Kırşehir Hastanesiyle ilgili anılarımın üçüncü ve son bölümünü yazmaya çalışacağım.

İki hafta önce yazmış olduğum yazımın son bölümünde araç parklarına değinmiştim. Ama engelli araç parkına değinmedim. Hastanede engelli araç park yeri var ama yeterli değil, yeterli olmamasına rağmen mevcut engelli araç parkına engelli olmayanlar araçlarını park ettikleri için engelli vatandaşlar mağdur oluyor. Burada iş güvenlik personellerine düşüyor. Bu alana engelliler haricinde araçlarını park edenlere izin verilmemelidir.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet’in ilanından sonra “Cephelerdeki savaşları kazandık ama gerçek savaşımız şimdi başlıyor oda cehalettir” diyerek adeta bu günleri görmüştür.

Nöroloji polikliniğinde doktorun yanından çıkan bir kadına sıra bekleyen bir başka kadının “Doktorun yazdığı ilaçları eczaneden almadan neler olduğunu öğren bana söyle, doktor sana gereksiz ilaçlar yazmışsa ben sana ilaç isimleri vereyim, doktora onları yazdır” demesi;

Göz polikliniğinde kadın doktorun yanından çıkan yaşlı bir adama, başka bir yaşlı adamın “Doktor ne dedi hacı?” demesine diğer yaşlı hastanın karşılık olarak “Gözümde katarak varmış ameliyat olmam gerektiğini söyledi” deyince çokbilmiş yaşlı adamın “Hacı kadın ameliyat mı yaparmış, kadının cemaatimi olurmuş? Git bir erkek doktora ameliyat ol. Allah muhafaza gözünü kör eder” demesi bir türlü yenemediğimiz cehaletin ülkemizde hangi noktaya geldiğini gösteren manidar ve düşündürücü durumdur.

Hastanede yangın merdivenlerinde sigara içilmesi engellenmelidir diyeceğim ama çalışan personeller de içince ne diyeceğimi bilemiyorum.

Bizim kültürümüzde hasta ziyaretinin en güzeli en kısa olanıdır. Ancak hastanede ziyaret saatinde vatandaşlar hasta odalarına doluşuyorlar resmen kahveye çevirip, koyu bir sohbete başlıyorlar. Utanmasalar gün yapıp, masa kurup okey oynayacaklar ve hemşirelerden çay-kahve isteyecekler. Bu durumun önüne geçilmelidir.

Pencerelerden özellikle geceleri çok rüzgâr giriyor. Hastane yönetimi baştan aşağı pencereleri gözden geçirterek rüzgâr girişinin engellenmesini sağlaması hastane çalışanları, hastalar ve refakatçilerin sağlığı için faydalı iş olacaktır.

Başhemşirenin hasta odalarını gezerek hastalarla ve refakatçilerle görüşmesi olumlu bir eylemdir

Kayseri-Ankara Karayolu’ndan Acile dönen yol üzerine araçların park yapılması engellenmesi, ambulansların geçmesi için sağlıklı karar olacaktır.

Hastanede vatandaşın kullanımı için üç tane asansör var. Gelin görün ki! Gencecik delikanlılar birinci veya ikinci katlara merdivenle çıkmak yerine asansörü kullanıyorlar. Yaşları genç ama özürlü ve engelli olmadıktan sonra bu gençlerin dördüncü veya beşinci katlara merdivenlerle çıkmaları çok mu zor? Bu gençlere tavsiyem asansörleri engellilere, hamilelere, yaşlılara ve hastalara bırakmalarıdır.

Bir de asansör kapısı açıldığında içindekiler inmeden dışarıdakilerin insanların üstüne çıkarcasına binmeye kalkmaları da ayrı bir sorun.

Kadın olsun, erkek olsun vatandaşın güzel giyinmesi, allanıp, pullanıp, süslenip sallanması o kişilerin bilgili kültürlü, medeni ve modern insan olduğunu göstermez. Bir kadının hanımefendi olması zor,  avrat veya karı olması çok kolaydır.

Yukarıda yazdığım gibi allanıp, pullanıp, süslenmiş dünyayı ben yarattım edasıyla sallanarak yürüyen, arkadan liselik, önden müzelik bir kadın elinde ki kâğıt mendili yere attı. Ben de bayana “Hastanenin bahçesinin her yerinde çöp kovaları varken elinizdeki mendili yere atmanızı size yakıştıramadım” deyince bana biraz ileride temizlik yapan personeli göstererek “Ben elimdekini yere atmazsam o kişi nasıl maaş alacak?” gibi ilginç bir söz söyledi.

Boşuna dememişler “Eşeğin semeri altında olsa, eşek eşektir” diye.

 “Temizlik imandan gelir” sözüyle Müslüman bir insanın temiz olması gerektiğini dile getirmiş Peygamberimiz. Ama gelin görün ki çalışan personeller dâhil hastane bahçesinde oturanlar, gezenler, kantinden çay alıp, içenler hemen yanlarında çöp kovaları varken içtikleri sigara izmaritlerini, çayın pet bardaklarını, ellerindeki kâğıt mendilleri, peçeteleri yerlere atıyorlar. Bu insan adabına ve onuruna yakışmayan çirkin bir durum olup, güvenlik personellerinin bu kişilere izin vermemeleri yerinde olacaktır.

