ASBEST

O "SENE" tüm ısrarlara artık yenilmiş..

Tamam kız geliyorum bekle beni dedim..

ve devam ederek mutluluktan sanırım konuşurken telefonda da gülümsüyordum..

Kendi kendime canım çocukluk arkadaşım "yol biletlerimi" bile almış.. böyle "düşünceli bir insanı" nasıl redde bilirdim ki.. Aslında ailemin ekonomik durumu "orta derece" idi..

"fakat benim bu aralar elim biraz sıkışık".. canım arkadaşım Müzeyyenim de bunun farkındaydı; sanırım ki "biletler konusunda" çok ısrar etmişti..

Ben bir üniversite öğrencisiyim hala, o ise bir şirketin genel müdürü oluvermişti..

Hem de daha okulu bitirir bitirmez.." Akıllı kızdı Müzeyyen"..

Lâkin ailesinin hali vakti yerin de olmasının da azda olsa etkisi vardı.." o "öyle diyordu..

Ben de Müzeyyen de İstanbul’da oturmaktaydık..

yani "baba evlerimiz oradaydı".. İkimizde üniversite dolayısıyla il dışına çıktık..

şöyle ki; ben üniversiteyi Kırklareli Eğitim Fakültesi Tarih bölümünü ..

Müzeyyen ise Eskişehir İktisadi İdari Bilimler İşletme Fakültesini kazanmıştı..

"Ayrı ayrı" memleketlere hayatımızda ilk defa ayrılarak gitmek zorunda kalmış..

ama "okul eğitimi" süresince de irtibatı hiç kesmemiştik..

Aynı yıl okulları kazansak ta benim bir dersten "okulum" uzamıştı..

Onun ise zamanın da okulu bitmiş.. Baba desteği olmadan internet üzerinden yaptığı iş başvurularından.. En iyi seçeneklerden birine kabul edilmişti..

Hem de Zonguldak Seramik fabrikası yönetici kadrosuna..

bir de yabancı dil bilmesiyle müdürlük pozisyonuna kadar yükseltilmiş...

"İlk iş başvurusunu ve sevincini de benim ile paylaşmıştı"..

Biz "böyleydik" işte her derdimizi, sevincimizi birbirimiz ile ilk bilenlerdik..

Ailelerimiz de tanışıyor ve bizim "kopmaz" dostluğumuz bir nevi onların da dostluğu haline gelmişti.. Ben böyle iç çekerek düşüncelere dalmışken kısa da olsa..

Birden otogarda ki ses ile doğruldum.." "Zonguldak" yolcuları kalmasın..

Otobüs kalkmak üzere az sonra hareket edecek.. sanırım ..yani otobüs muavinin söylemine göre.. Kırklareli’nden akşam üstü bindiğimden.. onbir saat sonra sabah beş yada altı gibi "Zonguldak’a" varmış olacağım..

"Müzeyyeni yine aradım".. ama bu sefer "otobüsüm" hareket etti demek için..

sonra iyi dilekli konuşmalar ile telefonu kapadık ikimiz de..

ve "sabah oldu" fakat ben hiç "uyku" uyuyamamış.. yol boyunca "seyir" halinde yolculuk yapmıştım.."Olsun" ama değdi dedim kendi kendime.." Çünkü" canım arkadaşıma aylar süren bir hasretten sonra kavuşacaktım..  ve "terminaldeyim".. karşımda "biricik arkadaşım"..

"hızlıca gelip" boynuma öyle bir sarıldı ki... dayanamadı bide söylendi.. "okulu" bitiresin yok hiç senin yahu.. "sene uzatmak" da nerden çıktı bilmiyorum ki..

bak seni daha çok "özleyeyim" diye bir bahane ise bu durum..!!..şunu bil ki..!!

seni getiremez isem  ben gelecektim artık yanına ya.. "bilesin yani" deyip tebessüm etti.. ve devam etti..Canancım burada ki "iş hayatı" zorluyor beni.. ve baya "yoğun tempoda" "ekibim" ile çalışıyoruz ama .. yine de..seni "asla" ihmal etmeyeceğim.. burda olduğun zaman zarfında "keyifli vakitler" geçirteceğim sana..demez mi!!

