekil yani tek tek görünüşler, fenomenler tümeli bilmenin aracıdır. Platon’da asıl gerçek idealar dünyasıdır. Aristoteles’te asıl gerçek tek tek nesnelerin dünyasıdır. Ona göre gerçek varlık, fenomenlerin içinde gelişen özüdür. Bu anlayışı ile Aristo, fenomenlerden ayrı, ikinci üstün bir dünya kabul etmez; nesnelerin tümel kavramları halinde bilinen varlığı fenomenlerin dışında ayrı bir gerçek değildir. Fenomenlerin içinde kendini gerçekleştiren özdür. Özün fenomenler yanında ikinci daha yüksek bir gerçekliği de yoktur. Öz fenomenler dizisi, içindedir. Bunlarla kendi imkânını gerçekleştirir.  

İDEA FENOMEN TARTIŞMASI FELSEFE TARİHİNİN EN ÖNEMLİ TARTIŞMASIDIR.

Platon’un ideaları Orta çağ boyunca yüz yıllarca hep tartışılmıştır. 

Platon’dan farklı düşünen Aristo onun ölümünden sonra Akademi’ye Platoncu olmadığı için yeni başkanda seçilemez ve oradan mutsuz olduğunu öğrenen okul arkadaşı Hermenias Aristo’yu Assos’a davet eder, Aristo da bu daveti severek kabul eder ve Assos‘a gider oraya yerleşir.

Assos Kentinin krallığı eline geçiren Hermenias, Akademi’de Aristo’yla birlikte okumuştur. Aristo’nun Akademi hayatı 21 yıl sürmüştür. Burada Hermenias'ın siyasi danışmanı ve dostu olur. Aynı esnada, özgünlüğünü daha o zamandan belli eden bir okul açar. Bu okuldaki girişimleri arasında yaşambilim üzerine çalışmalar yapar. Hermenias'ın yeğen kitabı Pythias ile evlenir ve ondan bir oğlu olur, oğlunun adını Nikomakhos koyar sonraları ahlak üzerine yazdığı kitabına kitabı da Nikomakhos adını verir. Okulda geçirdiği 3 senede Aristo: Zooloji konusunda bilimsel çalışmalar yapmıştır, biyoloji biliminin de kurucusu kabul edilir. 

 Aristo burada yapmış olduğu çalışmalarında 450 kadar hayvan türünü incelemiş ve eserlerinde bunlardan bahsetmiştir. 50 hayvan üzerinde ise detaylı çalışmalar yapmıştır. Detaylı çalışmalar yaptığı hayvanlar üzerinde diseksiyon yapmış, içyapılarını incelemiştir. İncelediği hayvanlar çoğunlukla yaşadığı coğrafya çerçevesinde erişebildiği bölgelerdeki canlılardır. Yunanistan, Ege Adaları ve Anadolu’daki canlılar temel olarak incelediği canlıları barındırır. Bunun yanı sıra egzotik bölgelerden gösteri amaçlı ya da koleksiyon amaçlı getirilen hayvanları da incelemiştir. Bunlar Libya, Etiyopya, Kızıldeniz ve Hindistan gibi bölgelerden getirilen maymun, fil, deve ve aslan gibi hayvanlardır. 

Aristo, temel olarak ayrıntılı gözlemlerler, karşılaştırmalı incelemeler diseksiyon çalışmaları ile hayvanları ve doğayı araştırmıştır. Bunun yanı sıra gezginlerin anlattığı hayvan hikâyelerini dinlemiş, ancak bunlara karşı oldukça şüpheli yaklaşmıştır, Çünkü Aristo söylenene değil de sadece gözlemlerine inanır. Eserlerinde çalışmalarını detaylı olarak anlatmasının yanı sıra çizimlerle de zenginleştirmiştir. MÖ 344-342 yılları arasında Aristoteles evrenin oluşumu ve işleyişine ilişkin kuramlarını geliştirirken, hayvanlar üzerine olan eserlerini de yazmıştır. Bu bağlamda, Aristo hayvanlarla ilgili çalışmalarını, felsefi yaklaşımından bağımsız incelemek anlamı azaltacaktır. Aristoteles’in hayvanlar üzerine 7 tane eseri bulunmaktadır.

Aristoteles’in hayvanlarla ilgili eserleri:
Hayvanların Tarihi Hakkında

Hayvanların Kısımları Üzerine

Hayvanların Üremeleri Üzerine 

Ruh Üzerine

Doğa Bilimleri Üzerine (DEVAMI VAR)