ATATÜRK’ÜN LİDERLİK ÖZELLİKLERİ (11)

Benim yazılarımı takip eden okuyucularım yazımızın konusunu niye yarım bırakıp başka konulara değindiğimi merak etmişlerdir. Yazıma başlamadan önce bu konuda açıklama yapma gereği duyuyorum. Bir müddet ülkemizin beka sorunu olarak nitelendirilen ve her ağzı olanın (bilgisi olsun olmasın ) fikir beyanında bulunduğu Türkiye’nin tapusu Lozan ve Talat Paşa hakında cahilce konuşmalar ve beyanlar olduğunda benim, bu iki önemli konu hakında yazı yazmaya zorunlu olduğumu hissettim ve bulduğum kaynaklardan gazetemizde yayınlanmak üzere 3 ay süren haftalık yazılarımı kaleme aldım. Tabii bu süre içinde Atatürk’ün liderlik özellikleri konulu yazıma ara vermek zorunda kaldım.

Bu haftadan itibaran Yeniçağ Gazetesi’nde tefrika halinde yıllar önce yayınlanan “Atatürk’ün Liderlik özelliği” konusuna gazete arşivimden yararlanarak devam edeceğim

İkinci Meşrutiyet ilan edilmiştir. Bir süre sonra, İstanbul’da 31 Mart isyanı başlar. Mustafa Kemal Selanik’teki Redif Tümeni Kurmay Başkanıdır. Tümen Komutanı Hüseyin Hüsnü Paşa, İstanbul’dan hepimiz iyiyiz şeklinde bir telgraf alır. Bundan kuşkular. Telgrafı Mustafa Kemal’e gösterir. Fikrini sorar. M. Kemal, sabaha kadar İstanbul’dan genel öteki telgrafları da inceler. Kesin kararını komutana şöyle bildirir. İstanbul’da mühim hadiseler ceyran etmektedir. Yalnız Meşrutiyetin ilanını temin eden İttihat ve Terakki Cemiyeti değil, Meşrutiyet rejimi de tehlikeye girmiştir. Vakit kaybetmeden isyan ateşi etrafı sarmadan İstanbul üzerine yürümeliyiz.

Talat Paşa ise: “ Geceleyin, Ali Fethi ile Mustafa Kemal bana geldi. Mastfa Kemal dedi ki: Görüyorsunuz silahını kapan yola düşüyor. Nizami kuvvetler harekete geçmezse çok kan dökülür. Kumanda zinciri altında derhal harekete geçilmelidir.”

İşte lişder budur. Herkesin hareket içinde ne yapacağını bilmediğ anda, en uygun zamanda, en akılcı ve gerçek çareyi bularak suratla hareket edebilen insandır. Kaldi ki, bu işin bir de öteki yüzü var. O da; gerek tümen komutanını ve gerekse ordu komandanını, bu yüksek karara ikna da Mustafa Kemal’in eseridir. Hareket Ordusu adını veren de Mustafa Kemal’dir. 17-18 Nisan gecesi, Mustafa Kemal İstanbul kapılarına dayanır. İşte o zaman genç yaştaki Mustafa Kemal, iderliğin şahaser örneklerini verir. Bunlar Atatürk’ün bizzat kaleme aldığı ve İstanbul halkı ile Genelkurmay Başkanlığına yazıp yayınladığı ve gönderdiği bildirgelerdir. İstanbul halkına yayımladığı bildirge özetle şöyledir:

“1.Millet yıllardan beri zulüm yapan kuvvetleri parçaladı. Meşrutiyeti kurdu. Zarar görenler geçmiş halin geri dönmesi ve çıkarları için isyan çıkardılar. Her türlü alçaklığa başvurdular. Kan döktüler.

2. Millet Anayasanın çiğnendiğini gördü. Bu alçakça hareketi bastırmak ve cezalandırmak için Merkez Ordu İstanbul’a geldi.

3.Amaçi, Meşrutiyeti sağlamaktır. Anayasa’dan üstün bir kanun bulunmadığını göstermektir.

4. Zulüm gören halk ve tarafsız erler korunacaktır,

5. Faziletli din adamları baş tacımızdır. Çıkar için din adamı kılığına girerek yüce Hazreti Muhammet dinini çürütmetye, küçültmeye kalkanlar kanunun eline teslim edilecektir.

6. Milletvekili hak ve yetkileri korunacaktır.

7. Yabancıların ve sefirlerin huzursuz olmaları önlenecektir.”

Görüldüğü gibi Mustafa Kemal, daha o zamandan her şeyi millete mal etmektedir. Meşruluk prensiplerine son derece bağlıdır. Halkla beraber olduğunu belirtmektedir. Hızlı, doğru ve güvenilir bir biçimde, gerçek bir lider olarak harekatın isteklerini yerine getirmektedir. D. edecek