"Onun" bu içten konuşması beni daha da bi keyiflendirmiş ..

"sen iyi ki benim hayatındasın canımın içi" deyip..

"iki yanağını" aynı anda "avuçlarımın" arasında sıkıştırmıştım..

"o"da benim bu samimi hallerime "gülücükler" saçmıştı..

sonra "bana" bakıp.. hadi geç bakalım "Canan hanım" ön koltuğa deyip..

ben deniz artık "bir şöförüm".. eee tabi bu "lüks arabayı"çalıştığı şirket emrine sununca kullanmak lazım gerekmiş.. o anda birlikte "tebessüm" ettik aynı "frekansta"..

"Evine" daha henüz varmamıştık.. gitmeden.. "yol üstünde" şehrin "meşhur restorantın" da "harika bir yemek" yedik.. ve "evdeyiz".. gözlerimi alamıyorum..

"ne güzel bir ev".. ve "nasılda güzel döşenmiş mobilyalar vs.".

"Canısı" be dedim.."hayırlı olsun" da..yine de merakımı maruz gör ne olur..

senden bunca "ev ,araba" güzel imkanların karşılığında nasıl bir iş,nasıl bir performans bekliyorlar ki..?

Önce "az duraksadı" Müzeyyen; sonra konuşmasına devam etti..

"Canancım";"benim işim" fabrikada ki seramik üzerine olan her türlü "işçilik son kontrol araştırma sonrası sunum" aslında..

fakat son zamanlar da "yabancı dil" bilmemin de etkisiyle..

bu "Zonguldak" ilinin maden ocakları keşif sebebiyle yurt dışı misafir,sunum ve ağırlaması gerekiyor..

Fakat bu kadar ile de kalmıyor "iç dizayn" ,"yapı boruları" ile "asbest su boruları" döşenmesi..

ve bunların son kontrolu de bize önce "gezi" sonra "sorumluluk" gibi verilmeye başlandı..

ve ardı hep devam edince..

"canım" bu işler "angarya" olmaya başladı çok yoğunlaştı..

birde bu gezilerin "organizesi" ve "katılımı" zorunlu bir hal hale gelince "yorgunluk da yoğunlukta" arttı haliyle.. Biliyorsun "Canancım" benim bu yer "ilk işim" olamasına rağmen baya "iyi bir maaş ve konfor" sundu bana..  ve tabi burdan sonra ki iş hayatıma da artı olacak diye de bir süredir sabır gösteriyorum.. dedi ve ekledi biraz da gülümseyerek hem beş ayım doldu bile baksana şimdiden..

O gün yolculuk yemek derken ayaküstü muhabbette eklenince Müzeyyen..

neyse "yol yorgunusun" sende kuzum..u yuyalım istersen dedi bana dönerek..

daha çok muhabbet edicez..daha burdasın öyle bırakmam hemen..

yarın da izin günüm gezeriz birlikte "Zonguldak’ı" dedi..

hem bilirsin ikimiz de zamanın da az gezginci değildik değil mi? dedi..

bende başımı onaylarcasına salladım..

hakikaten çok güzel günlerdi o günler hatırladıkça "can dostum" bir daha diyorum ona..

Yarın, öbür gün derken baya baya onunla ev arkadaşı kıvamın da artık bir vakit geçirir olmuştuk; şehri gezmiş.. yeni yeni yemekler, tatlılar yemiştik birlikte.. gülerek oynayarak geçen güzel günlerimiz için de... yine bir gün; onu sabah işe kahvaltı yaparak göndermiş; fakat iş yerinden bir telefon ile sarsılmıştım ..

ne oldu Müzeyyen sana..? Ne oldu neden iş yerinin revirindesin..?

ve beni neden sen aradın orada bir arkadaşın yok muydu senin adına bilgi verecek..