Vatandaş tuvaleti kullandıktan sonra sifona basmıyor, lavaboda elini yüzünü yıkayıp, burnunu temizledikten olduğu gibi bırakıyorlar, lavabonun yanında bulunan fırça ile temizlemiyorlar. Buraları insanlar temizleseler ne kaybederler? Anlamıyorum.

Temizlik personelinin görevi insanların pisliğini temizlemek değildir. Herkes haddini bilmelidir.

“Bir öküz tek başına bir gölü kirletir” diyenler ne kadar güzel söylemişler. Özellikle polikliniklerde vatandaşın gözünün önünde koridorlarda temizlik yapan personellerin temizliği yaparken ellerindeki cep telefonuyla sosyal medyaya girmeleri veya watsaptan yazışmaları hoş bir durum değil. Bu şekilde bir kadın personeli gördüm. Yazışmalardan büyük keyif aldığına göre özel birisiyle yazışıyordur. Yalnız bu muhterem kadın çalışanı gören vatandaşlar hastane çalışan tüm temizlik ve diğer personellerinin aynı şekilde düşünür.

Ayrıca Hastanenin acil servisinin hizasında,  arka tarafta bulunan belediyeye ait beş adet çöp konteynerlerin yeterli gelmediğini gördüm. Kırşehir Belediyesi’nin buraya ilave konteynerler koyması sağlık açısından önemlidir.

Yemekler hastane kontrolünde ve yemekhanesinde çıkartılmakta olup, hastalar, refakatçiler ve tüm çalışanlar aynı yemekleri yemektedirler. Dört çeşit yemek dağıtılıyor ama izlenimlerime göre yemeklerde kalite olmadığı gibi çalışanlar da şikâyetçi olup, bazıları servise gelen yemekleri almıyor, bazıları yemekhaneye gitmiyorlar. Bu nedenle yemeklerin itinayla pişirilerek daha kaliteli çıkarılması ve doyurucu olarak servis edilmesi, gece nöbette olan personellere “iki dilim domates, dört tane zeytin, bir dilim peynir, küçük kutular içerisinde bal, reçel gibi kumanyalar vermek yerine kaliteli yemekler verilmelidir. Zira hastalar ve refakatçiler gelip, geçicidir, çalışanlar kalıcıdır.

Çayı çok seven ve çok içen birisi olarak öğleden sonra servislerde hastalara ve refakatçilere bir bardak da olsa ikram edilen çay güzel bir uygulamadır.

Söz yemekten, çaydan açılmışken maşallah sabah kahvaltı dağıtan Kadir ismin de bir arkadaş var ki sabahın erken saatlerinde kahvaltı dağıtırken, gerek çalışanlara, gerek hasta ve refakatçilere pozitif enerji veriyor, gülen yüzünü esirgemiyor, adeta kahvaltı yerine şifa dağıtıyor. Allah nazardan korusun.

Yaşlı bir kadın refakatçinin cırtlak ses tonuyla hemşirelere ve diğer personellere “önce benim hastama bakacaksınız” şeklinde bağırmasına hayret ve dehşet içerisinde şahit oldum ve  “Uyanıklığın, menfaatçiliğin, tahsilinin, mektebinin, giyiminin, yaşının önemi yokmuş” dedim.

“Çok yüzlüleri görünce ikiyüzlüleri arar oldum.” Demiş, İstiklal Marşımızın Şairi M. Akif Ersoy.

Ne yazık ki etrafımız artık ikiyüzlülerle değil çok yüzlülerle sarıldı. Kimin ne olduğu belli değil.  Hastanede servislerde yatan annesine, babasına, ablasına, kardeşine bakmayıp, öldüğünde hastaneye gelerek rol yapan, ağıtlar yakan, timsah gözyaşları döken riyakâr, çok yüzlü insanları görünce onları orada boğasım geldi.

Akşam ilerleyen saatlerde palyatif servisi koridorlarında gezerken duyduğum bir ses üzerine odaya yöneldim ve bir yaşlı teyzenin ağıt yaktığına şahit oldum. Teyzemizin ağıtı;

Ne diyeyim de söyleyeyim komşular.  Beş dene kuzum varda canları sağ olsun.

Garibim kimseler tutmuyor elimden. Nazlı yârim tutuyordu elimden, oda beş sene oldu öleli. Ağlaya ağlaya gözyaşım kalmadı. Hemşireler verirse bir lokma yiyom, vermezlerse gözlerine bakıyom.

Şeklinde insanın ciğerini alev-alev yakan türden olup, insanlığımızı, benliğimizi kaybettiğimizin en belirgin özelliğidir.

Ayrıca çocukları tarafından hastaneye getirilerek tek başına hastaneye bırakılan hastayla hemşirelerin ilgilenmeleri, yemek yedirmeleri takdire şayandır.

Birde hastanenin giriş bölümünde hem sigarası içen, hem para toplayan dilenci yaşlı bir kadın var. Bu kadının hastanede dilencilik yapması hoş bir görüntü değil. Güvenlik personelleri hastanede dilencilere müsaade etmemelidirler. Gerektiğinde zabıtayı çağırarak oradan uzaklaştırılmalıdır.

Son olarak annemin yattığı odanın penceresinden dışarıyı seyrederken, büyük ihtimalle diğer servislerde hastaları olduğunu tahmin ettiğim  gençlerin, gündüzün ışıklarını, kameraları ve pencerelerden bakanları hesaba katmadan serbest güreş alanında spor yapmaları ve renkli görüntüler vermeleri anılarımda ki yerini aldı diyor ve Kırşehir Hastanesiyle ilgili yazılarımı tamamlıyorum.