ACEMİ ŞAİR AYDIN BATTAL

Türkiye onu kaybettiği muhtarlık seçiminden sonra paylaştığı bir video ile tanıdı. Paylaşımında okuduğu şiirde kaybettiği muhtarlık seçiminden dolayı köyüne ve akrabalarına sitem ediyordu. Doğal bir şekilde konuşması ve içten tavırları ile birçok kesimin ilgisini çekti. Hiç ummadığı bir şekilde sosyal medyada ‘viral’ oldu. TV, gazete ve sosyal medya platformlarında haber oldu. Köyüne kadar gelip söyleşi yapan muhabirler ve ana haber sunucuları onu ülke gündemine taşıdı. Ancak onca emeği hızlıca tüketip, hızlıca arşive kaldıran tüketim çağında bu ilgi de kısa sürdü.

Kimden bahsediyoruz? Kuşkusuz kendi deyimiyle ‘Acemi Şair’ Kırşehirli Aydın Battal’dan…

Alçakgönüllü bir tavırla kendisini şairlerin en acemisi gören Aydın Battal’ın bu şekilde bir ilgi görmesini sağlayan muhtarlık yarışında diğer adaylardan farkı neydi? Elbette garibanlık, çobanlık, fakirlik, şairlik ve bir de feylesofluk… Ne de olsa Anadolu’da köy filozofuna feylesof denir ve işin özü doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar!

Kendi sözleriyle de işin o özüne işaret ediyordu:

“Üstüme üç kusur yazıldı. Biri garibanlık, biri ‘fakırlık’, biri de niye olduğunu bilmediğim bir şekilde şiir yazmak oldu.”

Şair ulusal çapta böyle bir üne kavuştuktan sonra TRT’deki Gönüldağı dizisinde birkaç defa rol aldı. Dizide rol icabı seçimi kazanmış olsa da oynadığı rolün maddi karşılığını alamadı. Onca ilgi ve ün ne yazık ki yoksulluğundan henüz bir şey eksiltmedi.

Onca emeğe ve çabaya karşılık içine düştüğü yoksulluktan neden kurtulamaz? Bir insan kendini neden çaresiz hisseder? Hayat neden adil ve eşit değildir? “Ben niye ‘fâkırım’?” diye paylaşılan bir söyleşisinin sonunda trajikomik bir duruma işaret ediyordu.

“Zaten bir gün kendimi mahkemeye vereceğim. Fikrim, düşüncelerim, ben niye böyleyim? Ben niye ‘fâkırım’? Zengin yaşarken ben niye rezil yaşıyorum? Araştırılsın arkadaş! Ben niye böyleyim? Bu kadar işte çalıştım, Türkiye’nin yarısını gezdim. Beş-altı tane yabancı ülkeye gittim. İsrail’e gittim, Lübnan-İsrail savaşı çıktı, canımızı zor kurtardık. Cezayir’e gittim bir hafta sonra darbe oldu. Tunus’a gittim, Arap Baharı patladı. Niye ben tutunamadım ya! Gidip çalışıyoruz eve çay, şeker, ekmek alıyoruz, un alıyoruz. Ertesi gün bitiyor. Niye bitiyor? Araştırılsın! Gerekirse tıp araştırsın. Niye fakirim? Kaderimle hesaplaşmak, insanlarla hesaplaşmak, sistemle hesaplaşmak, her şeyle hesaplaşmak istiyorum, Fakir olma sebebim ben ise beni ömür boyu hapse atsınlar.”

En son Ahilik ile ilgili yazdığı bir şiiri* okuduğu paylaşımında ise sözleri oldukça sitemlidir. Çünkü Aydın Battal’ın ününden ve sanatından biraz olsun faydalanmak isteyen mülki yöneticiler onu Kırşehir’de düzenlenen Ahilik Haftası etkinliklerine götürür ancak şiirini halka okuyacağını düşünürken protokolde oturan birkaç kişiye alelacele okumak zorunda kalan ‘acemi’(!) şairimiz hayal kırıklığına uğrar. Bu durumu da engin gönlüyle “Çevre kirliliği gibi durduğun zaman her topluma almıyorlar.” diyerek eleştirir.