Hay Allâh neyse onları da geçtim "bayılmak" ne demek..

sen şimdi çok mu halsizsin.. dur geliyorum deyip teli hızlıca kapadım..

bir taksi numarası buldum buzdolabının üzerinde hemen arayıp çağırdım zaten tanıdık olduğunu.. Müzeyyen hanımın da arabasız gittiğin de işe onu bıraktığını söyleyince taksici..

işim biraz daha kolayladı çünkü çalıştığı fabrikayı bilmiyordum ..

Ama zaten fabrika da değilmiş bunu da Taksici deyiverdi ..peki neredeydi.!.

Ben biraz sağlık sorunundan yani bayıldığını taksiciye söyleyince ..

hanfendi o zaman Müzeyyen hanım diğer fabrikada orası neresi şehrin diğer ucu..

maden ocaklarının tam ortasında asbest su boruları yapımı yeri dedi..

Şaşkındım ama el mecbur neredeyse arkadaşımı bir an önce bulunduğu yerden almalıydım ve.. bir hekime göstermeliydim.. sonun da neredeyse yaklaştık dedi taksici baya yol kat etmiştik ya .. hayır olsun burası acayip toz duman.. zaten havası il olarak çok da iyi değildi ya Zonguldağın da... gördüğüm ve gitgide yaklaştığım alan baya hava muhalefeti olarak sisli dumanlı.. ve değişik bir gaz içerikli kimyasal karışım kokuyordu.. yüzümün ağız, burun kısmıma yanımda tesadüfi getirdiğim maskelerden birini taktım ..

Taksiden indim ..şimdi fabrika bekçisinden yol tarifi aldım.. ilerledim karşıma fabrikanın iki uzun koridor çıktı.. Sonunda soldaki odadaydı canım dostum..

başında doktor önlüklü biri.. Merhaba dedim kendisine ve arkadaşımda sedyeye uzanmış yatıyordu..

Beyaz önlüklü kişi ben bu fabrikanın revir doktoruyum dedi Müzeyyen hanımın bu ilk bayılması değil hanımefendi dedi ..

Gözlerim büyüdü birden bu lafı söyleyince arkasında da ekledi..

bizim burda yeterli techizatımız bulunmamakta..

o yüzden sadece ilk müdahaleyi yapabiliyoruz ..siz en iyisi yakını iseniz onu bir tam tesekküllü hastahane.. hekimine götürün ve gösterin dedi.. Hemen vakit kaybetmeden taksiye yardım alarak bindirdim Müzeyyenimi ..

ve bir yandan da kendine biraz gelen arkadaşıma sen neler yaşıyorsun da ..

sağlığını ihmal ediyorsun diye biraz sesimi yüksettim.. çünkü korkmuştum ve üzgündüm.. o da bunun farkındaydı ki gözlerime acı acı baktı..  yoğunluk bahane olamaz belki diyeceksin ama... Canancım cidden hiç fırsat bulamadım.. Bunu duymak beni daha çok sinirlendirdi.. Neyse öfkemi hastahane sonrasına saklayacağım..

Şehrin en kapsamlı hastahanesine götürdü bizi taksici ve bende teşekkür edip bir süreliğine ayrıldım .. Hastahane acil kısmından girdik birlikte.. koluna girdim hala doğru düzgün yürüyemiyordu çünkü.. Geniş kapsamlı bi tarama istedim ve yapılması biraz zaman alsada sonuçlar çıkmış.. Müzeyyen ile neyi olduğunu dinleme kısmındayız...

"Doktor bey" genceciksin daha diye söze başladı Müzeyyene bakarak ve ekledi..

neden daha evvel gelmedin ki.. baya büyük cene bir kitle var akciğerlerin de ..

ikimizde çok şaşkın ama en çok ben ve "dolu gözlerimle" doktor bey ne demek yani söyleyin dedim açık açık?

