“Müjdeler var yurdumun toprağına taşına
Erdi Cumhuriyetim 50 şeref yaşına” diye bir 50. Yıl Marşımız var.
İşte müjde böyle olur. Yani olduktan sonra müjde (İyi haber, sevindirici haber) verilir. Onun için de marş 1973 yılında yazıldı. 1970’te yazılsa da “3 yıl sonra erecek 50 şeref yaşına” denilse müjde olur muydu?
Biz küçükken, 1960’lı yıllarda doğumların yüzde 90’ı evlerde olduğu için ve ultrason gibi cihazlar olmadığından bir kadının tam olarak ne zaman doğum yapacağı ve bebeğin cinsiyeti belli olmazdı. Mahallede bir doğum olduğu zaman 2-3 arkadaş son hızla çarşıya koşar babaya müjde verip, genellikle 1’er lira müjde bahşişi alırdık.
Aynı şekilde 24 ay askerlik yapılan o dönemlerde, oğlu askerde olan aileler tam olarak terhis gününü bilemezlerdi. Çünkü o zamanlar, internet, WhatsApp ve hatta inanmayacaksınız ama Iphone 16-17 filan da olmadığı için haberleşme ancak mektupla olurdu. O da bazen öyle olurdu ki askerdeki oğlanın “şu tarihte terhis olacağım” diye yazdığı mektup, kendisi geldikten 10-15 gün sonra gelirdi. İşte o zamanlarda da sokağın başında elinde tahta valizle askerden gelen birisini görünce hemen evlerine koşar, annesine müjdeyi verirdik. Tabii kadınlarda fazla para olmadığı için bizim müjde bahşişleri de 25-50 kuruş filan olurdu.
Örnekler çoğaltılabilir ama sözün özü; müjde, olduktan sonra, geldikten sonra, bittikten sonra verilen sevindirici haberdir. Tam bu noktada bir Türkçeci olarak bazı dilbilgisi kurallarına değinmem gerek. “Ecek-acak” gibi ekler gelecek zaman ekleridir. “di-miş” geçmiş zaman için kullanılır. Şimdiki zaman eki “iyor”dur. Geniş zaman eki de “r”dir. Bunları bilgiçlik yapmak için yazmadım. “Müjde”den bahsediyoruz ya hani? Müjdeyi ilgilendiren “di”li geçmiş zaman eki ve şimdiki zaman eki “iyor”dur. Yani yapılmış, bitmiş, gerçekleşmiş ya da bitmek üzere olup devam eden durumlar için müjde eklerini kullanırız. “Ecek-acak” gibi gelecek zaman ekleriyle kurulan cümleler müjde değil vaattir. Bizim burda da öyle durumlara “ölmemek, yazın yonca biçmek” gibi bir laf söylerler de pek hatırlayamadım.
1996 yılında Mesut Yılmaz, ANAP ile DSP, Demokrat Türkiye Partisi (Hüsamettin Cindoruk’un partisi) azınlık hükümeti kurmuştu. Bu 55. Hükümetin Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’di. Kırşehir için ilk “Hızlı Tren Projesi” müjdesi o zaman verildi. DTP’nin o zamanki Kırşehir İl Başkanı rahmetli Mehmet Metintürk, işi azami ölçüde ciddiye alıp defalarca bakanlığın kapılarını aşındırdı ama maalesef lafta kaldı. O hükümet 1999’da düştü ve o günden bugüne 12 hükümet daha kuruldu. Bu 12 hükümetin her kuruluşunda hızlı tren gündeme gelir. Yeni seçilen iktidar vekilleri her yıl yeni bir şeymiş gibi hızlı tren müjdesi verir. Artık duymaktan gına geldi ama laf açılınca hala siyasiler ısıtıp ısıtıp önümüze getiriyor.
