Son zamanlarda Seyfe Gölü’nde şiirlere, türkülere konu olan allı turnalar, sunalar, gövel ördekler artık görülmüyor. Seyfe Gölü’nün simgesi flamingolar artık rahmetli Ömer Çetiner’in fotoğraflarında kaldı. “Allı Turnam bizim ele uğrarsan” diye başlasa bile türküler, artık onlar da Seyfe Gölü’ne küsmüş, gelmiyorlar. Göl alarm veriyor dostlar!…
Bilindiği gibi sulak alanlar yeryüzünün en zengin ve üretken ekosistemlerini oluşturmaktadır. Bu alanlar, yöre insanlarına ve ülke geneline sayısız yarar sağlayan oldukça karışık doğal sistemlerdir. Bunlar, yeryüzünde başka hiçbir ekosistemle karşılaştırılmayacak derecede değerlidir.
Dünya nüfusunun hızla artması, kırsal kesimden kentlere göçü artırmıştır. Şehirleşmeyle birlikte tüketim alışkanlıkları değişmiştir. Sanayileşmeyle birlikte doğal çevre üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadır. Bu da sulak alanlar içinde ve çevresinde yaşayan tüm canlılar için olumsuz koşullar yaratmıştır.
İlimizin gurur kaynağı Seyfe gölü için de aynı durum söz konusudur. Turnaların konağı, yüzlerce kuşun barınağı olan bu göl eşsiz ekosistemi ile Uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile doğal koruma alanı sayılmıştır.
Bu ekosistemi tehdit eden çeşitli etmenler bulunmaktadır. Bunlardan ilki iklim değişikliği ile yöreye düşen yağış miktarının azalması ve gölü besleyen pınarların kuruması ikinci olarak yaz aylarında görülen aşırı buharlaşmadır. Ancak bundan daha tehlikelisi çevrede birçoğu yasal olmadan açılan 1650 adet derin su kuyuları yeraltı sularının azalmasına neden olmuştur. Bu kuyuların tarımda aşırı kullanılması sonucunda çevredeki yerleşim yerlerine giden sular da azalmıştır. Bu kuyulardan 350 kadarının kapatılması soruna çözüm olmamıştır.
Bütün bunlara ek olarak çevre köylerden kaynaklanan kirlilik de göldeki su kalitesini olumsuz etkilemektedir.
Seyfe Gölü, doğa turizmi açısından son derece önemli bir konuma sahipken, artık bu fonksiyonunu kaybetmek üzeredir. Seyfe Gölü’nde 1998’de yapılan gözlemlerde 215 tür kuşun barındığı, bunlardan 124’ünün yaz aylarında gölde ürediği belirlenmiştir. Daha sonraki yıllarda kuş popülasyonunda hızlı bir azalma saptanmıştır. 2009 yılında bu sayı 81 türe düşmüş; günümüzde bunun ancak yarısı gözlenebilmiştir.
Bütün bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi başımıza bir de maden tehdidi çıktı. Ramsar Sözleşmesi gereği korunması gereken alan içine hükümet tarafından maden arama ruhsatı verilmiş. Bu nasıl bir çelişkidir anlamak imkânsız.
Korkarım gelecekte Seyfe Gölü kalmayacak. Bu üzücü durumdan kurtulmak için mutlaka etkin önlemler almak gerekmektedir. Bunların neler olduğunu maddeler halinde sıralayacak olursak:
1. Sulak alanın izleme ve denetleme faaliyetlerine hız verilmelidir.
2. Göl çevresinde aşırı avlanma önlenmeli, hatta Malya ovası dahil bütün çevre av yasağı kapsamına alınmalıdır.
3. Göl çevresindeki kaçak kuyular kapatılmalı, vahşi sulama ile tarım yapılmasını önleyen tedbirler alınmalıdır.
4. Göle giden kanal ve dere yatakları temizlenip, suyun göle ulaşımı kolaylaştırılmalıdır.
5. Göle zarar veren suni gübre ve tarımsal ilaçlardan kaynaklanan kirliliğin ve evsel atıkların göle ulaşmasını önleyecek tedbirler alınmalıdır.
6. Mucur ilçesi ve göl çevresindeki yerleşim yerlerine alternatif içme suyu kaynakları araştırılmalıdır.
7. Bu maddelerden belki de en önemlisi, çevredeki yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını zehirleyecek, doğal yapıyı bozacak madencilik faaliyetlerine son verilmelidir.
8. Okullarda öğrencilere yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılmalı, basın ve yayın kuruluşları da bu doğal zenginliğin korunması konusunda çabaya katılarak halkı bilinçlendirme faaliyetlerinde bulunmalıdır.
9. Son olarak, Seyfe Gölü’nün ve dolayısıyla Kırşehir yöresi ekosisteminin korunması için atılacak adımların uygulanması sürecinde resmî kurum ve kuruluşların, çevreci sivil toplum kuruluşlarının, üniversitemiz ve özel sektörün acil önlem planı hazırlayıp işbirliği yapmaları gerekmektedir.
Korkarım gelecekte Seyfe Gölü kalmayacak. Seyfe Gölü için atılacak her adım, Kırşehir doğası için son derece hayati önem arz etmektedir. Kırşehirli hemşerilerim, doğaseverler, hepinizin bildiği gibi bu doğa bizim malımız değil, bizden sonrakilere devretmemiz için bırakılmış bir emanettir. Emanete hıyanetlik olmaz…
Ben de geçmişte Seyfe ile ilgili bir şiir yazmıştım:
SELÂMIM SÖYLE
Allı turnam bizim ele varırsan
Seyfe’de bir seyran eyle ne olur.
Köye varıp eşi dostu sorarsan
Uğrayıp bir selâm söyle ne olur.
Seyfe’nin gölünde kuşlar konaklar
Suları her kuşu candan kucaklar
Dağlar bin bir türlü canlıyı saklar
Uğrayıp bir selâm söyle ne olur.
Baharda bereket verir her ürün
Toprak coşar doğa canlanır bütün
Malya Çölü derler ovayı görün
Uğrayıp bir selâm söyle ne olur.
Gözümde tütüyor Türkmen elleri
Ne hoştur orada bahar yelleri
Kıra çıkar köyün en güzelleri
Uğrayıp bir selâm söyle ne olur.
Kına yakmış kardan beyaz elleri
Görünce titriyor gönül telleri
Şekerden tatlıdır yârin dilleri
Uğrayıp bir selâm söyle ne olur.
Kimsede kalmasın hüzün ve keder,
Huzur afiyette olursa her yer,
Seyfî de Tanrı’ya daim şükreder,
Uğrayıp bir selâm söyle ne olur.
Kırşehirli, çevrene, doğana, Seyfe Gölü’ne sahip çık… Seyfe türkülerde, şiirlerde kalmasın.