Tüm bunları düşünürken Aydın Battal’ın hayatına ve gösterdiği onca çabaya da bir yakından bakalım.

Aydın Battal, 1975 yılında Kırşehir Akpınar ilçesine bağlı Aşağı Homurlu köyünde dünyaya gelir. Kendi deyimiyle annesi onu ‘yazıda sığır güderken’ doğurur. İlkokuldan sonra henüz 10-11 yaşlarındayken babası komşu köy olan Tatarilyas köyüne koyun gütmesi için gönderir. Eve para gerekiyordur ve artık çocukluk devri hızlıca kapanmıştır. Gittiği köyde ahırın bir köşesinde koyunlarla birlikte yatıp kalkar. Çocukluğunu tatmadan büyüdüğü yoksul evleri burnunda tüter. Kaçıp eve gitse de babası tekrar gönderir. İlk şiirini de işte o zaman koyunların peşinde gezen bir ‘çocuk’ olarak kaleme alır. Daha sonra büyür, gençlik çağına gelir, evlenir. 12 çocuklu bir ailede geçim zordur elbette. O da geçimini gurbette arar. Kalıpçı çırağı ve soğuk demir ustası olarak inşaatlarda çalışır. Ekmeğinin peşinde gittiği Libya, Cezayir, Tunus, Afganistan, Azerbaycan, İsrail ve Kuzey Irak’ta türlü macera ve zorluklar yaşar. Daha sonra köyünden ayrılmaz ve aldığı koyunlarla birlikte tekrar çocukluk mesleği olan çobanlığa döner. Koyunların peşinde yine dere, tepe dolaşırken bir yandan da şiir yazar. Fırsat buldukça o şiirleri okuyup sosyal medyada paylaşır. Yaşadıklarını, görüp duyduklarını saza dökmese de söze dökmekte oldukça yeteneklidir. Yazdığı şiirleri saza dökme işini ise sabırla günümüz sanatçılarından bekliyor. Çünkü yaşadığı topraklar bu konuda çok verimli. Kırşehir ne de olsa Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Çekiç Ali, Aşık Said gibi birçok ozan ve halk şairi yetiştirmiştir.

Tüm bu yaşadıkları bir yana şairin dört çocuğu var. Kızı Gonca, hemşire olarak göreve başladı. Oğlu Metehan ise başarılı bir öğrenci olarak Hacettepe Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünde okuyor. Bu hayatta sahip olduğu en büyük serveti de eşi ve çocukları olsa gerek.

Ozanların, şairlerin yaşarken değerlerinin bilinmesi dileğiyle yolun aydınlık olsun Aydın Battal…

*Ahilik Haftası ile ilgili yazdığı şiir

Sana kutlu olsun Ahilik Haftası

Bozkırın efesi ilim Kırşehir

Bu kültür ve esnaf, komşu yasası

Bilmeyen kalmasın duysun Kırşehir

Yiğitlik cömertliktir felsefesi

Kültürün yaşayan bir canlı sesi

İlimin dünyada şanlı rütbesi

Ahilik ocağı pirim Kırşehir

Hacıbektaş-ı Veli, Ahi Evran'ı

Daha unutulan pirler kervanı

Nice Allah dostu ilim irfanı

Dünyaya açılan bilim Kırşehir

Paylaşmaktır Ahilik işin özünde

Dünyayı verseler yoktur gözümde

İki elma oturmuş mahsun yüzümde

Sevdayı seninle bildim Kırşehir

Sağımda Kaman'ı, solum Çiçekdağı

Akpınar'dan sonra gelir Özbağ'ı

Pekmezin atası, özü Dinekbağ'ı

Ahiler şehri canım Kırşehir

Akçakent, Boztepe, Mucur bir yanım

Ahiler yetiştiren âlim ocağım

Aşıkpaşa, Cacabey lala her yanım

İlim irfan yuvası, ilim Kırşehir

[Aydın Battal]