2015 yılında zamanın iktidar milletvekili Kırşehir’e 4 bin kişilik modern bir cezaevi yapılacağının müjdesini vermişti. Bir fabrika açacağız deseler inanmazdım ama cezaevi müjdesine inandım o zamanlar. Çünkü bu iktidarın en becerikli olduğu iş, cezaevi, adliye binası ve icra müdürlüğü açmak. Bu bile Kırşehir için bir istihdam sahası diye umutlandık. Kendimce hesaplar bile yaptım. Her mahkûmu haftada 2 kişi ziyaret etse 8 bin kişi eder. Bu da 52 haftada 416 bin kişi demektir. Bunun bayramı var, yılbaşısı var… Hele bir de uluslar arası misafirlerimiz olursa noeli var, paskalyası var… Bu ziyaretçiler mahkum yakınlarına çamaşır alacak, çorap alacak, çarşıda yemek yiyecek, çay içecek. Bayağı bir para girişi olur kente diye cezaevine bile sevindik. Güya 2020 yılında tamamlanacaktı. Aradan geçti 10 yıl. İkizağıl bölgesinde 800 dönüm bir arazi tahsis edildi. Sonra 4 binden vazgeçildi, bin mahkum kapasiteli olacak denildi. Yani o da “ecek-acak”… Yine 1993 yılında başbakan Tansu Çiller (Çok acilmiş gibi) Kırşehir’e havaalanı sözü vermiş, hatta ırmak bucağı tarafında bir yer tespit edilmişti. O da ”ecek-acak”. Keçi dağda, kılı sırtında velhasıl…
Yakınlarda bir gazeteci arkadaşımız, iktidar vekilinin “müjde”lerini tek tek sıraladı. 20 civarındaki bu “müjde”lerin hepsi “ecek-acak”la bitiyor. Bu 20 maddenin 1 tanesi hariç devletin rutin işleri zaten. Karayollarının görevi belli, sağlık müdürlüğünün programı belli, milli eğitimin uygulama rotası belli. Velhasıl hepsi yıllardır ezberlediğimiz “kopyala-yapıştır” türü maddeler. Fakat bir tanesi var ki, beni gerçekten çok heyecanlandırdı. Bugüne kadar Kırşehir’e yapılmış iki büyük devlet yatırımı olan şeker fabrikasını satan bu iktidar, diğer büyük yatırım Petlas’ı satan da bu iktidarın öncülü Refah Partisi olunca insan haliyle tereddüt ediyor, “devletin mevcut mallarını satan, yeni yatırım yapar mı?” diye.
Ne kadar tereddüt olursa olsun, açıklamadaki “Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’la yapılan görüşme sonrası, Kırşehir’e MKE’ye ait fabrika kurulması onaylanmıştır” cümlesi, sanki gerçekleşmiş kadar önemli bir haber. İlk etapta 2 bin, daha sonra da 4-5 bin kişinin çalışacağı ve yer tespiti çalışmalarına başlanacağı belirtiliyor. İşsizlikten ve yatırımsızlıktan sürekli göç veren kentimize 10 kişilik bile bir istihdam sağlayan insanları, kim olursa olsun ayakta alkışlarız.
Ve lakin… 48 yıldır siyasetin kıyısında köşesinde, kimi zaman ucunda kenarında, kimi zaman ortasında merkezinde ve hatta çoğu zaman da en etkili yerlerinde bulunmuş bir insan olarak, üstüne üstlük 36 yıldır da basın camiası içinde siyaseti en yakından izleyen birisi olarak, bizim asli görevimiz araştırmak, sorgulamak, eksiği, fazlayı tespit edip her şeyin güzel olmasına katkı sağlamak…
Onun için de konunun aslını ve ayrıntılarını öğrenmek için önce Cumhurbaşkanlığı resmi sitelerine baktım (Hani Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylanmıştır diyor ya) Kırşehir’le ilgili bir yatırım cümlesine, savunma sanayii fabrika kurulumu açıklamasına rastlar mıyım diye. Göremedim. Olabilir dedim, bir de AK Parti’nin kurumsal sitelerini inceleyeyim dedim, didik didik ettim, orda da yok. Eee dursana artık işte, sen de herkes gibi 4-5 bin kişi çalışacak diye sevin, umutlan, heyecanlan. Huyum batsın işte duramıyorum. Çoğu yaşanmış, zerresi kalmış ömrümün her karesine Kırşehir’in havası, suyu, geleneği, muhalefet ruhu yerleşmiş bir kere. Daha da ötesi, hani ünlü ozan Gülten Akın, “Kırşehir’den Gelirik” adlı şiirinde;
“Başkaldırma girmiş mayasına bir kez
Baba İlyas’tan sonra
Ahi Evran Osmanlı’ya
Göğün kutsal düzenine meydan okuyan Cacabey’iyle
Başkaldırma piri Mustafa Kemal’i
Canlarla ağırladı
Güllerle karşıladı” diyor ya…
İşte bir de bu toprakların, direnme, muhalefet etme, başkaldırma öğretilerini ilçe olma pahasına karakteri haline getirmesinin verdiği onur ve refleksle geri duramadım araştırmaktan. Milli Savunma Bakanlığı ile ilgili ne kadar site, sayfa varsa taradım. Sonra MKE sitelerini, yetinmedim belki ordadır diye Sanayi Bakanlığı sitelerini…
Kimse yanlış anlamasın, habere inanmadığımdan veya aslı yok diye düşündüğümden değil; nedir, nasıl olacak, ne zaman başlar, ne zaman biter, kaça mal olur gibi bilgiler bulup da size aktarmak için uğraştım bu kadar. Yani bir anlamda vekilin sözlerinin altını doldurmaya çalıştım.
