“AHMAK! ve AKIL”

Ahmak kelimesi, Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe sözlüğünde; aklı az, görüşü kısa olan diye tanımlanmış. Türkçe sözlükte de, aklını isabetli kullanmayan, uçarı, derinlemesine düşünmeyen, nefsine uyan… anlamlarını içeriyor.

Ahmak kelimesi hakkında Türk dünyasının en büyük en ciddi sözlüğü şunları yazıyor: “Pek akılsız, “sersem”, “şaşkın”!

Ahmakane, ahmak olana yakışacak şekilde, ahmakçasına,

Ahmaki, ahmaklık, akılsızlık,

Ahmakıyyat, ahmaklık, akılsızlığı ilke edinmek,

Özet anlamı, aklını yerinde ve isabetli kullanmayan, pek akılsız, şaşkın, uçarı…

Görüldüğü gibi bu kelime, muhatabı kim olursa olsun, aklın kullanılmasıyla ilgilidir. Derinlik ve genişlik olarak kişiyi aşağılama, küçük düşürme, şeref ve haysiyetine dokunma anlamına gelmiyor. Bu kelime daha geniş belirlemeyle aklın dağınık kullanılması, gelişigüzel kullanılması anlamını içermektedir. Yahudiye sormuşlar, en akıllı kimdir? O da “anısından akıllı olarak doğan kişi değil, aklını zamanında ve yerinde isabetli kullanandır” demiş! Bu kelimeyi günlük hayatımızda da sık sık kullanmaktayız: “Ahmaklık yapma ahmak olma!” diye tembih, ikaz anlamında kullanırız. “Aklı olmayan delidir, aklını kullanmayan sefihtir. Aklı az olan da ahmaktır. (Imam-ı Rabbani)

“Anadan doğma körlerin doğmasını sağlamak, hatta ölüleri diriltmek bana güç gelmedi fakat, ahmak olana, doğru sözü anlatamadım. (İsa aleyhisselam)” Ahmağa verilecek en güzel cevap suküttür. (İbn-i Hibba)

Bir de Feridun Fazıl Tülbentçi’nin “Atasözleri ve Deyimler” sözlüğüne bakalım: Bu sözlerin tümü de aklını isabetle kullanmamak, yanlış, yüzeysel kullanma, anlamına gelmektedir. Anlambilim açısından Ferit Develloğlu’nun sözlüğü ile örtüşmektedir.

-Ahmak, ahmağı bulur- Ahmak gelin, yengeyi halayık sanır. Ahmakı yol kocaltır. Ahmak misafir ev sahibini ağırlar. Ahmak olan her zaman düşer. Ahmak olana söz anlatmak dağda domuz gütmeye benzer. Ahmak o dur ki, dünya için gam yiye, ne bilirsin kim kazan kim yiye. Ahmak toplamış akıllı yemiş. Ahmağa yüz, abdala söz vermeğe gelmez. Ahmak ata binmişte bey oldum sanmış.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açılan dava iki-üç yıldır sürüp gidiyor. Bu sözün söylendiği zaman kesitinde, İmamoğlu’nun kazandığı dava, hiç gereği yokken, aynı zarftaki üç oydan birini iptal eden kurula, “bu karar ahmakçadır” eleştirisi üzerine açılmıştır. Bunun iç işleri bakanına mı, kararı alan kurula mı söylendiği de belli değildir. Suç yok ki, kasıt aransın. Suç yok ki, “şüpheden sanık yararlansın”. Hukuk misyonu ve nosyonu olmayan biri bir karar vermiş, siyasi yaranma-siyasi yaklaşma kararı.

“Bir kuyuya bir deli bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış!” Siyasi rakibinizi geçemeyeceğinizi anlayınca, onu atlatmak için iftira, şantaj, yüzeysel değerlendirme, partizanlık, kazanma hırs ve ihtirasını kullanmayacaksınız. Siyasette aşırı ihtiras, felaket getirir. Rakibinizi geçmek için ondan daha çok çalışacaksınız. Erdem, ahlak, adalet, hakkaniyet duygularınızı yüksek tutacaksınız. Hukuka siyaset katmayacaksınız. Hukuk bilimini ve uygulamasını özerk bırakacaksınız. Parti hukukunu, genel hukuk kuralları gibi yutturmaya çalışmayacaksınız. Demokrasilerde “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin amacı budur. Ama bunları, anayasaya uymayan bir iktidara anlatmak, anlatmaya çalışmak da ahmakçadır! Ne yapalım, kaderimiz!

Hukuk, objektif maddi ve manevi deliller arar. Şüphe üzerine hüküm kurulmaz. Ne demiş Napolyon, “zafer, ısrar edenlerin ve dayananlarındır!”

Eninde, sonunda İmamoğlu, zaferi kazanacaktır! Sabır ve direnme altından kıymetlidir! Hukuk, siyasete değil, siyaset hukuka uymalıdır! Aksi halde ikisi de değerini kaybeder.

Dini Terimler Sözlüğü, cilt:1, Feridun Fazıl Tülbentçi, Türk Atasözleri ve Deyimleri, 1977, İnkılap ve Aka Kitapevleri, s. 35, İstanbul. Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Sözlük, Ankara.