Beş altı kişilik bir ailede bir kişi yani evin babası çalışır diğerleri yer içer gezerdi bir zamanlar. Şehir şehir dolaşmazdı belki ama en azından bir semtten diğerine giderken de bu kadar düşünmezdi.
Bir gün amcasını ziyarete giderdi evin hanımı, bir gün halasına, teyzesine... Giderkende çam sakızı çoban armağanı diye bir şişe kola, bir kutu pasta, bir paket bisküvi ya da bir iki kilo meyve alırdı. Hoşbeş eder, kısır, kek, poğaça yer, çayını içer, akşam hava kararmaya başlayınca da eve dönerdi.
Eve gelirken de en yakındaki bakkala uğranır evin ufak tefek ihtiyaçları; ekmek, süt, akşam çayın yanında atıştırmak için kraker, çekirdek alırdı. Akşam ezanına doğru önce çocuklar sonra da babaları eve gelirdi. Yenilir, içilir, gülünür eğlenilirdi.
Hafta sonları düğüne derneğe, hasta ziyaretine, baş sağlığına gidilirdi. Gidilen her yere de karınca kararınca bir hediye götürülürdü. Yakın akraba düğünlerine çeyrek altın takılırdı. Hasta ziyaretine giderken pasta-börek alınır, baş sağlığına giderken de bir kilo çay, iki paket kesme şeker götürülürdü. Bunları övünmek için söylemiyorum, abarta abarta da anlatmıyorum. Maddi durumu en düşük seviyede olan insanlar bile bu saydığım hediyeleri alabilecek güçteydi.
Sosyal hayattan, sosyalleşmeden bahsedip duruyorlar ya... Biz zaten bu hayatın içinde yaşıyorduk. Eşe dosta akrabaya rahatça gidip geliyorduk. Bir paket bisküvinin, bir kilo çayın, şekerin hesabını yapmadan yaşıyorduk.
Peki ne oldu bize? Sosyal hayatımız neden bitti? Eskiden yaptığımız pek çok şeyi neden şimdi yapamıyoruz?
Çekirdek içi kadar bir ailede en az iki kişi çalışıyor ama yine de ay sonunu zor getiriyor. Elde avuçta yok diye kapı dışarı çıkamıyor. Konu-komşuya, akrabaya gidip gelme işi ise tümden bitti. Bayramları sıfır masrafla kutlar olduk, - bir mesajla- Hasta ziyaretine, baş sağlığına bir telefon yetiyor. Düğün-dernek dersen, insanlarda para pul olmayınca ne gençler evlenmeye cesaret ediyor, ne de ana-baba evladının mürüvvetini görmek için ısrar ediyor. Aileler nikah salonunda yarım saatlik bir törenle işi bitiriyor. Öyle olunca da ne gelmedin, gitmedin muhabbeti oluyor ne de takmadın, takıştırmadın muhabbeti. Günler öncesinden hazırlanan düğün yemekleri, ikramlıklar ise neredeyse tarih oldu.
Ama bunlar bizim suçumuz değil: Hep o marketlerin, stokçuların suçu!!!..Onlar bitirdi bu sosyal hayatı.
Bu günlerde Asgari ücrete yapılacak zam konuşulup duruyor.
Asgari ücrete zam yapılır da sosyal hayata tekrar döneriz inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca; et, süt, yumurta fiyatları yerinde sayar inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca; ana-babalar çocuklarına bol bol harçlık verir; okul kantinindeki simidin, sandviçin, sütün, ayranın fiyatı da sabit kalır inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca; elektriğe, suya, benzine, doğalgaza fiyat ayarlaması yapılmaz inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca; yemin, samanın, küspenin fiyatları yükselmez inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca; tohuma, gübreye zam gelmez çiftçi de rahatça tarlasını eker, biçer inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca kredi borçları kapatılır inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca küçük esnaf alacaklarını toplar inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca hammadde ucuzlar, sanayi canlanır inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca demire, çimontaya zam yapılmaz inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca beyaz eşyada, mobilyada fiyat ayarlamaları olmaz inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca TOKİ’den ev alırız inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca alım gücü artar, refah düzeyi yükselir inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca yarım akıllı telefonuma kontür yükletirim inşallah.
Asgari ücrete zam yapılınca...
O halde varsın Asgari ücrete zam yapılsın, sosyal hayat canlansın, vatandaşın cebi para görsün, sevinsin, yüzünde gülüşler açsın... İnşallah... İnşallah...
Ya toprak ol
Ya da su
Sakın ateş olma