Günlerce uğraştan sonra bir bilgi edinemeyince son çare CİMER’e başvurdum. Aslında bu yazıyı geçen haftalarda yazacaktım da cevabı beklediğim için bu haftaya sarktı. Yanıt geldi. Ama maalesef beklediğim gibi değildi. “Başvurunuzu TBMM’nin ilgili birimlerine ve komisyonlarına yapınız” deniyor. Yani bizde böyle bir kayıt yok denmek isteniyor.
İlgili kurumların internet sitelerine böyle bir haberin düşmemesi, resmi kayıtlara geçmemesi hiç önemli değil. Ben sadece bir gazeteci olarak fikri takip anlamında araştırdım. Önemli olan sözlü olarak da olsa söz alınıp, onaylandığının açıklanmasıdır. Mesele bu sözleri gerçeğe dönüştürmek için en acil olan adımları atmakta. Çünkü acil olan her şey, önemli olanın önüne geçer.
Hiç zaman yitirmeden atılacak ilk adım, sayın vekilin de dediği gibi yer tespiti yapmak. Bu anlamda çok şanslıyız. Kırşehir yatırım yapmak için tam bir cennet. Ormanı yok kesilecek, nehirleri yok kurutulacak. (Altın çıkartma gibi projelerle, suyumuzu zehirleyecek, doğamızı kirletecek sodyum siyanür kullanılmasın yeter.) Yüz binlerce dönüm ekili, dikili olmayan hazine arazimiz var. Milli Emlak’tan bunun bir haritası kolayca çıkarılabilir. Sonra uzman kadrolardan bir tespit komisyonu kurulabilir. Bu komisyonda MTA’dan toprak analizi ve yer altı incelemesi için jeolog, fabrika kurulacak bölgenin rüzgar ve güneş yapısının belirlenmesi için iklim uzmanı, MKE’den teknik uzman, MSB’den yatırım dairesinden temsilci, bölgenin yeraltı sularını tespit edecek DSİ’den bir mühendis, inşaat mühendisi ve ulaşım için karayollarından bir görevli yer alabilir. Aslında hemen harekete geçilirse bu komisyonun oluşması kısa sürede gerçekleşebilir.
Yer tespiti için de alternatifimiz oldukça çok. İlk aklıma gelen Petlas’la Mucur arasında Köpekli dağları eteklerine kadar çorak hazine arazileri var. Yine TŞOF tesisleri ile Akpınar arasında, Şalgösteren ve Çukurçayır mahallesi bitimiyle Sıdıklı köyleri arasında binlerce dönüm uygun arazi var. Tabi ki her türlü olumsuzluğa karşı stratejik bir tesis olarak yerleşim yerlerinden uzak olması gerekir. Daha o kadar seçenek var ki. Bana kalsa üniversite kampüsünün 3-4 kilometre ilerisinde bir yer olması ilerisi için çok isabetli olur. Hem fabrikada çalışacak 4-5 bin kişi hem üniversitedeki binlerce öğrenci ve personeliyle dolmuş ve otobüs ulaşımının yanı sıra o bölgeye küçük çaplı raylı sistem düşünülebilir.
Dediğim gibi bu yer tespit süreci kısa zamanda çözülebilir. Asıl sorun proje, fizibilite, temel atma ve inşaat sürecinin başlaması için hummalı bir çalışma gerekiyor. Bunun için de hemen, derhal, şimdi yapılması gereken bir iş var. Aralık ayında 2026 bütçesi TBMM’ye gelecek. Tüm bakanlıklarda uzmanlar ve komisyonlar harıl harıl hazırlık yapıyor. Milli Savunma Bakanlığı’nda bu hazırlıkları yapılan heyetle en etkin biçimde ilişki kurup, bakanlık bütçesi içerisine Kırşehir’e fabrika kurulması için ödenek konulmasını sağlamadan hiçbir ilerleme kaydedilemez.
Kim ne zaman, ne ölçüde Kırşehir’e bir katkı sağlarsa başımızın tacıdır. Ama “ecek-acak”larla verilen müjdeler değil, atılan somut adımlarla mesafe alınacağı gerçeğini hiç göz ardı etmemek gerekiyor.
Şahsen ben vücudumdaki milyonlarca hücrenin her zerresinde Kırşehir’in izleri ve etkileri olduğu için somut adımları hasretle, umutla, heyecanla bekliyorum.
Her şey çok güzel olur umarım.