ANADOLU’DA GÖRKEMLİ ÖZVERİ GÖRÜNTÜSÜ

 Sabah uyanınca telefonuma baktım. Gazeteci Yalçın Bayar’ın WatSap’tan gönderdiği yazıyı içselleştirerek okudum, etkilendim!

İnternet ortamında araştırdım. Usta gazeteci Yılmaz Özdil’in 30 Ocak 2021’de Sözcü Gazetesindeki köşesinde yayınladığını buldum.Yazarın hoşgörüsüne sığınarak metni okurlarımla paylaşmayı yeğledim.

Ahmet Efendi

 

Sene 1958'di.

Gencecik gazeteciydi.

Haberini yapmak üzere, o sırada yeni kurulan Eskişehir Akşam Yüksek Ticaret Okulu'na gitti.

Kapıda bekçi vardı.

Kartını uzattı, müdürle görüşmek istediğini söyledi.

Bekçi kartvizite baktı… Sonra kim olduğunu, adını ve işini sordu!

Genç gazeteci vaziyeti anlamıştı, bekçi okuma yazma bilmiyordu.

Haberine dahil etmek için bekçinin adını not defterine kaydetti.

Ahmet Yuşan'dı.

Genç gazeteci hem haberini yaptı, hem de o okula kaydoldu.

Eskişehir Akşam Yüksek Ticaret Okulu'nun ilk kayıtlı öğrencisi oldu.

Bu mütevazı okul, önce iktisadi ve ticari ilimler akademisine dönüştü, sonra Anadolu Üniversitesi'ne dönüştü.

Yıllar yılları kovaladı…

O genç gazeteci, Anadolu Üniversitesi'nin rektörü oldu.

Bütün ömrü o üniversitede geçen bekçi Ahmet Yuşan'ın yaş haddinden emekliliği geldi.

Rektör, bu emektarın emeğine büyük saygı duyuyordu.

“İstersen kal” dedi.

Ahmet Yuşan'ın gözleri parladı.

Kendisi okuyamamıştı, okuma-yazma bile öğrenememişti amaonbinlerce öğrencinin diploma almasına, meslek sahibi olmasına şahitlik etmişti, bu üniversite onun hayatının anlamıydı.

Rektör, elini omzuna koydu, “bizimle kal, rektörlük senatosunda çalışmaya devam et” dedi.

Senato odasının anahtarını Ahmet Yuşan'a teslim etti.

81 yaşına kadar çalıştı, 81…

Akademisyenlerin babası, öğrencilerin dedesiydi.

Üniversitenin adeta sembolü, olmazsa olmazıydı.

Son nefesini verene kadar üniversitede mesai yaptı.

Rahmetli oldu.

Rektör kendi elleriyle Ahmet Yuşan'ın yüzünün kalıbını almıştı.

Kendi elleriyle büstünü yaptı.

Tören düzenledi.

Üniversitenin tüm akademik kadrosu hazır bulundu.

Okuma yazma bilmeyen bekçi Ahmet Yuşan'ın büstünü üniversite senatosunun girişine dikti.

Dünyada örneği yoktu.

Hâlâ yok.

O rektör…

Mustafa Kemal aydınlanmasının vücut bulmuş hali, daima ilham aldığımız, rol modelimiz, Profesör Yılmaz Büyükerşen'di.

Eğitimde olduğu gibi, şehircilikte de mucizelere imza attı, Anadolu bozkırının ortasında, pasaportsuz gidilen Avrupa şehri yarattı, kirlilikte rekor kıran Porsuk Çayı’nı gondollarla dolaşılan, balık tutulan hale getirdi, devletten tek kuruş almadan şehrin tüm altyapısını değiştirdi, denizi yok, plajı var, yelken kursu veriliyor, kano şampiyonası düzenleniyor, milyon metrekareden büyük parklar yaptı, planetaryum kurdu, bilim deney merkezi kurdu, yıl boyunca milyonlarca insan geliyor, Türkiye'de sadece Eskişehir'de bilim kuyruğu oluyor, Masal Şatosu'nu Kapadokya'dan fazla turist geziyor, beş yıldızlı otel sayısı 100'ü çoktan geçti, yedi sahnesi olan şehir tiyatrosu kurdu, senfoni orkestrası kurdu, operayla baleyle tanıştırdı, bu şehrin çocukları Beethoven'la Bach'la Mahler'le büyüyor, İdil Biret'le Fazıl Say'la Gülsin Onay'la Genco Erkal'la Bedri Baykam'la tanışıyor, Yunus Emre'yle Aşık Veysel'le Dede Korkut'la büyüyor, bu şehrin çocukları sanatla, tarih şuuruyla, doğayla, hayvan sevgisiyle, zihinlerine duvar örmeden, çocukluklarını, gençliklerini yaşayarak büyüyor, Türkiye'de eşi benzeri olmayan müzeler kurdu, Türkiye'nin ilk Kurtuluş Savaşı Müzesi'ni kurdu, Odunpazarı Modern Müze'yi görün, iddia ediyorum, Eskişehir'in Türkiye'den yıllarca ilerde olduğunu görürsünüz, gözlerinize inanamazsınız, belediyenin bünyesinde açılan kurslarla her yıl 15 binden fazla kadın ve çocuğa meslek edindiriyor, kadın kooperatifi kurdu, bedensel engelli yurttaşlarımız, kimseden yardım almadan, Türkiye'de sadece Eskişehir'de dolaşabiliyor, kimseden yardım almadan, Türkiye'de sadece Eskişehir'de sosyal hayata katılabiliyor, zihinsel engelliler ve alzheimer hastaları için bakım merkezleri kurdu, otizmli çocuklar için bakım merkezi kurdu, yerli tohum üretiyor, fideleri çoğaltıp çiftçiye ücretsiz dağıtıyor, öldü denilen Türk ipeğini canlandırdı, üretici market kurdu, halk süt kurdu… Sadece Türkiye'de değil, dünyada bu kadar kısa sürede, böylesine olumlu yönde gelişen bir başka şehir yok.

