Karaman’da her yıl 13 Mayıs günü Karamanoğlu Mehmet Bey’ in 13 Mayıs 1277 tarihinde yayınladığı "Bugünden Sonra Divanda, Dergahta, Bargahta, Mecliste ve Meydanda Türkçeden Başka Dil Kullanılmayacaktır" fermanı nedeniyle Türkçülük günü olarak kutlanmaktadır.
Ancak Karamanoğlu Mehmet Bey bu fermanı yayınlarken, Kırşehir'de yaşadığı esnada Anadolu'nun Moğollar tarafından işgal edilmesi nedeniyle Karamanoğullarına siyasi ve kültürel anlamda müşavir olarak görevlendirilen Aşık Paşa'nın babası Muhlis Paşa'dan esinlendiği ve yayınlanan bu fermanın arka planında Muhlis Paşa'nın olduğu tarihçiler tarafından söylenmektedir. Ama hal böyle iken nedense her yıl 13 Mayıs’ta Karaman’da kutlanan Türkçülük günü Kırşehir’de kutlanmaz. Maalesef Kırşehirliler nasıl bir toprakta yaşadığının farkında değiller tüm kurumlarıyla bir gaflet uykusundalar. O nedenle böyle özel günlerde, böylesine önemli konuları “Birileri yatmış olduğu gaflet uykusundan uyanırlar mı?” düşüncesiyle güdeme getirmeye çalışıyorum.
Bu nedenle Türk Tarihiyle birlikte Kırşehir’ in tarihini yazan Cevat Hakkı Tarım’ın “Bir gün Türk kültür hazinesinin ana kaynağını aramaya çıkanlar, mutlaka Gül şehri/Kırşehir'ine uğrak vereceklerdir“ sözünü çok anlamlı buluyorum. Çünkü Kırşehir'de yaşıyor olmak, Türklük şuuru taşıyan her Türk için büyük bir nimettir. Türk'ün ve Türkçenin Anadolu'daki tarihinin ön sözüdür Kırşehir.
Horasan erenleri, Ahmed Yesevi'den aldığı emaneti ilk önce bu topraklara teslim etmişler, Türk tarihinin en büyük devletinin ruh ve fikir tohumlarını burada ekmişlerdir.
Ahi Evran-ı Velî ile Anadolu'da ilmek, ilmek dokunan Ahilik, şecaat ile mahviyeti buluşturmuş, “alan değil veren el olmak” felsefesini zamanla bütün Türk dünyasına yaymıştır. Türk'ün “delikanlı” yanı, mayasında zaten var olan fütüvvetin sevgi, saygı, cömertlik, diğerkâmlık, hoşgörü, liyakat, adalet değerleriyle birleşince Ahilik felsefesi, Türk tarihinin Kırşehir mahreçli şeref sayfalarına altın harflerle yazılmıştır.
Türk Dilinin Anadolu'daki ilk büyük soluğu olan 1330 yılında Kırşehir’de yazılan 10 bin 600 beyitlik "Garibnâme"siyle Âşık Paşa bu topraklarda yaşayan, bu topraklarda ölen Türk Büyüklerindendir.
Garibnâme’nin asıl değeri, Türk topraklarında Türkçenin horlandığı bir devirde Türk’e kendi öz diliyle seslenen bir şaheser olmasından kaynaklanmaktadır. Keza Ahi Evran'ın halifesi olduğu bilinen ve Anadolu'da Garibnâme'den sonra 1317 yılında yazılan 4 bin 437 beyitlik en büyük manzum eser olan Mantıku't-tayr'ı (Kuş Dili) Kırşehir’ de kaleme alan şair Ahmed-i Gülşehri de Kırşehir'in yetiştirdiği büyük şahsiyetlerdendir.
En büyük Türk şairlerinden 1307 yılında 573 beyitlik yazılan Risaletü’n–nushiye; Türk tasavvuf edebiyatının şahikası Yunus Emre tarafından Kırşehir’de yazılmıştır. Yani eserlerini daima Türk Dili ile yazan Yunus Emre’de bu topraklarda yaşamıştır.
Bu konuda en son sözü bu yazıyı kaleme almadan önce birkaç günlüğüne Kırşehir’ de misafir edilerek Kırşehir’ in tarihi yerlerini gezen yıllar önce kendisiyle tanışma şerefine eriştiğim araştırmacı, yazar ve büyük tarihçi Prof. Dr. İlber Ortay’ lı Hocam da Kırşehir yer alan Sulhanlı kasabasındaki Ziyarettepe'de bulunan Yunus Emre’ nin türbesini ziyaretinde önemle ve üzerine basarak Yunus Emre’ nin Kırşehir’de yaşadığını ve bu topraklarda öldüğünü söylemiştir. Eğer her yıl 13 Mayıs’ ta Karaman’ da Türkçülük günü kutlanıyorsa;
Türk diline kimse bakmaz idi,
Türklere hergiz gönül akmaz idi.
Türk dahi bilmez idi bu dilleri,
İnce yolu ol ulu menzilleri
dizeleriyle birlikte “Garipname“ gibi eseri Türk Diline kazandıran Aşık paşadan.
Ahmedi Gülşehri'nin yazmış olduğu “Mantıkut Tayrı“ gibi Türkçe eserden.
Yunus Emre'nin Türkçe yazmış olduğu “Risaletü'n-Nushıyye“ (Yunusun Divanı) eserlerinden dolayı Kırşehir’de de kutlanması gereklidir. Çünkü bu üç büyük ve önemli eserler Kırşehir’ de yazılmış Karamanoğlu Mehmet beyin yayınladığı fermanın arkasında Aşık paşa’ nın babası Muhlis paşa vardır. Bundan dolayı da araştırmacı yazar ve tarihçiler Kırşehir için “TÜRK DİLİ’NİN BAŞKENTİ“ ifadesini kullanmaktadırlar.
Hadi diyelim ki Karaman kutluyor, bırakın kutlasın sesimizi çıkarmayalım ama Kırşehir’ de de kutlansın zira un bizim, şeker bizim, yağ bizim, helvayı da biz yapmışız gelin görün ki başkaları yiyor.