At cambazlığından, et cambazlığına terfiye!..

 

Temel gıda maddesinin olmazlarında biri hatta en önemlisi sayılan et üzerinde oynanan ahlaksız oyunları, yürürlükte olan kanunla yasayla önlemek mümkün değil. Zaten öyle olmuş olsaydı yıllardır bu problem ortadan kalkardı.

Bu sorun bireysel olarak veya toplum gayretleriyle çözülecek meselede değildir. Problemin çözümünde Hükümet yasalarla ağırlığını koyarken ekonomik olarak masanın başında her zaman yumruk vurabilir hissini uyandırması lazım. (Soyulmuş yumurta ithal ederek değil)

Esas sorunun temelinde tarımın kurallarına göre yapılmayışı ve bilinçsiz işletmecilik yatar. Şöyle ki, her nesil değişikliğinde varisler tarafında parçalanan tarım arazileri belediyelerinde yardımıyla maksadı dışında kullanıma açılışının çok büyük katkısı var. Tarım ve hayvancılık bir birini tamamlayan sektörlerdir. Daha önemlisi bu sektörü ayakta tutan eğitimli ve bilinçli nüfusu kentlere çekersen, hiç bir zaman et temininde dışarıya bağımlılıktan kurtulunmaz. Bu uygulamalarda yasal boşluklarda istifade etmeyi iyi bilen at cambazları et cambazlığına terfi eder ve de etmiştir de. Buna paralel olarak illegal işletmeler ve merdiven altı olarak tabir edilen denetimsiz kuruluşlar devreye girer. Zaten yasal olmayan kurumlar, yasal olmayan yollarla ham madde yani et temininde her yolu deneyerek halkın sağlığı ile oynamada bir sakınca görmez.

Dünyanın hiç bir yerinde anız yakarak, tarım arazilerinde yabancı ot ve haşerelerle mücadele yöntemi yoktur. Her sene hasat mevsiminden sonra yakılan tarım arazileriyle beraber otlak alanlarının yandığını, hiç tepki göstermeden merakla izleriz. Otlak alanı yani hayvanın sofrasını yakarsan hayvanlar nerde karnini doyuracak ve Sünni olarak beslemeye çalışılacak, bu da maliyeti artırdığı gibi et kalitesinde düşürecek. Belki kasıtlı olarak bu tip uygulamalarda cambazlar devreye girer elbette.

Bu cambazların içinde çok büyük holdinglerin olduğunu unutmayalım ve bunlar boş kalan ortamı değerlendirmesini çok iyi bilirler. Piyasada et fiyatlarının oluşumunda büyük rol oynarlar. Ellerinde yüzbinlerce hayvanın piyasaya sürülmesi veya geri çekilmesiyle pazarın nabzını ellerinde tutarlar. Bunların üretime hiçbir zaman katkısı olmaz, pazarda damızlık besilik ayrımı yapmadan hepsini süpürür derecede kontrolü altına alırlar. Daha başka bir yöntemle yurt dışında kaçak yollarla getirdikleri hayvanlara sahte kulak numarası takarak piyasaya iterler.

Bunun sakıncası ve zararları anlatılamayacak kadar çoktur. Birincisi yerli üreticiyi köşeye sıkıştırarak elindeki malı ucuza kapatmak. İkincisi dış ülkelerde hayvanların üretiminde maliyetin çok düşük olması sebebiyle kar oranı yüksek ve iştah kabartır. Arjantin Avusturalya ve Yeni Zelenda gibi ülkelerin yabani olarak yetiştirdiği milyonlarca hayvanların hiçbir kontrolü yok ve bu mümkün de değil, bu hayvanlar nerdeyse kilosu bir dolara müşteri arar ve de çokça bulur bunlardan bir tanesi de Türkiye’dir.

Hac zamanında Suudi Arabistan’da kesilen kurbanların ana membesi bu ülkelerdir. En tehlikelisi art niyetli ülkelerin, sattığı hayvanlara çeşitli hayvan hastalıkların bulaşma riskini garanti etmemektedir.

Peki çözüm yolu nedir bu hükümetlerin tarım politikasıyla beraber topluma sunmaya çalıştığı değişik yardım fonlarını bir düzene sokması gerekir. Yardım fonlarının seçim malzemesi olarak kullanılmasında ayrı bir sorun. Halka karışık ve sağlıksız gıda sunan kuruluşların yaftasına ve markasına bakılmaksızın en ağır cezalarla piyasadan lağvedilmesidir. Hatta bütün mal varlıklarına el konularak sahiplerine geçinmesine yetecek kadar aylık bağlanarak piyasadan el çektirilmesi en uygun davranış olur.

Devlet olarak, resmi et kombilerini ve Et Balık Kurumu gibi kuruluşları Merkez Bankası misali devreye sokarak piyasayı kontrol etmesi gereklidir. Buna paralel olarak sıkı denetim altında aile çiftliklerine ve küçük üreticilere teşvik pirimi ile destekleyerek üreticilerin elindeki malları alma garantisi uygulanmasında yararlı olacağı kanısındayım.

Tarım arazilerinin parçalanarak küçülmesine ve tarım dışında kullanılmasının önüne geçilmesi ve acil bir çözüm üretmek belki de devlet tarafından işletilerek hak sahiplerine belli bir pay vererek tarımın ve hayvancılığın yok olmasını önlemek ancak devlet gücüyle olur. Böyle bir uygulama değişik rejim çağrıları uyandırsa da, ağır sanayi ile tarımın beraber yürümesinde en uygun seçenektir. Belki de daha başka uygulamalarla, küçük üreticiler mağdur edilmeden yürütülebilir. Başka türlü cambazın sopası kırılmaz.