Atatürk vizyonunun, bağımsız ruhun, aklın, bilimin, kültürün, sanatın, insana saygının, hoşgörünün, emeğin, vicdanın eseridir bu.

Ve önceki gün, dünyanın en güvenli şehirleri açıklandı.

Eskişehir 8'inci sırada…

431 şehrin yeraldığı listenin ilk 50'sinde sadece bir şehrimiz var.

Eskişehir.

Bir önceki sene 15'inciydi.

Geçen sene 10'uncuydu.

Şimdi, 8'inci sıraya yükseldi.

Profesör Yılmaz Büyükerşen, okuma yazma bilmeyen bekçi Ahmet Yuşan'ın büstünü üniversitenin kapısına dikerken, şu tarihi konuşmayı yapmıştı: “Bu kuruma, akademisyen ve diğer görevliler olarak hizmet edenlerin en kıdemlisi Ahmet efendidir, ben sizler adına, profesöründen asistanına, genel sekreterinden en küçük memuruna kadar, hepimizin hizmetlerinin sembolü olarak, Ahmet efendinin büstünü kurumumuza armağan ediyorum, üniversiteler yalnızca yasal mevzuatla ayakta durmaz, akademik hayatta gelenek, görenek ve adetler, en az yasal mevzuat kadar önem taşır, bunu hiçbirimiz aklımızdan çıkarmamalıyız, ben hepiniz adına Ahmet efendiye teşekkür ediyorum, Ahmet efendinin şahsında hepinize teşekkür ediyorum.”

Eskişehir'i Avrupa şehri yapan… Eskişehir'i dünyanın en güvenli şehirlerinden biri yapan vizyon, işte budur.

Çünkü güvenlik denilen kavram aslında, askerden polisten bekçiden ibaret değildir, kelepçe-cop değildir, hötzöt hiç değildir…

İnsana güvendir.

Görev aşkına, emeğe, geleneğe göreneğe… Liyakata güvendir.

Okuma yazma bilmeyen, ama hayatını bilim yuvasına adayan bekçi Ahmet efendinin şahsında… Türkiye'ye bu gururu yaşatan, varlığıyla onur duyduğumuz

Profesör Yılmaz Büyükerşen'e teşekkür borçluyuz.

*

Başta Yılmaz Büyükerşen olmak üzere emeği geçenleri kutlarım.

Eskişehir’in toplam üç ay süreli ilkbaharı ve yazı var. Diğer ayları soğuk geçmekte olan bir kara ikilimi hüküm sürmektedir.

Yılmaz Büyükerşen Balmumu ve Heykelleri Müzesi görülmeye değer… Giriş ücreti 30.- TL...

Şimdi şiirimize dönüş yaparak yazımızı nakışlayalım.

*

Eskişehir


Bir insan selidir Kentpark’a akan
Balmumu Müzesi, apayrı mekân
Yunus Emre, özdeş Eskişehir’le
Özgünlüğü görür sevgiyle bakan.

Türkiye’min ortasında yer alır
Şirin parklarında kuşları şakır
Gezenler bu kente diyemez bozkır
Önderliği görür ilgiyle bakan.

Külliye, medrese sıralı bir bir
Bulvarları ile bayındır şehir
Yazmaz mı bu ili görünce şair?
Güzelliği görür ezgiyle bakan.

Her mevsimi yerli turiste gezi
Birlik olur Türkmen, Tatar, Çerkezi
Okulları bilim, kültür merkezi
Özelliği görür sezgiyle bakan.