önce hafif sustu sonra devam etti şöyle ki; Müzeyyen kızım daha ileri bi tetkik ve iyi bir bakım lazım ve ne iş yapıyorsan.. O işi hemen bırakman lazım evladım dedi..

o gün ertesi apar topar iş yerine yazılı bir istifa benzeri bir mazeret yazısı yazdık birlikte ..

ve İstanbul’a Cerrahpaşa Hastahanesine gittik ..ve tabi ailesi de artık bu durumu biliyordu..

Cerrahpaşa da ki hekimler maden işçilerinin maruz kaldığı bir gaz asbest gazıyla ciğerlerinin dolu olduğunu ve .. acil vücutta oluşan kitlenin alınması gerektiğini fakat işlemin ciddi bir operasyon olduğunu.. ve belki de hastanızı kaybedebilirsiniz diyerek bizi gözyaşlarına ..

boğdular.. çok perişan olmuş ailesi ben benim ailem herkes hastahane bahçesindeyiz..

ameliyata alınmış, uzunda sürmüş ve çıkmasını.. sağ olduğunu duymak istiyoruz..

yanı başımda Müzeyyenin annesi ve babası duruyor kendi anne babam ise karşımda herkes çok endişeli..

Ohh çok şükür doktor operasyonun kritik kısmını başarıyla atlattıklarını.. şimdi ise bir süre yoğun bakımda olması gerektiğini.. söyledi.. tabi gözlerini açar açmaz normal odaya alındı..

öyle çok dua etmiştim ki ağlayarak can dostuma.. gözlerim kan çanağı olmuş acıyordu..

olsun benim için onun hayatta olması şu an önemliydi.. İstanbul’daki evindeyiz şimdi Müzeyyenin.. Aradan altı ay geçmiş canım arkadaşım baya toparlamıstı.. Aslında erken teşhis olmasaydı belki de şimdi aramızda değildi.. yine de doktoru tedbir amaçlı reçetesini ve günlük ilaçlarını.. hiç aksatmasın daha senesi dolmadı diyordu ya.. Aslında şunu diyordu arkadaşının kanser başlangıcı idi tümörü aldık.. Fakat ciddi iyi bakım lazım uzunca bir süre demek ki.. ben hayatımın şokunu yaşamıştım ve deneyimini..

Böyle akıllı bir kızın neden sağlığını ihmal edişine anlam veremiyordum hala..

ve tabi şunun da peşini bırakmadım "asbest gazı" denen lanet araştırmalarıma göre ciddi bir zehir gazıymış ve bu gaz nesilden nesile çocuklarımıza kadar geçebilirmiş.. İçim cız etti bunları öğrenir öğrenmez de can dostumun da manevi desteğiyle Zonguldak’daki o pis gaz yuvasını.. kapatmak için türlü yazılar ile devlet makamları aracılığıyla her yere başvurdum..

çok şükür bugün 6 mart 2024 günlerden çarşamba.. ve o maden etrafı ve fabrikası asbest üretim her nevi ürünleri mahkeme kararıyla açılmamak üzere kapatıldı.. Sevincimden hüngür hüngür ağladım.. İnanın hiç bu kadar mutlu olmamıştım en çok da yeni doğan nesil evlatlarımız adına bir uhh çektim .. yarabbi şükür sen başka başka pislik gaz zehir yuvalarını daha bize kapatmayı nasip eyle diye de dualar ettim..

Neden mi; her bir böyle zehir fabrikası bir sağlıklı neslin heba olması demekte ondan..

Saygı ve sevgilerimle.. Sağlıklı bir yaşam hepimize armağan gibi gelsin umarım diyerek sözlerime son veriyorum… Can dostlara ve hasta olan tüm insanlığa kurtuluş diliyorum..

İki can dost Canan ve Müzeyyen..